Çerkez Ethem ve Yozgat Çapanoğlu Ayaklanması

Balıkesir ve Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesine zemin hazırlayan Yozgat Çapanoğlu İsyanı ve Ethem Bey tarafından Bastırılması

NURGUN KOÇ

Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden ve Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalayan Osmanlı
Devleti kısa süre içerisinde İtilaf Güçlerinin işgal hareketleriyle karşılaşmıştır. İşgallerin önlenmesi
amacıyla Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuştur. Kuvayımilliye
teşkilatlanmasının ilk nüvesini oluşturan bu hareket kısa süre içerisinde silahlı mücadeleye de girişmiştir.
Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ile başlayan yeni süreçte vatanı düşmandan temizleme harekâtı daha
sistemli hâle getirilmek istenirken bu kez de özellikle işgal güçlerinin ve İstanbul Hükûmeti’nin teşvikleriyle
Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde isyan hareketleri ortaya çıkmıştır. Bu isyanların temel özelliğinin Büyük
Millet Meclisi’nin çalışmalarını engellemek ve kapatılmasını kolaylaştırmak olduğu anlaşılmaktadır. Bolu,
Düzce, Hendek, Adapazarı, Yozgat, Urfa, Konya vb. pek çok yerde çıkan ayaklanmalar Büyük Millet Meclisi
için büyük bir tehlike arz etmekteydi. Bu ayaklanmalardan biri olan Yozgat (Çapanoğulları) ayaklanması
da Kuvayımilliye teşkilatlanması içinde o dönemde en büyük askerî güce sahip olan ve başında Çerkez
Ethem’in bulunduğu Kuvayıseyyare güçleri tarafından bastırılmış ve Millî Mücadele’nin önündeki önemli
bir tehlike daha bertaraf edilmiştir. Bu çalışmamızda Yozgat (Çapanoğulları) ayaklanmasının ortaya çıkışını,
bastırılmasını ve yaşanan diğer gelişmeleri irdelemek amacındayız.
1. Giriş
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilerek ayrılmasının ardından Mütareke
Dönemi’nde başlayan işgallerle birlikte, devletin parçalandığını; Türk milletinin varlığının ve geleceğinin
tehlikeye düştüğünü görenler bu duruma başkaldırmışlardır. Özellikle İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali2
bu süreci hızlandırmıştır.3
Milli Mücadele’deki direniş ruhu Kuva-yi Milliye hareketi şeklinde başlayıp gelişmiştir. Mondros
Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasının ardından başlayan işgallere karşı terhis edilen ya da aktif görevden
çekilen subayların halk ile birlikte başlattıkları bir savunma ve vatanı işgalden kurtarma harekâtıdır.4
2. Çerkez Ethem ve “Kuva-yi Seyyare”si
Milli Mücadele’de Pontusçuluk ve Koçgiri Ayaklanmaları hariç olmak üzere iç isyanlar, özellikle
Çerkez Ethem’in başında bulunduğu Kuva-yı Seyyare güçleri tarafından bastırılmıştır.5
 Bolu ve Düzce
Kurtuluş Savaşı’nın başlarında önemli işler başarmış olan Ethem, 1886 yılında, Balıkesir’de, Bandırma ve
Mihaliç ilçeleri arasındaki Emreköy’de doğmuştur. Ailesi Kafkasya’dan Anadolu’ya göç eden Çerkezler’in
Şapşığ oymağındandır. Babası Ali Bey’in maddi durumu iyi olup ziraat ve değirmencilikle uğraşmaktaydı.
Ethem’in en büyük ağabeyi olan İlyas ile üçüncü ağabeyi Nuri, Rum eşkiyalarla yaptıkları mücadele
çevresindeki isyanlar6  ile Anzavur Ayaklanmaları’nın7  bastırılmasında Çerkez Ethem’in rolü büyüktür.

