Esaret-Cesaret / Bir Narsistin Anatomisi
20 Mart Pazar günü saat 20..00’de Barış Manço Kültür Merkezi’nde Zühal Güven’in yazıp/oynadığı ‘Esaret-Cesaret/Bir Narsistin Anatomisi’ adlı oyunu izledim.
Oyunda narsist bir erkekle tanışıp- evlenen, uzun ve sancılı bir sürecin ardından boşanma kararını veren bir kadının kendisiyle yüzleşme hikayesi anlatılıyor. Narsistin dünyasına giren kadının izleği de aşk-esaret-erime-cesaret-yüzleşme oluyor.
Oyun birçok söylemi, inancı, tanımı, cinsiyet rollerini ve insanlık durumlarını masaya yatırıyor, sorguluyor.
İnançlardan birisi ‘sevgi emek İster’. Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım adlı romanından sinemaya uyarlanan filmdeki Asya’nın sevgi neydi sorusuyla başlayan repliği birçoğumuzun belleğindedir. Asya, erkeğini seçerken neyi temel alacaktır? Aşkı mı, yoksa güvende hissetmenin zeminini mi? Oyunda Cevher’in öğrendiği ise, sevgi emekten önce ve daha çok, kendini ve sevgi nesnesini tanımayı, yüzleşmeyi ve yüzleştirmeyi talep eder.
Yüzleşme, psikolojinin ve psikoterapinin çok kullandığı, deyim yerindeyse bu alanda çalışanların dillerine pelesenk olmuş bir kavram. Kendi gerçeğiyle teması, bu temas sonucu yaşanan aydınlanmayı tarif ediyor. Ne demek kendi gerçeğiyle temas edememe? Kısaca, insanın kendini bilmemesi, bilememesidir. Böyle bir şey hangi durumda mümkün olabilir? Yaygın olarak bu durum bilgiyle, bilinçle ilişkilendirilir. Oysa bunun bilgiyle, bilinçle ilgisi yoktur. Bu çoğunlukla, erken çocukluk döneminde yaşanan gelişimsel duraklamayla, ilişkide-bağlanmada yaşanan ciddi bir hatayla ilgili bir sorundur.
Yüzleşememe, oyunda mercek altına alınan ‘narsist’ kişiliklerin özüdür. Narsisti tanımlayan ve onun trajedisi olan şey çevresindeki insanları gerçek anlamda görmemesi değil kendini görmemesi, kendinin farkında olmamasıdır. Narsist patolojinin açık ya da gizli görünümleri olabilir ancak kendini bilmeme kabusu ortak özelliktir.
Narsist kişi güçlü bir ışık yayar etrafına, enerjisi yüksektir onun. Bu ışığa kapılan ‘pervaneler’ de narsiste çekilir durur. Işığın fitili pervanelerdir aslında. Pervaneler yandıkça, narsist fitili yenileme ihtiyacı duyar. Çünkü fitil sonsuza dek yanmalıdır. Bu ihtiyaç hiç bitmeyecek bir ihtiyaçtır. Narsistin ne kadar doyurulsa o kadar büyüyen bir açlığı vardır.
O bir fatihtir, fetihleri durursa kendi içine çökmeye mahkum bir fatih. O nedenle kendine fethedilecek topraklar arar durur.
Narsist bir manipülasyon ustasıdır. Bir insanı hem muhteşem hem de pislik gibi hissettirebilecek manevra kabiliyetine sahiptir. Avının kendine olan inancını, güvenini, yaşama sevincini, hayallerini, umutlarını, kendini savunma gücünü adım adım alır.
Oyunda geçen bir başka argüman, ‘kadın dayanışması’ , ‘feminizm’ gibi kavramları geçersiz kılan ‘kadının kadına yaptığını, kimse yapmaz’ söylemidir. Bu söylem ister istemez bir rekabete işaret eder. Rekabetin konusu ise para, güç, konfor, iktidar, şefkat, sevgi, aşk vs. olabilir.
Sağlıklı insan, kendi refahını, mutluluğunu sosyal bir bağlamda görebilen insandır. Sadece kendi mutluluğunu düşünen insan kötü olmada ne hemcinsini tanır, ne de başka bir cinsi. Böylesi bir körlük insanı bir katile bile dönüştürebilir. ‘Herkesin içinde bir katil vardır.’ Görmeyerek, dinlemeyerek, anlamayarak, tepkisiz kalarak, izleyerek de bir cinayete ortak olabiliriz.
Narsistle ilişkisinde kişinin benliği, kişiliği emilir. Kişi içi boş bir kabuğa dönüşür. İlişki her ne kadar narsistin manipülasyonuyla yürüyen hipnotik bir süreç olsa da, diğer taraftaki insanın da böyle bir ilişkide olmasının nedenleri ve bazı kazançları vardır. En azından, narsistin kişiyi ‘uçurduğu’ aşamaya kadar böyledir. Kişinin böylesi bir aynalanmaya neden ihtiyacı olduğu ise ayrıca sorgulanması gereken bir olgudur. Oyunda geçen psikoloğun işaret ettiği gibi, kaynak çocukluk ve çocukluk yaşantıları olabilir. Çocukluktaki ‘önemli ötekilerin’ kimler olduğu, nasıl insanlar oldukları, onlarla ilişkinin-bağlanmanın niteliği kişinin ihtiyaçlarını ve motivasyonunu açıklamada ipuçları verir.
Oyunun sonunda verilen ve benim de katıldığım mesaja göre, her şeye rağmen insan kendine dönüp, asıl ihtiyaç duyduğu şeyin her şeyden önce kendisine sahip çıkmak olduğunu anladığında, tekrar ayağa kalkıp hayat yolculuğuna devam etme şansını kendine verebilir.
Aygün Özer/Uzman Psikolojik Danışman/Psikoterapist
22-03-2022- BANDIRMA