Çok Tanrıcılık ve Dünyada Çok Tanrılı İnançlar

Çok Tanrıcılık ve Dünyada Çok Tanrılı İnançlar -

İnsanoğlu, târih yoluyla doğaüstü güçlere inanmıştır. Coğrafyaya ve toplum toplumugöre bu doğaüstü güç ya da güçlerin isimleri, güçlü, yerleştirmeleri farklı olmuştur. bu zamaniçerden farklı bakış açısına yönelmek olmuştur. gelecek yıl,çevreleri ve olarak doğa ile ilgili günlük genel dana inandıkları güçler ya da güçlere dâirinançlarda arkadaşlardan esinlenilmiştir. Doğa dinlerine göre kitaplara inanarak, daha azkullanım geçirse de, kendi satın alma yetkisinin hiçbir din yoktur. Onun din, onuntoplum, kendi uygun olarak inandığı doğaüstü güç ya da güçlere, isimlervermişlerdir. Türkler, Tengri derken; Araplar (İslâm ile berâber bütün Müslümânlar), Allah;Farslar, Hüda; İbrânîler, Yehova ya da Eloh; karıncaYunanlar, Theos demişlerdir. Onun inancıinandıkları doğa üstügüç ya da güçlerin etrâfında şekillenmiştir.Tengri'nin sınıflandırmanından, olan ve Macaristan'dan Büyük Okyanus'akadar olan yol olan bir inanç sisteminin adıdır. Türklerin en eski inancı olanTengriciliğin yanında, Tengri'nin en dışında olduğu yerden kabûl bulunur. Tengri'ninAltındaki çocuk olan gök tanrısı Ülgen, yer altısı Erlik Han ve bereketli geçensıUmay ile dünyadan onun ayrı biryrı çocuklarında ve hizmetinde görev yapan çok sayıda ruhlar bulunur.Ayrıcabu genişcoğrafyanınfarklıyerlerinde dezamanzamanfarklıtanrılarevetdatanrıcıklar bulunmaktadır.Tengri'den birazberaber önce bulunabilir.Tengri, genel bir kullanıma yönelik berâber çeşitli Türklehçe ve ağızlarında bi rtakimsöyleyiş farkları bulunmaktadır. Buna göre çeşitli Türk boyları ve toplulukları, Tangra,Tangara, Tangrı, Tengri, Tengere, Türe, Tura şeklinde isimlendirilmişlerdir. 
1. Çuvaşlar, Tura
2,türe veyâ turi
3; Kumanlar, Tengri4
; Yakutlar, Tangara; Kumandinler, Tegre, Tengere, Tegri,tengre; Karaimler, Tangri, Tanrı; Kırgızlar, Tenir 5
 
6; Karaçay ve Balkarlar, Teyri
7; çeşitliTatar boyları, Tere ve Tengre; Hakaslar, Tigir 
8; Tuvalar, Deri, Geyik; Anadolu veÂzerbaycanlılar, Tanrı, Tan; Altaylılar, Tengri, Tengeri; Şorlar, Tengri; Moğollar, Tenger,Tengri
10; Buryatlar, Tengeri, Tengri; Kalmuklar ise Tenger gibi isimler verilmiştir.