2Ali Fuat Cebesoy, Bilinmeyen Hatıralar, Haz. Osman Selim Kocahanoğlu, İstanbul 2005, s.21. İzmir halkının 14 Mayıs günündeki
heyecanı ve Redd-i İlhak Beyannamesi hakkında Bkz., Haydar Rüştü Öktem, Mütareke ve İşgal Anıları, Haz. Zeki Arıkan, Ankara
1991, s.64-77. 15 Mayıs 1919, Türkler için unutulmaz bir gündü, Bkz., Jorge Blanco Villalta, Atatürk, İspanyolca’dan Çev., William
Campbell, Ankara 1991, s.175. Türk direnişinin İzmir’in Yunanlılar’a işgal ettirilmesinin ve Ermenistan kurulmak istenmesinin
sonucu olduğunu belirten Fransız ve İtalyan basınında çıkan haberler, İzmir’in işgalinden kendilerinin sorumlu olmadığı yönündedir,
Bkz., İzzet Öztoprak, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, Ankara 1989, s.240. İzmir faciasından sonra Trakya’nın da
aynı felakete sürüklenmesine dair İtilaf kararının, Türk milletinin vicdanında koparacağı isyan hiç umursanmıyordu, Bkz., Tevik
Bıyıklıoğlu, Trakya’da Millî Mücadele, C: I, Ankara 1992, s.244.
3Nurgün Koç, “Milli Mücadelenin Başlarındaki Gelişmelerin Hatıralar Çerçevesinde Değerlendirilmesi”, The Journal of Academic
Social Science Studies, Volume: VI, Issue: 3, March 2013, s.1250.
4Mütareke Dönemi’nde Osmanlı Harbiye Nezareti ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, yani hükümetin askeri kanadı tarafından
ordunun yeniden yapılanması yönünde önemli çabalar harcanmışsa da orduyu güçlü tutarak devleti koruma yönünde başarılı
olunamamıştır, Bkz., Zekeriya Türkmen, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918- 1920), Ankara
2001, s.295. Bayram Bayraktar’a göre; “Kuva-yi Milliye olgusu Batı Anadolu’da önceleri şeffalaşmış bir ikir akımının uygulamaya
geçirilişi şeklinde değil, fakat düşman istilasına karşı yurt savunması düşüncesiyle ortaya çıkmış bir aksiyonun ifadesidir. Bu hareketi
başlatanlar başta, efeler değil, askeri ve sivil üst yöneticilerdi. Bunlar yüzyılın başında reformist nitelikte ortaya çıkan ilerici akımın
öncüleriydi.”, Bkz., Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara 1998, s.164. İlk işgal edilen yerlerden biri olan Ayvalık’ta,
muhabir Sansür Ali Bey, Ses Gazetesi sahibi Hasan Basri Çantay’a gönderdiği mektupta işgalin başladığını şöyle haber vermiştir:
‘Ayvalıklı gayrimüslimlerin çoktandır büyük bir sabırla bekledikleri Yunan Kızıl Haç heyeti, Pazartesi günü bir Yunan torpidosuyla
Ayvalık Limanı’na geldi. Torpido boğazdan görülür görülmez evvela il genel meclisi üyelerinden Vasilâki’nin fabrikası sirenlerini
çalmaya başladı. Nihayet bütün fabrika düdükleri ile kilise çanları da buna iştirak ettiler.’, Bkz., Kara Günler ve İbret Levhaları Hasan
Basri Çantay, Haz. Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Balıkesir t.s., s.47. Burhanettin Bilmez, Baha Akşit’e atfen, Yunan
işgaline karşı Ege’de ilk silahlı mücadele ikrini öne süren kişinin Mahmut Celâl (Bayar) Bey olduğunu ileri sürer, Bkz., Burhanettin
Bilmez, Galip Hoca Komitacı Celâl Bayar, Ankara 2008, s.104,107. Kâzım Özalp, İzmir’in işgalinden yaklaşık bir ay sonra Batı
Anadolu’da savunma cephesinin oluşturulduğunu anlatır, Bkz., Ali Çetinkaya- Kâzım Özalp, Direniş 1919, Haz. Nurer Uğurlu,
İstanbul 2009, s.331-333. Emrah Cilasun, işgaller karşısında oluşan direnişin sınıfsal dokusuna dikkat çeker, Bkz., “Bâki İlk Selam”
Çerkes Ethem, İstanbul 2004, s.39-44.
5Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, Ankara 2009, s.29.
