HELALLEŞME
İnsan, dünya planetine madde bedene hapsolmuş enerji olarak gelir. Geldiği andan itibaren, sürekli nefes alır. Alınan her nefesle bedene giren hava, solunum sisteminde karbondioksit ve oksijen olarak ayrışır. İnsan sıvı almadan yaşayamaz. Alınan her sıvı; insan bedeninde kan ve böbrekler aracılığı ile ayrışır... Daha sonra katı gıda ile beslenir. Sindirim sistemi aracılığı ile aldığı katı gıdaları da ayrıştırır. Devamlı doğadan enerji alır, doğaya enerji katar. Bir bakıma; kendimizi evrenin yapı taşlarını ayrıştıran ve düzenleyenleyen robotlar adlandırabiliriz.
Bilgi ve algıları da; beyin süzgecinden geçirir, onları da ayrıştırır. Hapis olduğu madde beden içinde; durmadan yeni hücre üretip eskiyen hücreleri atarak bir çeşit elekten geçer. Süzgeçlerden süzülerek tekamül eder. Biz geçtiğimiz bu süzgeçleri yaşam sınavlarımız olarak adlandırırız. İyi, güzel, acı , tatlı, doğru, yanlış bütün deneyimlerimizle yoğurulur bütünleşiriz. Önce şeffaf, sonra yarı şeffaf, daha sonra da katı maddelerden geçecek kıvama geliriz. Madde bedene hapis olmuş enerji, bu kıvama gelince madde bedenden ayrılabilir. Biz buna ruhun bedenden ayrılması ( ölüm ) deriz. Bedenden ayrılan enerjiler sonsuzluğun içinde yeniden bedenlenmek üzere var olurlar. Bütün bu olanlar; bizim evrende var oluş hikayemiz ve sebebimizdir. Bu nedenle kendimizi evrenin bir parçası olarak algılar, ondan soyutlanamayız.
Dünya yaşamımız içinde karşımıza çıkan hiçbir canlı, yaşadığımız hiçbir olay tesadüf değildir. Yaşam içinde karşılaşan insanlar, karşılıklı olarak birbirlerini eğitirler. Yanımızdan sadece geçtiğini sandığımız, veya birbirimizden habersiz aynı ortamda, ayni dönemde bulunduğumuzu düşündüğümüz bütün insanlar ve diğer canlılarla eterik bağlantılarımız vardır. Helalleşmek; aradaki her türlü alışverişte karşılıklı anlaşmak, fitleşmektir. Son günlerde siyasilerimizin diline dolanan helalleşme hepimizi kapsamaktadır. Bir de bu bakış çerçevesinde varlığımızı sorgulasak nasıl olur?
ULVİYE KARA AKCOŞ /BANDIRMA/19-11-2021