1İnan, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Materyaller ve Araştırmalar, 3. Baskı, s.28, Türk Tarih KurumuBasımevi, Ankara, 1986
2 Beydilli, Celal, Türk Mitolojisi, Ansiklopedik Sözlük, s.565, Yurt Kitap Yayın, Ankara, 2005
3 Arık, Durmuş, "Çuvaşların Dinî İnanışları Üzerine, International Journal of Central Asian Studies, Volume 11-1,s.21, 2007
4 Tavkul, Ufuk, "Codex Cumanıcus ve Karaçay-Malkar Türkçesi", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, s.15, ss.74, Bahar 2003
5 Erşahin,Seyfettin, “Kırgızla rın İslamlaşması Üzerine Bazı Mülahazalar ”, c.39,s.1, s.398, Ankara, 1999
6 Dıykanbayeva, Mayramgül, “Kırgız Türklerinde Evlilik ve Buna Bağlı İnanışlar”, s.49, ss.141, Erzurum, 2013
7 Tram-Semen, Sofi, Atalarımız Hunlar, s.87, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007
8 Davletov, Timur B. (Türkiye Türkçesine akta ran), Huban Arığ, Hakas Türkleri'nin Kahra manlık Destânı, s.207,Türksoy Yayınları,Ankara, 2006
9 Temir,Ahmet (çev.), Moğolların Gizli Tarihi, iç kapak,Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1995
10 Çingiz Kaan'ın atalarını, doğumunu, olasını ve ölümünü anlatan “Moğolların Gizli Tarihi” adlı eser,Moğolca, “Mungke Tengri-yin Küçü-dür” (Sonsuz Tanrı'nın gücüyle) eğerâdesiyle başlar.
11 Beydilli, Celal, Türk Mitolojisi, Ansiklopedik Sözlük, s.535, Yurt Kitap Yayın, Ankara, 2005
12 Çoruhlu, Yaşar, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s.20-21, Kabalcı Yayınları, 4. Baskı, İstanbul 2012

Bütün toplumlar, târih boyunca bir dönem bile olsa birden fazla tanrıya inanmışlardır,
dersek, yanlış olmaz. Günümüzde var olan tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı toplumlar da, bir
dönem çok tanrıcı idi.
Çok tanrıcılık, inanç yapısında birden fazla tanrı ya da tanrısal varlığın yer aldığı bir
inanç yapısıdır. Bu inanç yapısında tepede bir “büyük tanrı” bulunur. Zaman zaman bu büyük
tanrının, tek tanrıya dönüştüğü de olur. Eski Mısır’da iki ayrı tanrının, Amon ile Ra’nın
Amon-Ra adıyla birleşmesi ve tek tanrı olması böyledir. Ayrıca eski Arap inancında da var
olan ve büyük tanrı olan Allah’ın, İslâm ile birlikte tek tanrı olması da, bu durumun bir başka
örneğidir.
Çok tanrıcı ya da pagan inançlar, ne yazık ki, günümüzde de insanların birçoğu
tarafından ilkel inançlar olarak görülmektedir. Elbette bunda, insanların mensûbu oldukları
tek tanrılı inançların payı büyüktür. Bu yüzden insanların çoğunun bu inançlara karşı
önyargılı olması, mâzur bile görülebilir. Ancak birçok bilim insanının da, bu önyargıları
taşıması, kesinlikle kabûl edilemez.
Târihte yer alan çok tanrıcı toplumlar gibi günümüzde de çok tanrıcı inançları
benimsemiş birçok toplum bulunmaktadır. Japon, Kore, Çin, Hind, Sibirya inançları ile

 Oh, Eunkyong, “Türkler ve Korelilerin Türeyiş Efsanelerini Mukayese Çalışması”, Millî Folklor Üç Aylık Türk
Dünyası Folklor Dergisi, c.4, y.7, s.27, ss.35, Ankara, Güz 1995

