Covit 19'un Tarımda Yarattığı Sorunlar

COVİD-19’UN TARIMDA YARATTIĞI SORULAR

İlk defa Aralık 2019 da Çin’de görülen Koronavirüs bize teğet geçer diye düşündük ama pek öyle olmayacak gibi görünüyor. Tüm dünyayı saran Covid-19 salgınına karşı her ülke kendi ekonomik ve sosyal olanaklarına göre önlemler alıyor ve birbiri ardına ekonomik paketler açıklıyor. Sanayileşmiş ülkelerde GSMH’nın %90’ları tarım dışı sektörlerden oluştuğu için ekonomik önlemlerde genelde ona göre şekilleniyor. Ancak özellikle AB ülkeleri tarım sektörüne ek destekler vermekte tereddüt etmiyor.

Tüm dünyada bu günlerde öncelik virüs kaynaklı ölümler olduğu için bütün yayın organları günlük veri açıklamakla meşgul. Günlük vaka sayısı, ölü sayısı ve diğer ülkelerle karşılaştırma. Ancak bu hengâmede her gün dünyada 815 bin kişinin açlıktan öldüğü ve çok daha kolay önlenebilir diğer ölüm nedenlerinin unutturulduğunu da hatırlatmak gerekir.

Dünyada yoğun bir korku bombardımanı yapılırken ve buna karşı alınacak önlemlerden el yıkamanın nasıl yapılacağı bile öğretilirken bir yıl sonra karşımıza çıkacak çok daha büyük bir sorun hiç dile getirilmemektedir.

Bu sorun gıda üretimidir.

Nisan ayına geldik.

Aynı enlemde bulunduğumuz ülkelerde yazlık ürünlerin ekim ve dikim zamanı yaklaşıyor. Özellikle gübre, ilaç ve tohum başta olmak üzere net ithalatçı olan ülkelerin girdi teminlerini nasıl sağlayacakları önemli bir sorundur. Sadece girdi temini değil. Emek yoğun tarımsal üretimde iş gücü sorunu nasıl aşılacak? Malum Covid-19 dolayısıyla sokağa çıkma yasağının konuşulduğu günlerde özellikle Doğu ve Güneydoğu’dan göç eden mevsimlik tarım işçilerinin durumu ne olacak? İşletmeler iş gücü sorunu nasıl çözülecek? Gelir kaynağı mevsimlik işçiler bu durumda ne yapacak? Evdekal Türkiye. Tamam, evde kalalım ama yaşamsal üretim alanlarında ki bu sorunları nasıl aşacağız? Yıllardır görmezden gelinen, belki virüs dolayısıyla dikkati çekecek olan, mevsimlik işçilerin barınma, beslenme ve hijyen koşulları nasıl iyileştirilecek? Sadece tarımsal üretim temelinde buna benzer daha çok soru sorulabilir. Bu soruları soracak, simülasyon hazırlayacak ve çözüm getirecek kurum ve kuruluşlardan şimdiye kadar bir açıklama duymadık.

Bugün öğle üzeri bir televizyon kanalında Tarım Bakanı’nın canlı olarak yaptığı açıklamaları izledim. Sayın Bakan iki yıl içerisinde 500 tane Tarım kredi Kooperatifi marketi açılacağını bunun için yirmibeş milyon liralık bir bütçe oluşturulduğunu açıkladı. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. TKK’leri çiftçiye uygun koşullarda girdi sağlamak üzere örgütlenmiş kurumlardır. Görevi budur. Ancak geldiğimiz noktada çiftçiye girdi sağlamanın dışında her türlü gereksiz piyasa  ticareti yapıyor. Denge falan sağladığıda yok çünkü muadillerinden pahalı pazarlama gayreti var. En sonun da kurum asıl işini bırakıp bakkalcılığa da başladı. Aklımıza gelen tek şey devlet eliyle yine yandaşlara istihdam ötesinde kurulacak tedarikçi kanallarıyla kurumun içini boşaltmak için fırsat bekleyenlere çanak tutmak.. Aklımızla oynamayın yüzünüzü çiftçiye ve sorunlarına dönün. Her fırsatta devlet süt mü üretir, devlet şeker mi üretir diyen neo liberalleri hatırlatmak isterim ki devlet şu anda ‘’bakkallık ve manavlık’’ yapıyor. Daha geçen yıl kurulan ve uzun kuyruklar oluşan Tanzim Satış Çadırlarını unutmadık. Hadi bunu da kabul ettik. Asıl sorun marketlerdeki raflara koyacağınız makarna, bulgur, nohut, pirinç gibi bilcümle gıda ürününü nerden bulacaksınız? Paramız var ithal ederiz. Buna da eyvallah. Her şeye eyvallah demek sorunu çözmüyor. Biz her sorunu ‘’yumurta kapıya geldiğinde’’ çözmeye çalışıyoruz. Öngörü mekanizması bizde bir işe yaramıyor. Farklı senaryoları üretmek bozgunculuk ve fitnecilik olarak değerlendiriliyor. Oysa Amerika Çiftçiler Birliği (AFBF) Başkanı,Trump’ın Meksika sınırına duvar örmesi sonucu oluşacak işgücü açığının nasıl kapatılacağına dair kafa yoruyor. FAO öngörülerde bulunup önerilerde bulunuyor. Biz ne yapıyoruz.

Market planlaması?.

Covid-19 bize şunu göstermiştir. Dünyanın en üstün teknolojisine sahip uçak yapabilirsiniz. Cep telefonu, araba yapabilirsiniz. Ancak bu sizin geleceğinizi kurtarmaz. Bugün dünyada aslolan yeterli ve güvenli gıda üretimidir. ABD, Irak’ı işgal ettikten sonra çıkardığı kararnamelerin ilk onunda ‘’Mezopotomya Bölgesindeki, tohum ve diğer tarımsal materyallerin el konulmasına ve ABD’ye taşınmasına yönelikti. Petrol kaynakları kadar, belki de daha fazla önem verdiği konu bu genetik materyallerin ele geçirilmesiydi. Gelecek biyoteknolojik ve sentetik gıdalarla değil doğanın bize sunduklarıyla devam edecek.

Sosyal medyada zaman zaman marketlerdeki boş rafların resimlerini görüyoruz. Boş rafları görünce tedirgin oluyor korkuyoruz. Ancak korkutucu olan boş raflar değil. O boş rafların nasıl doldurulacağını bilememek. Boş raflar yağmaya açılan birinci derece tarım arazilerinin üstüne yapılan depolarla, kimya ve metal sanayileriyle dolmuyor. İşte asıl sorun bunu fark edebilmek.

cevdetayanlar@gmail.com

26.03.2020/BANDIRMA