Güney Marmara Dayanışma Platformu Toplantısı !

GÜNEY MARMARA DAYANIŞMA PLATFORMU TOPLANTISI!

Fikret ÇAĞIN.

YİNE 56. MADDE,

Değerli okurlar, çevre söz konusu olunca Anayasa'nın 56. Maddesini hatırlatmadan duramıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Güney Marmara Dayanışma Platformu'nun Bandırma Kristal Kafe'de gerçekleşen ‘kanımca’ 2021 in son toplantısında Balıkesir, Çanakkale illeri arasında, Çanakkale’den Erdek Körfezine kadar olan bölgede yapılaşması öngörülen ve 2016 yılından 2020 yılına kadar onlarca kez değişikliğe uğramış olan 1/100 binlik Çevre Düzeni planıyla ilgili, Metal organize sanayii konuşulmuş.

Kısaca, neler konuşulmuş?.

Yanlış yer seçimiyle 48 milyon metrekare birinci sınıf tarım arazilerinin gıda üretiminden çıkarılıp betonlaşacağı.

Sanayicinin ağzını sulandıran, kara yolu, demir yolu ve deniz yolu avantajları nedeniyle bölgemize sarkmak istekleri.

Tam olarak arıtamadıkları zehirli atıklarını bedavadan ya da az masrafla göle ve denize def edeceklerini, ürettikleri sanayi ürünlerini de yine az masrafla kolayca sevk edeceklerini.

Ama bunları yaparken çevrenin de içine edeceklerini, yeraltı ve yerüstü sularını azaltacaklarını ve kalanını da kirleteceklerini,

İstihdam ve gelir dağılımının ülke bazında yanlışlığına rağmen bölgemizde çeşitli sanayi kuruluşlarının yığılmasının getireceği çeşitli olumsuzluklar .

1/100 Binlik Çevre Düzeni adı altında çevre ve insan sağlığının umursanmadığı planlar konuşulmuş.

Günümüzde Güney Marmara Çevre Platformu'nun, STK ların ve çevre örgütlerinin, yaşanılan bu olumsuzluklara karşı yapabilecekleri fazla bir şeyin olmadığı açıktır.

Birçok çevreye duyarlı insanın bir araya gelerek meydanlarda pankart açması, ilgili mercilere çeşitli toplantılarla bölgesel sorunları aktarmaya çalışmaları, demokrasinin olduğu yerlerde kaale alınır, incelenir, gereği yapılır, ya da toplum aydınlatılır. (şimdi öyle mi ya?)

Halbuki, TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI, MADDE 56-Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir der,.Devamında ise çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek, devletin ve vatandaşların ödevidir, der.

Buna göre, çevreyi korumada en büyük görev, devletin olmasına karşın, biz insanların da önemli ödev ve sorumluluklarımızın olduğu, yasayla belirlenmiş bir gerçek. O halde neden çevre bu kadar kirli, neden insan sağlığı bu denli bozuk? Neden? (Hastanelere ve sağlık merkezlerine bakınız) Nedenleri belli.

Ama arifler nerede!!!

Ayrıca 1982 Anayasasının çevreye yönelik hükümleri bilindiği gibi sadece 56. maddeden ibaret değildir.

Deniz, göl ve akarsulardan sahil kıyılarıyla sahil şeritlerinden yararlanmada kamu yararının öncelikli olarak gözetileceğini öngören 43. Madde.

Devlete, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla mücadele tedbirleri almak yükümlülüğünü getiren 44. Madde.

Yine Devlete tarım ARAZİLERİ ile MERA’ ların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek ödevini yükleyen 45. Madde.

Ayrıca, 57. 63. 168. 169. Maddelerin yanında on adetten fazla da çevreyi korumaya yönelik yönetmelikler olmasına ve on binlerce İnsanın itirazlarına rağmen 1/ 100 binlik planı anılan bölgede uygulamayı düşünmek, Yasaları ve halkı çiğnemek anlamına gelmeyecek mi?.

Yasalar yandaş ve partidaşların çiğnemeleri için vardır diye mi düşünülüyor?.