620. Kolordu Kumandanı Tuğgeneral Ali Fuat Paşa, 26.5.1920’de Adapazarı’ndan bildirdiğine göre Ethem birlikleri Hendek ve
Düzce’yi ele geçirmişlerdir, Bkz., Bkz., Muhittin Ünal, Miralay Bekir Sami Günsav’ın Kurtuluş Savaşı Anıları, İstanbul 1994, s.386.
Çerkez Ethem komutasındaki Salihli kuvvetleriyle Akhisar ve Soma cephelerinden yollanmış diğer güçler Düzce’ye gelerek isyanı
temizlediler, Bkz., Kâzım Özalp, Milli Mücadele I (1919- 1922), Ankara 1998, s.125.
7Çerkez ve Abazalar’ın yoğunlukla yaşadığı ve Boğazlar’ın doğu yakasındaki bölgenin Anadolu’ya karşı tampon bir bölge yapılmasına
çalışıldığı anlaşılmaktadır. İsyan hareketlerini İstanbul’daki İngiliz Gizli Servisi, Papaz Fru aracılığıyla desteklemiştir, Bkz., Rahmi
Apak, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, Ankara 1988, s.193. Ahmet Anzavur’un planı için Bkz., Uluğ İğdemir, Biga Ayaklanması
ve Anzavur Olayları (Günlük Anılar), Ankara 1989, s.96-97. Ahmet Anzavur, 1919 Eylül’ünde Gönen, Manyas ve Biga yöresinde
çalışmalarına başladı. 2 Ekim 1919’da Susurluk’a girdi. Fakat Kirmastı (Mustafakemalpaşa) yakınlarında Çerkez Ethem’e yenildi,
Bkz., Erdoğan Aslıyüce, Türk Tarihinde İşbirlikçiler ve 150’likler, İstanbul 2009, s.394. Çerkez Ethem komutasındaki birlikler
15 Nisan 1920’de Susurluk ve Kirmastı arasındaki Anzavur güçlerini yenerek tamamen dağıttı, Bkz., Utkan Kocatürk, Atatürk ve
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918- 1938, Ankara 2000, s.150.

Kurtuluş Savaşı’nın başlarında önemli işler başarmış olan Ethem, 1886 yılında, Balıkesir’de,
Bandırma ve Mihaliç ilçeleri arasındaki Emreköy’de doğmuştur. Ailesi Kafkasya’dan Anadolu’ya göç eden
Çerkezler’in Şapşığ oymağındandır.
Babası Ali Bey’in maddi durumu iyi olup ziraat ve değirmencilikle
uğraşmaktaydı. Ethem’in en büyük ağabeyi olan İlyas ile üçüncü ağabeyi Nuri, Rum eşkiyalarla yaptıkları
mücadele sırasında hayatlarını kaybetmişlerdir. İkinci büyük ağabeyi Reşit, Harbiye’yi 1901’de, en küçük
ağabeyi Tevik ise 1902’de bitirip piyade subayı olarak orduda göreve başlamışlardır. Her ikisi de Resneli
Niyazi Bey’in önerisiyle İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girmişlerdir. Reşit Bey daha sonraları teşkilatın
başkanı olan Kuşçubaşı Eşref’in tavsiyesiyle Teşkilât-ı Mahsusa’ya kabul edilmiştir. Ethem, iriyarı, uzun
boylu (1.96) ve sarışın bir kişiydi. Babası kendisine “Çakır” diye hitap ederdi.8
Ethem, 19 yaşında subay okuluna gidebilmek için kaçarak İstanbul’a gider. Rüşdiye mezunu
olduğundan Bakırköy Süvari Küçük Zabit Mektebi’ne kabul edilir. Okuldan birincilikle başçavuş olarak
mezun olur. Daha sonra teğmenliğe yükselir ve Çürüksulu Mahmut Paşa’nın Kolordu Muhafız Bölüğü’nde
süvari kıtası komutanı olarak Bulgar Cephesi’nde savaşır. Bu sırada yaralanır. Resmi askerlik hayatı böylece
sona erer.9
 Gösterdiği kahramanlıklardan dolayı madalya ile ödüllendirilir. Orduda terbiyeli, cesur, sigara
dahil hiçbir alışkanlığı olmayan biri olarak tanınır. Verilen her emri itiraz etmeden kabul ediyor, her görevi
başarıyla tamamlıyordu.10