Afrika, Avustralya ve diğer yerli toplumların inançları, çok tanrılı inançlar arasında yer
almaktadır.
İlk olarak Arap çok tanrıcılığını ele alacağız. Bu inanç, eski Arap inancıdır ve genel
olarak İslâm ile berâber “câhiliyye” dönemi olarak bilinmiş ve öyle nitelendirilmiştir. Tabiî
olarak, bu tanımlama, bilimsel sınırların içerisinde değildir. Bu yüzden de kullanmayacağız.
Bilindiği gibi Araplar, oldukça fazla sayıda tanrı ve tanrıçaya tapınıyordu. Bununla
birlikte Allah inancı da yer almaktaydı. Ancak Allah, onlar için en yüce varlıktı ve ona
ulaşmak kolay değildi. Bu yüzden de el-Lât, el-Menât, el-Uzzâ gibi tanrı ve tanrıçaları aracı
varlıklar olarak görüyorlardı. Bu konuda İslâm’ın kutsal kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle
denilmektedir:
“İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle
demektedirler: “Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.”
Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir.
Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.”287 (Zümer Sûresi, 3.
âyet)
“Andolsun ki, onlara “Gökleri ve yeri yaratıp, güneşi ve ayı emri altında tutan
kimdir?” diye sorsan elbette şüphesiz “Allah” derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?”288
(Ankebût Sûresi, 61. âyet)
Kur’ân’da bu âyetin benzeri daha birçok âyet bulunmaktadır. Bu durum, bize
İslâm’dan önce de Araplar arasında Allah inancının yaygın olduğunu göstermektedir. Bununla
berâber son dönemde Allah isminin anlamı ve kökeni hakkında çeşitli tartışmalar
bulunmaktadır. Tabiî olarak Arap diline hâkim olmadığımız için bu hakkında Diyânet İşleri
İslâm Ansiklopesi’nde yer alan anlatımı, olduğu gibi alacağız.289
“Allah kelimesinin etimolojisi üzerinde İslâm bilginleri, Arap dili uzmanları ve
müsteşrikler tarafından farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kelimenin herhangi bir kökten
türemiş olmayıp sözlük mânası taşımadığı ve gerçek mâbudun özel adını teşkil ettiği, yahut
sözlükte bir anlamı olsa bile gerçek mâbuda ad olunca bu anlamı kaybettiği genellikle
benimsenmektedir. Bununla birlikte onun çeşitli köklerden türemiş olabileceğini söyleyenler
de vardır. Bu ikinci grubun görüşleri şöyle özetlenebilir: a) İlâh kelimesinden türemiş olup
başına harf-i ta‘rif getirilmiş, bir taraftan el-ilâh şeklinde dildeki yerini almışken diğer taraftan
kullanım sırasında dile kolaylık sağlamak maksadıyla asıl kelimenin hemzesi kaldırılmış,
lâmlar birleştirilmiş (idgam) ve azamet ifade eden kalın bir ses verilerek Allah tarzında
okunmuştur. İlâh kelimesi ise “kulluk etmek” mânasındaki elehe-ye’lehu veya “hayret ve
şaşkınlık içinde kalmak, gönülden bağlanıp sığınmak” anlamındaki elihe-ye’lehu ve veliheyevlehu kökünden ism-i mef‘ul mânasında bir masdar olup “tapınılan, yüceliğinin karşısında
hayrete düşülen, gönülden bağlanılıp sığınılan” mânalarını ifade eder. Ancak ilâh, hak mâbud

Elmalılı Hamdi Yazır (haz.), Kur’ân-ı Kerîm ve Yüce Meâli, s.457, Huzur Yayınevi, İstanbul, 1996
288 a.g.e., s.402
Topaloğlu, Bekir, "Allah", Türkiye Diyânet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c.2, s.471, İstanbul, 1989

