Facebook'lu Yaşam

FACEBOOKLU YAŞAM
Artık, eş, dost, akraba ziyaretleri iyice azaldı. Orda burda buluşmalara da fazla gerek duymuyoruz. Bu durumdan çok şikayetçi olan, bunalıma girenler var. Facebook bağımlılığından kurtulmak için psikologlara gidenlerin sayısı her geçen gün artıyormuş. Dostum Sumru bunlardan biri . Çok can kızdır. Çok da fedakardır. Üç sene önce kışın, karda buzda kapı kapı gezerken, bileğini incitmişti de bütün grup perişan olmuştuk. Dedikodu zinciri koptu. Kim, nereye, ne zaman gitmiş? Gitmiş orda ne yemiş? Ne yapmış, neler görmüş? Düğünlerde kimin ne taktığından, düğün pastasının kaç katlı olduğundan, beyaz eşyalarının markasından kimse haberdar olamamıştı. Sağ olsun yemez içmez, sabah kahvesinde işe başlar günde yedi kapıyı tamamlamadan evine girmezdi. Facebook bağımlılığının dışında bir de boş böyle kalma sendromu yaşayanlar var.
Sanal dünya kapıları hepimize açılınca Sumru gibi pek çok kardeşimiz işsiz kaldı, bunalıma girdi. Aslında Sumru da PC Kullanmayı çat pat öğrendi, yedi sekiz facebook grubuna da girdi ama; ilk öğrenen, ilk ileten olmayı başaramadı. Facebookta haberlerin ışık hızı ile yayılması karşısında çaresiz kaldı.
Şaka maka; yaş ortalaması yetmişi bulan jenerasyonda bile her üç kişiden biri facefook kullanır oldu. Kullanmakla kalmadı bağımlı oldu. Paylaşımlarda yemek tarifleri, fıkralar, şiirler, şarkılar , sosyal olaylar, dedikodular, ilaç tarifleri, yararlı bilgiler, kutlamalar, davetler , duyurular, en önemlisi de dini paylaşımlar, sesli, görüntülü SALAVAT ZİNCİRLERİ, doğru olup olmadığı bilinmeyen hadisler, bir de( hayırlı cuma) dilekleri....
Facebook sayesinde kaybettiğimiz dost, akraba ve arkadaşlarımızı bulduk. E tabii kaybettiklerimiz de var. Oturduğumuz yerde, herkesten, herşeyden haber alıyoruz ama, gördüğümüz zararın farkında değiliz. Günün büyük bir bölümünü bu yüzden hareketsiz geçiriyor olmamızın yanı sıra en büyük zararı ruhsal olarak alıyormuşuz. Kötülük ve intikam veya topluma zarar vermek için yapılan paylaşımlar da varmış. Hiç aklımıza gelmiyor ama; aldığımız mobilyeleri, yaptığımız işleri, gittiğimiz yerleri, yediğimiz yemekleri paylaşarak diğer insanlarda kıskançlık duygusu yaratıyormuşuz. Bazı şüpheli yorum ve paylaşımlar eşlerin arasını açıyormuş. Daha içe dönük insanlar oluyormuşuz. Sorumlu olduğumuz aile bireylerini ihmal ediyormuşuz. Randevulara geç kalmalar, tencere çaydanlık yakmalar, rutin işlerimizin aksaması da caba. Bir de gizli kalması gereken lokasyonlardan, hassas konulardan yapılan paylaşımlar yasal sorunlara sebep oluyormuş. Bilmeden, düşünülmeden paylaşılan fotoraflar, yazılar, görüntüler başkaları için sorun olabiliyormuş. 
Demek ki; sanal dünyamızın sınırlarını, ona ayıracağımız zamanı iyi belirlememiz gerekiyor.Acemisi olduğumuz facebook dünyasında daha nelerle karşılaşabileceğimizi henüz kavramış değiliz.
ULVİYE KARA AKCOŞ