Yıllar öncesinden CHP Balıkesir Milletvekili Sn. Namık HAVUTÇA ve Sn. Haluk Ahmet GÜMÜŞ'ün sağlık bakanlığına verdikleri bir önergede. "BANDIRMA ilçemiz ne yazık ki KANSER ve SOLUNUM yolları rahatsızlıklarında, bölgede birinci durumdadır",diyor (tek nedeni çevre kirliliği) ama her zaman olduğu gibi, derdin varsa, git Marko Paşaya anlat durumları geçerli oldu.

Ülke yöneticilerinde çevre bilincinden yoksun anlayış adeta bir gelenek haline gelmiş, nerede bakir kalmış bir doğa parçası, nerede temiz akan bir su görseler “HES” kuralım, yol bulalım mantığı.

Çok mu aradınız be mübarekler Güney Marmara’nın temizce kalabilmiş o bölgesini?.

Doymak bilmeyen, RANT gözünüzü oraya mı diktiniz?.

Marmara bölgesinde yoğunlaşan sanayi kuruluşu adındaki eksik yapılaşmalar sonucu, zaten

Denizimiz, "Marmara denizi" atık deposu haline geldi, birçok balık türleri yok oldu, Denizde görülen, Müsilaj denilen SALYA doğanın insanlığa uyarısıdır ‘anlayana’.

Yer üstü sularımız, dere ve göllerimiz zehir deposu, sulamalı tarım ve hayvansal gıdalarla bu zehirlerin son durağı insanlık.

Devlette ve özel sektörde, Fabrikalar, sanayinin çeşitli üretim tesisleri olmasın mı? Asla! Kimse böyle düşünmüyor. Olmalı hem de en son teknolojiyle, ama çevreyi ve doğal değerleri harap etmeden, tarıma elverişli alanları yok etmeden, suları kirletmeden, gerekli arıtımları ve önlemleri uygulayarak, çevreyi koruma bilinciyle yapılaşarak.

Maliyet için kara ve deniz yolları yakın, atıklar için Deniz yakın, göl yakın, tarım arazisiymiş, bana ne ben Fabrikamı kurarım çıkarıma bakarım, zihniyeti ülkede verimli toprakları epeyce azalttı, buna paralel ülke nüfusu hızla artmakta,

Çevreye duyarsızlık ve tükenen tarım alanları ve bu yılki kuraklık sonucu tarım ürünlerinde rekolte azalması nedeniyle dış ülkelerden, bir kısmı ithal bir kısmı kaçak olarak Ülkemize gelen G.D.O'lu (genetiği değiştirilmiş organizmalar) ürünler yiyoruz.

Çiftçimizin güzel bir lafı vardır, ‘Tarımı hor gören, yarını zor görür " derler.

Bölgemizde 1/100 binlik plana karşı ve H.E.S.'lerin, (Hidroelektrik santralleri) kurulmak istendiği yerlerde, bunlara engel olmak isteyen çevreye duyarlı insanların gerekçelerine kulak verirseniz "Çevremiz kirlenecek, yeşilimiz, suyumuz ve tarım alanlarımız yok olacak" feryatlarını duyarsınız. Bunlar da gösteriyor ki, çevreyi korumada insanlar devletten ve yöneticilerden epeyce önde. Fakat her şeye, yasalara ve halka karşın, kirlilik yaratıcı olumsuzluklar, hız kesmeden sürüyor.

Oysa ki "HERKES SAĞLIKLI ve DENGELİ BİR ÇEVREDE YAŞAMA HAKKINA SAHİPTİR" birileri uymasa da ANAYASA böyle emrediyor.

Eğer Hukuk varsa bu Ülkede, yüzbinlerce bölge halkının sesine kulak verilmeli ve yer seçimi yanlış olan bu 1/1oo binlik çevre (düzensizliği) planı durdurulmalıdır.

Ülkede o kadar çok step arazi var ki, örneğin Ankara’nın etrafları, Çorum, Çankırı, Sungurlu kırsallarında Kızıl ırmak boylarında ot bile bitmeyen kırmızı topraklı yerler, step araziler pek çok oralara kurun sanayinin bir bölümünü de o bölge insanı da yararlansın, olamaz mı?.

Konuyu çok uzattım bağışlayın lütfen.

Herkese sağlıklı temiz bir çevre dileklerimle... Esen kalınız….

26-10-2021/FİKRET ÇAĞIN