Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği

“EĞİTİMDE TARİKAT VE MEDRESE GERÇEĞİ”

Çarşıda gezerken elektrik direklerinde, bazı kırtasiye camlarında kısacası çeşitli yerlerde asılı olan SİYER sınavı afişi dikkatinizi çekmiştir. Siyer sınavı ‘’Peygamber Sevdalıları Vakfı’’nca düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığınca her türlü desteğin verildiği bir sınavdır. Sınavda dereceye girenlere ödül olarak 7 kişiye Umre Seyahati, diğerlerine bilgisayar, küçük altın, kol saati okuma seti verilmektedir. Ne kadar masumane değil mi?

Vakfın adı bile tartışmayı başlamadan bitiriyor (mu)?

Bir toplum işte böyle yozlaştırılır ve sömürülür. Bir yanda Batılı emperyalist ülkelerin kültür dayatmaları öte yanda Arap Kültürünün ‘’Din ve Peygamber’’ kisvesi adı altındaki dayatmaları. Bu dayatmaların yapıldığı kesim yoksul, gelecek endişesi taşıyan dar gelirli ve dindar kesimdir. Siz hiç zengin bir ‘’dinci’’nin çocuklarını İmam Hatiplere veya Tarikat yurtlarına gönderdiğini duydunuz mu?

Eğitim öğretim sistemimiz son 17 yılda kaç kez değişti sayamadım. Her değişimde içerik biraz daha boşaltıldı. Biraz daha bilimden uzaklaşıldı. İtaatkâr nesiller için adım atıldı. Her değişim sonucu öğrenciler daha fazla tarikatların ve medreselerin kucağına atıldı. 15 Temmuz darbe girişiminden hiç ders alınmadı.

Bakınınız Fetö darbe girişimi sonrası Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim görevlisi Prof. Dr. Esergül Balcı’nın hazırlamış olduğu bir rapora göre bir milyona yakın öğrencinin tarikatların elinde ve eğitimin dinci-gerici hale getirilmesinin birinci aşaması olan “cihatçı bir toplum” yaratma kısmının tamamlandığı, ikinci aşamanın ise “silahla din için savaşa girmek” olduğu belirtiliyor.

Aynı rapora göre ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve eğitimin ticarileştirilmesi sonucu en yoksul kesimin çocukları medrese ve tarikat okullarına mahkûm ediliyor. Eğitim sisteminde yapılan sürekli değişiklikler ile içi boşaltılan müfredat sonucu ve tarikatlarla yapılan işbirliği ile “itaatkâr, sorgulamayan, düşünmeyen, yaratıcı olmayan, estetik ve sanattan uzak her şeyi kabul eden, şükreden, geleceği bu dünya yerine ahirette arayan nesiller yetiştirmek” hedeflenmektedir.

“Türkiye’de bir milyon çocuk tarikatların elinde eğitim görmekte, daha doğrusu beyinleri yıkanarak, aldıkları eğitim ve yönlendirme nedeniyle her türlü istismara açık ve her an kullanılmaya müsait hale getirilmektedirler. Bu çocuklar, yakın gelecekte milli güvenliği tehdit edecek faaliyetlere rahatlıkla sürüklenebilecek bir potansiyel haline dönüşmüşlerdir. Zira tarikat eğitimlerinde Türkiye, “Darülharb” yani “Harp ülkesi, küfür ülkesi, savaş alanı” olarak nitelendirilmektedir”. Darülharb’deki bir ülkede devlete ve millete ait her türlü soygunun yapılması mubahtır. Zira “demokrasi bir amaç değil araçtır”.

Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde medrese eğitimlerinin 6-10 yıl arasında değiştiğini belirten Balcı, “seyda” adı verilen eğitmenlerin çoğunun 1980-1994 yılları arasında İran’ın dini merkezi Kum, Irak’ta Akre ve Erbil gibi tarikat merkezi olan şehirlerde eğitim aldığını ve Hizbullah örgütü mensupları ya da sempatizanları olduğunun altını çiziyor.

Balcı, medrese eğitimi aldığı tespit edilebilen çocuk sayısının 10 binin üzerinde olduğunu belirterek “Medrese öğrencilerinin tamamı yatılı olarak kalmakta ve her türlü istismara açık durumdadırlar” diyor.

Bu bilgiler ışığında Bandırma’ da durum nasıl?

Bandırma’da kayıtlı 5’i vakıf 12 si ticari amaçlı toplam 17 yurt bulunmakta. Merdiven altı yurtlar, kurslar ve toplantıların izi tam olarak sürülememektedir.

Merkezi hükümetin ve AKP’li belediyelerin bu tür vakıf ve derneklere maddi manevi her türlü desteği sağladığı bilinmektedir.

Beş yılda Suriyeliler için 30-40 milyar dolar harcayan devlet, kendi yurttaşlarının yurt ihtiyacını karşılamaktan aciz midir? Yoksa başka hesaplar mı yapılmaktadır? Merkezi hükümetin öncelik vermediği ya da yok saydığı bu sorunu “insan odaklı” belediyecilik yapan yerel yönetimler çözüm için neden bir girişimde bulunmaz?

Yöneticilik, yol yapmak, festival düzenlemek her yere betonla doldurmak mıdır?

Belediye Başkanı Sayın Tolga Tosun en önce bu sorunun çözümüne yönelik projeler hazırlamalı ve uygulamaya koymalıdır. Elbette bu sorun sabahtan akşama çözülecek bir sorun değildir. Ama bir yerden başlanmalıdır.

Şeytan işte. Durduk yerde dürtüyor. İnsanın aklına bir sürü soru getiriyor. En iyisi şeytana uymamak, soru sormamak.

En iyisi kur bir hizmet vakfı, çıkar bir dinci dergi, koy paraları cebe.

Hem bu dünyada rahat et ,hem öbür dünyaya hazırlık yap.

14-12-2019