Güneşi Karşılayan Kız ve Babası- Öykü

Güneşi Karşılayan Kız ve Babası

İlkin kimin aklına geldi hatırlamıyor şimdi düşündüğünde. Gündüzden, balkonda güneşin doğuşunu karşılayalım,o vakte kadar da sohbet ederiz diye kavilleşmişlerdi aralarında.Zaten insanı canından bezdiren bu ağustos sıcağı da uyutmayacağına göre, geceyi sabahla buluşturmak en makulu olacaktı.

Baba, bu Akdeniz kasabasına bir öğleden sonra gelmişti. Uzun, aktarmalı ve dolambaçlı bir yolculuk yapmıştı buraya kadar. Ziyaretinin nasıl karşılanacağını düşünüp durmuştu yol boyunca.Tedirgin ve gergindi.Kalbi ağzında,kuş ürkekliğinde çarpıyordu. Kızının annesinden ayrılalı bir beş yıl olmuştu. Yedi tepeli şehirde haftada bir gerçekleşen görüşmeleri, kızının yaz tatili için anneannesinin yanına gelmesiyle iki buçuk ay kesintiye uğramıştı. İşte bu ayrılıktan sonra baba-kız yeniden buluşacaklardı.

Anneanne ve dede beklediğinden daha sıcak karşıladılar babayı. Bakışlarında artık damatları olmadığını hatırlatan bir kısıklık vardı,hareketleri de daha köşeliydi.Ama yine de sahip oldukları otelin bir odasını baba-kıza ayırmışlardı. Kasabada bulunacağı bir-iki gün bu odada kızıyla başbaşa kalabileceklerdi.

İlk akşamdan odada oturamayacaklarını anladıklarında,balkona geçtiler.Bir süre havadan sudan konuştular.Sonra konuşma muhabbet kıvamına gelince, kızı ona musallat olan,bazen onu dövmeye yeltenen kasabalı bir kızdan yakasını nasıl kurtardığını hararetle anlatmaya başladı babaya.

Yine kızına sataştığı bir anda kasabalı kızın hiç beklemediği bir darbeyi karın boşluğuna yapıştırmıştı. Acı içinde yere çöken kız, bundan böyle bir daha saldırgan tavrını göstermeye cesaret edememişti. Babaya kalsa belki de böyle bir savunma davranışını kızına tavsiye etmezdi. Muhtemelen, alternatifleri zihninden geçirdikten sonra, kavgaya karışma beladan uzak dur kızım derdi. Böylece kızının yaşadığı sorun çözülmez, kangren olup giderdi.

Kızı elbetteki çözümü kendisi bulmamıştı,birisi kulağına sufle etmiş olmalıydı.Bunu yapan ya dedesi ya da anneannesiydi.Rehberlik eden her kimse,verilen taktik işe yaramış,başına bela olan kızı püskürtmüş, saldırganlığını elinden almıştı.Bunları yapmakla da bedeninin duruşundan ve yüzündeki ifadeden apaçık okunan belirgin bir değişim geçirmiş,kendine güveni gelmişti.Babanın bildiği çekingen,sessiz kız çocuğu gitmiş onun yerine konuşkan ve girişken başka biri gelip ona ait olan boşluğu bir güzel doldurmuştu.

Baba kızına hayranlıkla ve gururla baktı. Onda gördüğü değişim içini kıvandırdı.

Tüm bunlar konuşulurken gece de ilerleyip sabaha kavuşmaya gidiyordu.

Sonra, kızı bir gün Mavi Köşe Maraş Dondurmacısı’nda yaşadığı dondurma çılgınlığını babasına gülerek anlattı. Gün boyunca gide gele,dolu dolu tam yedi külah dondurma almış ve hepsini de iştahla yemişti.Yedincisinden sonra midesi bulanmış ve son yediği dondurmayı kusarak çıkarmıştı.Tam bir dondurma fanatiğiydi kızı.Yılın her zamanında yaz kış demeden dondurma yiyebilirdi.Sınırlarını zorlamak istemişti ve işin güzel olan yanı, onu durduran birisi de olmamıştı.

Kızı, coşmuş konuşuyordu da konuşuyordu.Cıvıl cıvıldı sesi.Hareketleri,elinin kolunun savruluşu enerji doluydu.Sanki geceyi bölüp,parçalara ayırıyordu.Sonra ayırdığı parçaları başka bir boyutta tekrar bir araya getirip, bütünlüyordu.

Kız konuştu,anlattı anlattı,baba dinledi sustu sustu.Sonra bir ara söz biter gibi oldu.Derin bir sessizlik hakim oldu geceye.Karanlık ve sıcak bir sessizlik.Karşılıklı sustular.

Günün yorgunluğunun getirdiği rehavete dolanan babanın gözleri yavaşça kapandı ve oturduğu sandalyede başı önüne düşüp uyumaya başladı.

Baba,sabahın seher vaktinde güneşin ilk ışınlarıyla uyarılan göz kapakları yeni güne açılırken bakışlarıyla kızını aradı.Kızı uyumadan önce bıraktığı uyanık haliyle,sandalyenin üzerinde dimdik, gözlerini güneşe dikmiş yeni günü karşılıyordu.Sanki yeni güne değil de,geleceğine bakıyordu.

Baba uyuyakaldığı ve kızına eşlik edemediği için utandı.Kız doğumundan bugüne yedi yıllık birikimiyle,akşamdan sabaha süren deneyimiyle, belki de hayatının bundan sonrası için, bir babaya çok da ihtiyacı olmadığını anlamıştı ,kimbilir?

Aradan geçen onca zamandan sonra, şimdilerde yirmili yaşlardaki kızıyla birlikte yaşadığı o geceyi hatırlayan baba, kızının sınırları zorlayan, yaratıcı hayat yolculuğunun tam da o gece başlamış olabileceğini düşündü. Güneşi tek başına karşılayan kız,kendi zamanının ve hayatının efendisi olmuştu.

PSİKOTERAPIST - AYGÜN ÖZER/BANDIRMA 01-01-2010