için olduğu gibi bâtıl tanrılar için de kullanılmıştır (bk. İLÂH). b) “Gizlenmek, duyu idrakinin
fevkinde olmak” anlamındaki lâhe-yelîhu kökünden leyh→lâh kelimesinden türemiş olup
“duyu idrakinin ötesinde bulunan” demektir. Lâh kelimesinin başına harf-i ta‘rif getirilerek
lâmlar birleştirilmiş ve Allah kelimesi elde edilmiştir. c) Daha çok yabancı yazarların
gösterdiği bir temayüle göre Allah lafzı, Câhiliye Arapları’nın putlarından olan el-Lât (اللات (
veya Ârâmîce elâhâ (الاھا (kelimelerinden alınmıştır.”
Bir Arap toplumu olan ve bundan yaklaşık 2000 yıl evvel yaşamış olan Palmirliler, 60
civârında tanrı ve tanrıçaya inanıyordu290. Onlardan kalan en eski yazılı kaynak, MÖ 44
târihini taşımaktaydı291. Bu Arap toplumu, el-Lât, el-Menât, el-Uzzâ, Bel, Beltis, Belhammon,
Nemesis, Arso ve Azizo gibi tanrılar ile daha birçok küçük tanrıya tapınıyordu. Tedmür
olarak da bilinen Palmir halkının bu inançları arasında Arap kaynaklı olmayan tanrılar da
bulunmaktaydı. Bununla berâber Hicâz bölgesi Araplarında da yine çok tanrıcı bir yapı
hâkimdir.
Bunun dışında her Arap kabilesinin kendine özgü ayrı bir tanrısı bulunmaktaydı. Diğer
genel tanrılarla berâber kendi özel tanrılarına da taparlardı. Ayrıca İslâm öncesi Arapları
arasında cînlerin de, yeri oldukça önemlidir. Cînler, tanrısal varlıklar olarak görülmüş ve
bunlara “Tanrıların kızları” olarak bakılmış ve inanılmıştır. Bu yüzden Araplar, cînlere de
tapınmış ve onları tanrısal varlık olarak görmüşlerdir.292

Görüldüğü gibi Arap çok tanrıcılığı, en büyük tanrı olarak Allah’ın ve onun altında yer
altında yer alan çok sayıda tanrı ve tanrısal varlığı bulunduğu bir yapıdır.
Günümüzde de var olan ve Japonya’nın kuzeyinde ve Rusya’ya bağlı Sahalin ve Kuril
adalarında yaşayan Aynuların inancı da, çok tanrıcı bir inançtır. Japonlardan oldukça farklı
olan Aynular, 19. yüzyıla kadar, çok az miktarda yaptıkları tarımın dışında, avcı-toplayıcı
olan bir göçebe toplumdu.
Aynularda, bir “Yüce Tanrı”, yâni en büyük tanrının varlığına dâir tartışmalar olsa da,
yapılan birçok araştırma, bu inancın var olduğuna dâir sonuçlar ortaya koymuştur. Bunun
dışında Aynu inancında, tanrılar, sınıflar hâlinde bulunmaktadır.
293
Birinci sırada, uzakta bulunan Pase-Kamuilerdir. Bu söz, “önemli tanrılar” anlamına
gelir. Bunlar gök tanrılarını içerir ve en yukarıda Kando-koro Kamui bulunur. Onun vekili ise
Moşiri-kara Kamui’dir ve Aynu ülkesini onun yarattığına inanılır.
İkinci sırada, “kolay ve ulaşılabilir tanrılar” bulunur. Bu ifâdeden, insanların duâ ve
isteklerini genelde onlara sunduğunu görebiliriz. Bunların en yukarısında da Şiramba Kamui
bulunur. İnsana yararlı olan her şeyi yaratan ve ruh veren tanrıdır. Onun yanında da Kamui

 Çağatay, Neş'et, İslâmdan Önce Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, s.47, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi
Yayınları, Ankara, 1957
 a.g.e., s.39
 a.g.e., s.91
 Smart, Ninian, “Tarih Öncesine Ait Dinlerle İlkel Dinler”, çev. Günay Tümer, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
cilt: 25, s.302-303, Ankara, 1981