Birinci Dünya Savaşı’nda ağabeyi emekli Yüzbaşı Reşit Bey ile beraber Teşkilât-ı Mahsusa için
çalışır. İran-Afganistan üzerinden Orta Asya’ya yol açma harekâtına Rauf Bey komutasında katılır. Rauf
Orbay ve Kâzım Özalp’ı bu komitacılık günlerinden tanımıştır. 1918 başlarında Teşkilât-ı Mahsusa
kadrosuyla Irak seferine katılır. Burada yine yaralanarak Bandırma’ya döner. Mondros Ateşkesi sırasında
Ethem Bey Bandırma’da bulunmaktaydı. Ethem’in Milli Mücadele’ye katılması Rauf Bey aracılığıyla
gerçekleşmiştir. Ulusal direnişi örgütlemek ve Mustafa Kemal Paşa ile buluşmak üzere Anadolu’ya geçen
Rauf Bey, Bandırma’ya Çerkez Ethem’in evine 25 Mayıs 1919’da habersizce gelmiştir. Rauf Bey, Ethem’in
ağabeyleriyle de görüşür. Ethem’i, Teşkilât-ı Mahsusa Reisi Kuşçubaşı Eşref’in çiftliğine çağırarak burasının
teşkilat adına kullanılabileceğini, çiftlikteki para, silah ve zahireden yararlanılabileceğini belirtir. Bundan
sonra Ethem Bey, Salihli Cephesi’nde teşkilatlanmaya başlar. Kısa süre içinde kuvvetini arttırır. Askerlikle
içli dışlı olması kadar Teşkilât-ı Mahsusa’cı ve çeteci olması da bu başarısında etkili olmuştur.11
1920 ilkbaharında kurulan ilk birliklere “Birinci Kuva-yi Seyyare”, daha sonra Binbaşı Çolak
İbrahim Bey komutasındaki birliklere de “İkinci Kuva-yi Seyyare” adı verilmiştir. Bu birlik daha sonra
3. Süvari Tümeni adını almıştır. Ethem Bey ise bunların üstünde “Umum Kuvayi Seyyare Komutanı” idi.
Çerkez Ethem, Batı Cephesi’nde yaklaşık 150 km. lik bir hattın iili komutanıydı. Bu hat içerisine Ayvalık,
Salihli, Aydın, Ödemiş, Soma, Akhisar cepheleri dâhildi. Haziran 1919’dan itibaren bölgedeki vaziyete iilen
hâkim olan Ethem, 16 Şubat 1920’ye kadar bir taraftan “Yunan müfrezelerine kan kustururken, öbür yandan
da isyancılarla boğuşuyordu.” Onun bastırdığı isyanlar küçük hadiselerden değildi. Birçoğu Ankara’da yeni
kurulan Hükümet’i tehdit eder nitelikteydi. O isyanlar bastırılmamış olsaydı muhtemelen Milli Mücadele
hareketi başarıya ulaşamayacaktı. Çoğu kez Büyük Millet Meclisi’nin, Meclis Başkanı Mustafa Kemal
Paşa’nın, Genelkurmay Başkanı İsmet Bey’in ve diğer komutanların ısrarlı davetleriyle isyancılarla mücadele
etmiştir.12
13 Haziran’da Yozgat’ı kuşatan Çapanoğulları’nın karşısına çıkarılabilecek Batı Anadolu’da işe yarar
tek güç olan Çerkez Ethem’in Kuva-yi Seyyaresi idi. Ethem ise Düzce bölgesindeki görevini tamamladıktan sonra13 Yunanlılar’ın muhtemel bir saldırısını karşılamak amacıyla -22 Haziran’da başlatıldı- bütün
güçlerini Salihli cephesine nakletmek hazırlığı içindeydi. Bu yüzden Ethem, Ankara’nın istediği yardıma
tepki gösterdi. Bu kadar sürede bir ayaklanmayı bastırabilecek gücün neden oluşturulamadığını sorarak sert
sözlerle eleştirdi. “Bu tepkinin dikbaşlılığın, hatta yetki tanımazlığın bir sonucu olduğu söylenebilir. Bununla
birlikte, Yunanlıların büyük taarruzlarını başlatma hazırlıkları içinde bulunduklarının haberleri de herhalde
geliyordu. Salihli cephesinden sorumlu bulunan Ethem’in orada bulunmak istemesi tabii idi. Yine, Kuva-yı
Seyyare taarruz sırasında Yozgat’ta değil Ege’de olsaydı, Yunan taarruzu o denli kolay gelişemezdi herhalde.
