HER 24 KASIMDA TEKRARLANAN HAMASİ NUTUKLARI DUYMAK İSTEMİYORUZ! SORUNLARIMIZA ÇÖZÜM BEKLİYORUZ.
Öğretmenlik mesleği açısından, uluslararası düzeyde her yıl 5 Ekim tarihinde ‘Dünya Öğretmenler Günü’ kutlanmasına karşın, 12 Eylül darbesi sonrasında ilan edilen ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’ her yıl olduğu gibi, öğretmenlerin en temel sorunlarının bile konuşulamadığı ‘resmi’ bir gün olarak kutlanmaktadır.
24 Kasım’ın, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul ettiği gün olması açısından tarihsel bir önemi olmasına rağmen, ‘24 Kasım’ı Öğretmenler Günü olarak ilan eden 12 Eylül darbecilerinin binlerce öğretmeni baskı, sürgün işkence ve cezadan geçirerek açlık ve ölüme mahkum etmiş olması bu zihniyetin dün olduğu gibi bugün de 24 Kasım’ı yaratılmak istenen itaatkâr öğretmen profili ile de simgeleşen bir gün haline getirmektedir.
Her 24 Kasım’da öğretmenliğin kutsallığından, ‘onurlu bir meslek’ olduğundan söz edilerek bildik ezber cümlelerin kullanılması, bizleri ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Yüz binlerce eğitim emekçisinin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunlarını çözmek için yıllardır adım atmayanların, öğretmenlerin gerçek sorunlarını görmezden gelenlerin hamasi nutuklarını daha fazla dinlemek istemiyoruz. Hele hele öğretmenler günü öncesinde bakanlığın öğretmenlere yönelik ’24 Kasım Öğretmenler Günü Hediye Uygulaması’ başlıklı yazısıyla: “657 saylı Devlet Memurlar Kanunu’nun 29 uncu maddesinde; Devlet Memurlarının doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemeleri ve görevleri sırasında olmasa dahi menfaat sağlama amacı ile hediye kabul etmeleri ve borç para istemeleri yasaklanmıştır.” şeklinde konu maddesinin hatırlatılması bizlerin okurken bile hicap duymasına aynı zamanda da öfkelenmesine neden olan bu zihniyetin öğretmenlerin gerçek sorunlarına çözüm bulmaktan ne kadar uzak olduğunu bir kere daha göstermektedir.
Haksız hukuksuz bir şekilde hakkında hiçbir yargı kararı olmadan idari kararlarla ve KHK ile mesleklerinden ve öğrencilerinden koparılan öğretmenler bir an önce görevlerine geri dönmelidir
Eğitim emekçilerinin ve tüm çalışanların ekonomik ve sosyal tüm kayıpları karşılanmalıdır. Ekonomik kriz ve siyasi iktidarın yaptığı tercihler nedeniyle maaşlarımızda eşine az rastlanır bir değer kaybı yaşamaktadır. Emekçilere yüzdelik artışlarla ya da ayarlanmış enflasyon oranlarıyla değil insanca onuruyla yaşayabileceği, gelecekten güven duyacakları bir ücret artışı sağlanmalıdır.
2.5 aydır devam eden yüz yüze eğitimde, maske dışında hiçbir tedbir almayan bakanlık ders sürelerinin ve sayılarının azaltılması, ikili öğretime geçme yeni derslik açma gibi önerilen pek çok tedbirlerin hepsine kulağını tıkayarak Covid-19 salgınını kendi haline bırakmıştır. Saatlerce maske takmak zorunda kalan, kalabalık sınıflarda eğitim yürüten meslektaşlarımızın çok büyük zorluklar yaşadığını sürekli hastalanarak büyük bir sağlık riski yaşadığını görüyoruz.
Öğretmenlik mesleği kurallı ve ilkelere göre yapılması gerekir oysa ki: Covid-19 salgını nedeniyle, özelikle uzaktan eğitim sürecinde mesai kavramı tamamen ortadan kaldırılmış, esnek çalıştırma, WhatsApp üzerinden talimatla angarya işler yaptırma anlayışı adım adım eğitim emekçilerine dayatılmıştır. Çalışma ortamlarında kuralsızlık ve esneklik bir norm haline getirilirken liyakatsız ve beceriksiz yöneticilerin baskısıyla süreç bir eziyete dönüşmektedir.
Öğretmenlik mesleği güvenceli ve kadrolu yürütülmelidir. Oysa ki: Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik, mülakat ve güvenlik soruşturmaları nedeniyle yaşanan sorunlar, İhtiyaç olduğu halde 700 bine yakın işsiz, ataması yapılmayan öğretmenlerin varlığı gibi temel konuların çözümü noktasında bugüne kadar hiçbir somut adım atılmamıştır. Vakit kaybetmeden sözleşmeli ve ücretli öğretmen çalıştırma rezaletine son verilmeli ihtiyaç kadar kadrolu atama yapılmalıdır.
Öğretmenlerimizin çalışma şartları ve başta anasınıfı olmak üzere dinlenme koşullarının düzeltilmesi; başta 3600 ek gösterge olmak üzere özlük haklarının iyileştirilmesi; eğitime yeterince bütçe ayrılması; MEB’in kendisinin yapması gereken kamusal eğitim sorumluluğunu protokol yaparak tartışmalı bir takım vakıf ve derneklere ihale etmeye çalışması; ders kitaplarının demokratik laik ve evrensel bir içerik kazandırılması gibi temel sorunların çözümünde hızlı bir şekilde somut adım atılmalıdır.
“24 Kasım Öğretmenler Günü” ile sembolik değerini bulan ve öğretmeninin iradesini yok sayan, sesini duymayan, taleplerini görmezden gelenlerin yılda bir gün takvimde sırası geldiği için öğretmenler gününü kutlamasını samimi bulmuyoruz.
Eğitim Sen Samsun Şubesi olarak: meslek tanımımızın hiçe sayıldığı; edinilmiş haklarımızın gasp edildiği; esnek ve güvencesiz çalıştırıldığımız; ücretli, sözleşmeli, kadrolu, uzman gibi ayrıştırıldığımız; piyasalaşan eğitimde, ticarethane gibi işletilen okullarda yok sayıldığımız, değersizleştirildiğimiz bir dönemde 24 Kasım'ı öğretmenler günü olarak Kutlamıyoruz!
Kenan Evren'i de 1980 darbesinin bugünlere uzanan çürümüşlüğünü de affetmiyoruz, aklamıyoruz!
24/11/2021/ EĞİTİM- SEN - Samsun - Arzu TOPALOĞLU - Şube Başkanı