64
Fuçi bulunur. “Yüksek Kadın Ata” anlamına gelen bir tanrıçadır. Ölülerine ruhlarına
hükmeder ve ocak ateşinde bulunur.
Üçüncü sırada bulunan tanrılar ise ikinci sırada bulunan tanrıların yardımcılarıdır.
Dördüncü sırada bulunan tanrılar ise hayvan görünümlü ruhlardır. Bu yüzden Aynular,
birçok hayvana tapmaktadırlar. Bâzılarının iyi, bâzılarının ise kötü olduğu düşünülür.
Beşinci sırada olan tanrılar ise hayvan görünümlü olan ruhlara yardımcıdırlar.
Hayvanların kafataslarının içini doldurup, şekillendirirler. Bunlara yönelik tapınmada, açık bir
kafatası kültü görülmektedir.
Altıncı sırada bulunanlar ise kötülük veren ruhlardır ki, bunlar kötülük tanrılarıdır.
Yedinci sırada bulunanlar da hastalık veren kötü ruhlardır.
Sekizinci sırada ise “dehşet kamui”leri denen tanrılar vardır ki, insanları korkutan kötü
tanrılardır.
Görüldüğü gibi Aynu inancında da çok tanrıcı inanç yapısı, bir büyük tanrı etrâfında
gelişen tanrı ve tanrısal varlıklara dayanmaktadır.
Türkiye’nin doğu bölgesinde kurulan ve merkezi bugünkü Van şehrinin yakınlarında
yer alan Urartular da, diğer birçok toplum gibi çok tanrıcı bir inanca sâhiptir. Sovyet Rus
bilim insanı Piotrovskiy, “Urartu Dini”294 adlı makâlesinde 79 ayrı tanrı ve tanrıçanın adının
yer aldığı bir liste yayınlamıştır. Urartu tanrıları arasında en büyük tanrı, Haldi’dir. Onun
altında fırtına tanrısı Teyşeba (Teişeba)295, güneş tanrısı Şivini yer alır. Tanrıların önemine
göre bayram dönemlerinde onlar için kesilen kurbanın sayısı da artar. Baş tanrı olan Haldi için
17 boğa ve 34 koyun kesilir.
Görüldüğü gibi Urartu inancı da, bir büyük tanrı ve onun etrafındaki tanrı ve tanrısal
varlıklardan oluşan bir inanç sistemidir.
Eski Yunan inancı da, bilinen çok tanrıcı inançlardandır. Bununla berâber her dinde
olduğu gibi çevresinden oldukça etkilenmiş olan bu inanç, sonraki dönemlerde başta RomaLâtin olmak üzere çevresini de oldukça fazla etkilemiştir.
Bu dayandığı çok tanrıcılık, bir şehirli çok tanrıcılığıdır, diyebiliriz. Animist çok
tanrıcılık diyebileceğimiz, göçebe toplumların çok tanrıcılığı, daha ziyâde doğa güçleri
üzerine yoğunlaşmışken, eski Yunan tanrıları, oldukça insânî özelliklere sâhiptir. Bundan
dolayı da birçok duygu, kutsallaştırılmış ya da kutsal bir güç gibi görünmüştür. Meselâ “arzu”

 Piotrovskiy, B. B., “Urartu Dini”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, c.23, s.1.2., ss.38-
40, Ankara, 1965
 Bingöl, Gülistan, Demir Çağı'nda Anadolu'da Fırtına Tanrısı İnancı, s.42, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010
65