Ama belki sonuç değişmezdi. Kaldı ki, ulusal savaşımın merkezini tehlikeden korumak gerekiyordu. Nitekim
Ethem’in raporuna göre Yozgat padişahçıları Ankara’ya yürümek için hazırlığa başlamışlardı.”14
Yunanlılar’ın Bursa ve Balıkesir işgali üzerine bu kez Batı Cephesi’ne çağırılan Ethem, Yozgat’tan
hareket etti. Ankara’da Meclis’e gelen Ethem, büyük bir törenle karşılandı. Mustafa Kemal Paşa, şehirdeki
tek otomobil olan arabasını ona tahsis etti. Ankara üzerinden Simav Cephesi’ne giden Çerkez Ethem,
Demirci’de Yunan ilerleyişini durdurdu. Bu başarısını Ankara’ya bildirdiğinde Büyük Millet Meclisi’nde
telgraf alkışlarla okundu ve Meclis tarafından “Münci-i millet” (milletin kurtarıcısı) ilan edildi.15
Böylece, Çerkez Ethem güçleri, Ankara’da kurulan Hükümet’in bir anlamda askeri kanadını teşkil
etmiştir. 1919-1921 yılları arası göstermiş olduğu yararlılıklar, hiç şüphesiz Milli Mücadele’nin kazanılmasında
göz ardı edilemez boyuttadır. “Diğer taraftan ülke içerisinde çıkan iç isyanların bastırılmasındaki Çerkez
Ethem’in başarısı, yeni kurulan Hükümet’in otoritesinin arttırılmasına katkıda bulunmuştur. Hatta Yozgat
isyanını bastırmak için Ankara’ya geldiğinde büyük gösterilerle karşılanmış, Meclis üyelerinin övgülü
sözleriyle gururu okşanmıştır. Bu durum aynı zamanda Çerkez Ethem’in hırslarının da kamçılanmasına
sebep olmuştur. Özellikle Yozgat isyanının bastırılması esnasında ve sonrasındaki gelişmelerde Çerkez
Ethem’in davranışlarında kontrol edilemez bir durum ortaya çıkmıştır. Kendisini Millî Mücadele hareketinin
askeri lideri şeklinde görmesi, Ankara Hükümeti’ni haife alan davranışlara girmesi onun vatanperverliğine
gölge düşürmüştür.”16
Yunus Nadi’ye göre, Ali Fuat Paşa, Batı Cephesi Komutanı iken Milli veya Seyyar Kuvvetler eski
durumlarını korumaktaydılar. Kütahya livası ile biraz ilerisindeki cephe boyu neredeyse özerk bir Hükümet
gibi bu Seyyar Güçlerin “malikânesi” görüntüsü vermekteydi. Seyyar Kuvvetler Komutanlığı burada vergi
alıyor, adalet icra ediyor, asker alıyor ya da bırakıyordu. Bu davranışın yeni durumda kabul edilmesi mümkün
değildi.17
Mustafa Kemal Paşa’nın çeşitli girişimlerle Ege’deki sivil direniş hareketini çatışmaya girmeden
denetim altına aldığı düşünüldüğünde düzenli orduya geçilirken18 Çerkez Ethem’in direnişini Ege’deki
hareketin devamı olarak nitelendirmek doğru olmaz. Ethem meselesi, Ankara’daki diğer güç odakları ile
iktidar arasındaki çekişmeye bağlanabilir. “Ethem’in elenmesini, eski İttihatçıların ve sosyalist kurtuluş 

13“Çerkez Ethem Düzce ve Bolu’da ettiği hizmetten dolayı herkes tarafından takdir edildi. Millet Meclisi kendisini alkışladı ve
hatırımda kaldığına göre kendisine resmen ‘Milli Kahraman’ ünvanını verdi. Bir Çerkez Milli kahraman oldu! Hem de bir eşkıya….