denen duygu böyledir. Etienne Gilson, “Tanrı ve Yunan Felsefesi” adlı makâlesinde, bu
durumu şöyle nitelemektedir:296
“Zeus'un boyun eğdiği mutlak kudret onu dışarıdan değil içeriden yönetir. O, kendi öz
iradesidir. Tanrıların en büyüğü, tanrıların ve insanların babası, meşveret tanrısı Zeus bile bir
kez bir şeye rıza gösterdi mi onun önünde güçsüz kalmaktadır. İradesi ile ferdi tercihleri
arasında asla bir özdeşlik söz konusu olmamakla beraber, Zeus, sadece kendi iradesine tabi
olabilir. Derin Zeus'un derin arzusu, her şeyin Alın yazısına ve Kadere göre olmasıdır.”
Bu inanca göre baş tanrı Zeus’tur. Hegel, Zeus’un ve diğer tanrıların Zeus karşısındaki
durumunu şöyle niteler:297
“Zeus, Tanrıların Babasıdır, ama tanrıların her birinin kendi istenci vardır; Zeus onlara
ve onlar da Zeus’a saygı gösterir; Zeus zaman zaman onları azarlayabilir ve onlara gözdağı
verebilir, ve o zaman bunlar onun istencini kabul eder ya da darılarak geri çekilirler; ama
sorunların aşırıya varmasına izin vermezler, ve Zeus herşeyi bütünüyle öyle ayarlar ki, birine
şunu, bir başkasına bunu teklif ederek doyum bulabilmesini sağlar.”
Yunan tanrı ve tanrıçaları, genel olarak Olympos dağında yaşamaktadır. Burada eski
Yunan inancında kuvvetli bir dağ kültünün olduğunu görüyoruz. Olymposlu denilen bu tanrı
ve tanrıçaların dışında da çok sayıda tanrı ve tanrıça bulunmaktadır. Ama en güçlüleri olarak
Olymposlular, onların içinde de Zeus görülmektedir. Bunun dışında deniz tanrısı Poseidon,
evlilik ve âile tanrıçası Hera, aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit, bilgelik tanrıçası Athena, savaş
tanrısı Ares, san’at ve kehânet tanrısı Apollon gelmektedir.
 Görüldüğü gibi eski Yunan inancı da, bir büyük tanrının etrâfında şekillenmiş olan bir
inanç sistemidir.
Günümüzde Hindistan’ın büyük kısmında yaygın olan Hindû dini, var olan çok tanrıcı
inançlardan biridir. Bu inanç yapısında kesin olarak kaç tanrı ve tanrıça olduğu bilinmemekle
birlikte Vedalarda yer alan en önemli tanrılar şunlardır:
298
İndra, Varuna, Mitra, Savitar, Surya, Asvinler, Pushan, Dyaus, Bhaga, Marutlar,
Vishnu, Rudra, Agni, Soma, Yama, Pracapati, Parcanya, Vatu-Vayu, Ribhular, Brihaspati,
Tvashtri, Visvakarman, Matarisvan, Vivasvat, Vastospati.
Bu tanrıların içerisinde en eski ve en önemli tanrı İndra’dır. İndra, bir atmosfer ve
fırtına tanrısıdır. Ayrıca göğe dâir bütün unsurlar ile ateş de, İndra’nın alanı içerisindedir.
İndra’dan sonra Varuna gelmektedir.

 Gilson, Etienne, “Tanrı ve Yunan Felsefesi”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.29, s.1, ss.112,
Ankara, 1987
 Hegel, Georg Wilhelm Friedrich, Tarih Felsefesi III Yunan ve Roma Dünyası, s.14, İdea Yayınevi (İdea Cep
Kitapları), İstanbul, 2006
Karataş, İbrahim Ethem, Hint Dinlerinde Tanrı Anlayışı (Hinduizm Örneği), s.30, Uludağ Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Dinler Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Bursa, 1999
66

Hindû inancında İndra’nın diğer tanrılar üzerinde bir hâkimiyeti olmasa bile en büyük
ve en güçlü tanrı olarak görülmesi önemlidir.
Hindû inancı gibi günümüzde de yaşayan bir başka çok tanrıcı inanç ise Kore
inancıdır. Bir şamanist inanç olan Kore inancında, en büyük tanrı, Gök Tanrıdır. Bunun
dışında da birçok tanrı bulunur.
Kore inancında tanrılara, “Musok Tanrıları” adı verilir. Bu tanrılar, dört grupta yer
alırlar.299
En başta tabiat tanrıları gelir. Bunların başında büyük tanrı olan Gök Tanrı yer alır.
Onun altında ise Toprak Tanrı, Deniz Tanrı, Ejderha Kral Tanrı, Ay Tanrı, Yedi Yıldız Tanrı,
Dağ Tanrısı yer alır. Bunların içinde Yedi Yıldız Tanrı, oldukça ilginçtir. Çünkü Tuva
Türklerinin inancında da böyle bir tanrı yer almaktadır. Tuva Türklerinin, “Çedi-sıldıs Dolaan
Burgan (Yedi Yıldız Tanrı)” ya da “Çedi-haan” (Yedi Kaan) adını verdikleri bir tanrıdır.
 Diğer gruplar ise şöyledir: Çinli Tanrılar, Yerli Tanrılar, Ata Tanrıları. Çinli tanrılar,
doğrudan Çin inancından, değişmeden geçen tanrılardır. Yerli tanrılar ise Kore bölgesinde
eskiden beri inanılan tanrılardır. Ata tanrıları ise Korelilerin ölmüş atalarının ruhlarıdır.
 Görüldüğü gibi Kore inancı da, bir büyük tanrının etrâfında şekillenmiş olan bir inanç
sistemidir.
Eski Ermeni inancı da, benzeri toplumlar gibi çok tanrıcıdır. Hristiyanlığın
benimsenmesinden önceki Ermeni inançlarında Pers, Yunan ve Roma etkisi görülmektedir.300

Ermeni tanrılarının en büyüğü, Aramazt’dır. İrân Zerdüşt inancındaki Ahûra
Mazda’nın karşılığıdır. Aramazt, bütün tanrıların en büyüğü ve onların atasıdır. Yeri ve göğü
onun yarattığına, bolluk ve bereket verdiğine, cesâretin ve iyiliğin kaynağı olduğuna
inanılırdı. Onun altında Aramazt’ın kızı olan bütün suların ve okyanusun tanrıçası olduğuna
inanılan Anahit bulunurdu.
Bunların altında ise Ara Keğetsig, Astğik, Alk, Ba’al Şamin, Dir – Tir, Dork Ankeğ,
Hayk, Kisane, Mihr, Nane, Vahakn, Zatık, Zovinar gibi tanrılar yer almaktadır.
Görüldüğü gibi eski Ermeni inancı da, bir büyük ve “ata” tanrının etrâfında
şekillenmiş olan bir inanç sistemidir.
Çok tanrıcı inançlar arasında, belki de, en bilinenlerden biri de eski Mısır inancıdır.
Bununla berâber eski Mısır inancı, oldukça ilginç bir yapıya sâhiptir. Dünyânın ilk tek tanrıcı
inanç yapısı da, yine bu inancın içerisinden çıkmıştır.

 Yang, Min-Ji, "Kore Şamanizmi", Religious Sciences, s.1, ss.15, Ahlen (Almanya), 2013
300 Yılmaz, Mehmet, "Ermeni Mitolojisi Üzerine Bir Değerlendirme", Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü Dergisi, s.43, ss.95-102, Erzurum, 2010

67
Eski Mısır tanrı ve tanrıçalarının sayısı, oldukça boldur. Bununla berâber en
önemlileri, Ra, Amon, Osiris, İsis, Horus’tur. Bunun dışında Neftis, Seth, Anubis, Ptah, Toth,
Hathor, Maat, Sekhmet, Temu (Atum), Nu, Shu, Tefnut, Geb, Nut, Hapi, Sobek, Khepera,
Apis Öküzü, Bastet adlı tanrı ve tanrıçalarda önemli tanrılardır. Ayrıca daha birçok tanrı ve
tanrıça bulunur.301
Bunların içerisinde Ra ile Amon’un ve Osiris, İsis ile Horus’un ilişkileri ilginçtir. Ra,
en büyük tanrıdır ve güneş tanrısıdır. Ancak bir ara Amon ile birleşmiş ve Amon-Ra adını
almıştır. Bu dönemde, tüm eski Mısır’da Amon-Ra’ya tek tanrı olarak tapınılmıştır. Bu
dönem, dünyâda tek tanrıcılığın başladığı dönemdir.
Ayrıca Osiris, İsis ve Horus da, bir üçlemeyi (teslis) sergilemektedir. Osiris, kutsal
babadır. İsis ise kutsal anne. Horus da, onlardan doğan kutsal oğuldur. Bu üçleme, daha sonra
birçok Ortadoğu inanç ve kültürüne etki etmiştir.
 Görüldüğü gibi eski Mısır inancı da, bir büyük tanrının etrâfında şekillenmiş olan bir
inanç sistemidir.
Bu kısımda eski Arap, Urartu, Yunan, Ermeni ve Mısır inançları ile günümüzde de
yaşayan Aynu, Hint ve Kore inançlarını inceledim. Elbette bu inançlar üzerinde bir uzmanlık
gibi bir iddiâda bulunamayız. Ancak burada amaç, eski Türk inancının merkezinde yer alan
Tengri’nin, en büyük tanrı oluşunu, tek tanrıcılığın kanıtı olarak sunanlara karşı, bütün çok
tanrıcı inançlarda, aşağı yukarı aynı durumun olduğunu göstermektir.