Bu ünvandan sonra Ethem Ankara’dan geçip Yozgat’a isyan bastırmaya gitti. Bastırdı. Oradan isyanın Ankara Valisi Yahya Galip’in
seyahati neticesi olarak zuhur ettiğini beyan ederek hükümetten Yahya Galip’in Yozgat’a gönderilmesini istedi. Yahya Galip titredi.
Çünkü Ethem’in şakası yok, hemen asıyor. Yahya’nın işte ne derece zîmedhal olduğunu bilmiyorum. Bu babta iyi bir tahkikat yapılıp
neticesi bize bildirilmedi.” Mustafa Kemal Paşa, Yahya Galip’i vermedi. Bu da ikisinin arasının daha da açılmasına yol açtı, Bkz.,
Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, C: III, İstanbul 1967, s.630-631.
14Sina Akşin, İç Savaş ve Sevr’de Ölüm, İstanbul 2010, s.89.
15Toker, a.g.e., s.145.
16Nuran Kılavuz, “Kahramanlıktan Vatan Hainliğine, Çerkez Ethem, Kuvve-i Seyyare’nin Teşkili ve Tasiyesi”, Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, C: XXI, Sayı: 1, Elazığ 2011, s.286.
17Yunus Nadi, Çerkes Ethem Kuvvetlerinin İhaneti, İstanbul 1955, s.18-19.
18Düzenli orduya geçiş mevcut askeri birliklerin yeni koşullara göre tekrar düzenlenmesiyle gerçekleştirilmiştir, Bkz., Tuncer
Baykara, Türk İnkılap Tarihi ve Atatürk İlkeleri, İstanbul 1991, s.97

arayışlarının elenmesinin bir parçası olarak görmek doğru olacaktır.”19
Mecliste, “Mustafa Kemal Paşanın Çerkez Ethem meselesi hakkında beyanatı” olarak Ethem ve
kardeşleri hakkında yaptığı uzun konuşmanın başında kısaca yaptığı yararlı işlerden söz ettikten sonra isyan
olayını ayrıntılı biçimde anlatan Mustafa Kemal Paşa20, aynı yaklaşımını Nutuk’ta da sürdürerek Çerkez
Ethem’in ayaklanmanın bastırılmasındaki önemine değinmeksizin “Yozgat ve dolaylarında ayaklananlar
tepelendikten sonra, oraya gönderilen birliklere başka bölgelerde görev verildi” demektedir.21 Cumhuriyet’in
ilk yıllarında hazırlanmış olan Liseler için Tarih Kitabına göre Çerkez Ethem, o zamanlar önemlice bir
milli birliğin komutanıydı. Anzavur’un takibinde ve Düzce Ayaklanması’nda başarılı bazı hizmetler yerine
getirmiş ve hizmetleri doğal olarak takdir edilmişti. Bu takdirlerden kibirlenen Ethem ve kardeşleri bazı
hayallere kapılarak üstlerinin emirlerini dinlememeye ve onlara kafa tutmaya, valilere ve herkese emir
vermeye ve emirleri uygulanmazsa idamla tehdit etmeye başladılar.22
Ethem’in başarıları hakkında Sina Akşin’in değerlendirmeleri dikkate değerdir: “Kimi yazarlara
bakılırsa23, Ethem’in başarısının gizi amansızlığıdır. Gerçekten de girdiği yerde Ethem padişahçı elebaşları
astırmakta hiç duraksamamış, bu sayede hasımlarını yıldırmıştır. Ama bu, temel etken olamaz. Ethem’in
başarısı kararlılıktan doğuyordu. Önce bu kararlılığı irdelemek gerekir. Düzenli asker ücret almaz ve
bulgurla beslenirken, Kuva-yı Seyyare mensuplarının ücret alması ve kavurmayla beslenmesi de temele
inmiyor… Ethem uzun boylu öğrenim görmemişti. Ama İttihatçılığı sayesinde çağdaş bir ideoloji sahibiydi:
Demokratik- ulusçu ideoloji. Bu onu kendiliğinden feodalliğe karşı dikiyordu. İşte Ethem’in kararlılığını