301 Çifçi, Meryem K., Eski Mısır Dininde Tanrı ve Öte Dünya İnancı, s.19-39, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı Dinler Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2010
68
Sonuç
Bilimsel araştırmalarda, ilk olarak veri toplanır. Ardından o veriler ışığında bir
varsayım oluşturulur. Daha sonra bu varsayıma dâir kanıtlar elde edilmeye çalışılır. Kanıtlar
elde edilirse, varsayım, bilimsel bir gerçeğe dönüşür. Bununla berâber bu bilimsel gerçek,
yanlışlanabilir olmalıdır. Yâni yanlış olabileceğine dâir de çalışmalar yapılmalıdır. Aksi
takdirde dogmalaşması tehlikesi vardır. Ancak yanlış olabileceğine dâir çalışma yapılırken de,
yanlış olduğu düşüncesi üzerinden değil, yanlış olabileceği düşüncesi üzerinden hareket edilir.
Bu çalışmanın sonucunda, eski Türk inancının çok tanrıcı bir inanç sistemi olduğunu
ortaya koyduk. Elbette bu, daha önce de yapılan bir şeydi. Abdulkâdir İnan’ın, Fuzûlî
Bayat’ın benzeri çalışmaları vardır. Meselâ İnan da, eski Türk inancının çok tanrıcı olduğunu
düşünmektedir. Ancak bu çalışmalar, doğrudan çok tanrıcılık üzerine çalışmalar değildir. Bu
yüzden de diyebiliriz ki, bu çalışma, alanında ilktir. Bununla berâber Türklerin dışındaki diğer
çok tanrıcı toplumların inançlarından da örnekler vererek, bir karşılaştırma ortaya koyduk.
Çalışmanın girişinde de vurguladığımız gibi, hiçbir bilimsel eser, belli bir dinî, politik
ya da millî önyargılar ile değerlendirilemez, değerlendirilmemelidir. Aksi takdirde ortaya
çıkacak olan şey, bilim değil, bir safsatalar yığını olacaktır. Bilim, gerçeği, bilimsel yollarla
aramak ve ona bilimsel yollarla ulaşmaktır. Bunu yaparken de, sorgulayan, soru soran bir
yapıdır. Bu yüzden de, sürekli olarak gerçeği aramalı ve ona doğru gidilmelidir. Ancak
günümüzde ne yazık ki, toplumun birçok kesiminde safsataları, bilim ve târih yerine koymak
isteyen çok kişi vardır. Ön Türk ya da Proto Türk diyerek ya da İngiliz mühendis James
Churchward’ın ortaya attığı Mu iddiâsı üzerinden, neredeyse herkesi Türk yaptığını sanan ve
tarihçilik ile hiçbir ilgisi olmayan bâzı kişiler bir Türk târihi yazmaya çalışmaktadır. Nasıl ki,
çalışmamız içerisinde eski Türk inancını tek tanrıcı gibi göstermeye çalışan bilim dışı
iddiâlara yanıt verdiysek, aynı şekilde bu bilim dışı iddiâlara da yanıt verilmelidir. Bu konuda
çalışan çok değerli târihçi, arkeolog ve Türkologlar bulunmaktadır. 

ESERİN TAMAMI İÇİN BAKINIZ : KUTLU ALT AY KOCAOVA- TÜRK ÇOKTANRICILIĞI:TENRİCİLİK 

22-02-2022