veren bu ideolojiydi gibime geliyor. Yine usa gelen bir etken, Ethem’in Ege’de kanlı istilalar yapmakta
olan Yunanlılarla çarpışmış olmasıydı. Buna İttihatçı ideolojiyi de katarsak, Ethem’in gözünde, o sırada
İç Savaş’ı yürütenlerin nasıl hain gözüktüklerini, onlara nasıl hınçlandığını kestirebiliriz. Son olarak da şu
var: Kuva-yı Seyyare’nin iç işleyişini fazla bilmiyoruz sanıyorum. Ama Ethem subay olmasa da, onbaşılık
yapmış bir asker olarak, bir silahlı örgütün ussal biçimde nasıl yönetilebileceği konusunda belirli bir bilgi ve
görgüye sahipti. Bu Kuva-yı Seyyare’yi böyle bir bilgi ve görgüsü olmayan eşkıya, efe, eşraf, ayan gibilerince
yönetilen çete ya da silahlı gruplardan farklı ve üstün kılıyordu.”24
3. Çapanoğulları (Yozgat) Ayaklanması
Çapanoğulları, Yozgat şehrini kurmuş ve bölgeyi 300 yıl kadar idare etmiş ve mamur hale
getirmişlerdir.25 XVIII. asrın ortalarına ait belgelerde Çapar olarak geçmekte olup daha sonra aynı anlama
gelen (eski Türk ünvanlarından yiğit, akıncı, postacı) Çapanoğulları olarak şöhret bulmuşlardır.26
Çapanoğulları ailesinden Osmanlı Devleti’nde iilen görev yapan Abdülfettah Paşa, Celâleddin
Paşa, Ahmet Şakir Paşa gibi mutasarrıf, paşa, vali gibi üst düzey çeşitli hizmetlerde bulunmuş şahsiyetler
bulunmaktadır. Yaklaşık 150 yıldır bölgede nüfuz sahibi olan aile, sarayla yakın ilişkileri ve Osmanlı devlet
geleneğine bağlı bulunması nedeniyle padişaha sadık olmaları durumu bir gerçektir ve bu durum doğal karşılanmalıdır. Kuva-yi Milliye’nin tam olarak teşkilatlanamadığı günlerde Mustafa Kemal Paşa önderliğinde
başlayan harekete, İttihat ve Terakki deneyiminden sonra milleti yeni bir savaşa sürükleyeceği endişesiyle
ilk dönemlerde ihtiyatla yaklaşıldığı hatırlanmalıdır. Bu koşullarda ailenin ileri gelenlerinin otorite boşluğu
ve iletişim eksikliği gibi nedenlerle olup bitenleri zamanında ve tam anlamıyla öğrenememeleri ve kişisel
düşmanlıklarla yaratılan kasıtlı olayların içine çekildikleri söylenebilir.27
 O yıllarda ailenin önde gelenlerinden sayılan Edip Bey (Yozgat, 1859-1925), yıllarca devletin
çeşitli kademelerinde hizmette bulunmuş; kaymakamlık ve mutasarrılık yapmış, bir dönem de Bozok
Sancağı’nı temsil etmek üzere Ankara Milletvekili olarak Osmanlı Mebusan Meclisi’nde yer almıştır. Şair,
edip ve kültürlü bir kişidir. Meclis’te İttihat ve Terakki’nin ikir ve uygulamalarının birbiriyle çeliştiğini
“bahane ederek” karşı çıkmış, emekli edilerek Yozgat’ta istirahate mecbur edilmiştir. “Merhum Edib
Bey, İttihatçılara karşı pek muhalif ve şiddetle tenkit eder bir vaziyetteydi. Bunların memleket hakkındaki
fenalığını, basiretsizliklerini saymakla bitiremezdi. Hatta mebusluğu zamanında evvelce İttihatçılardan iken
sonradan malum olan bazı mebuslarla yeni partiye ayrılmış sonra da İtilafçılara iltihak etmişti. Paşa’nın
–Mustafa Kemal- İttihatçılara ve hatta bütün Osmanlı Hükümeti idaresine muhalif bulunduğunun, bu idareyi
bütün bütün devirmek istediğinin farkında değildi. Yunanlılara karşı İzmir ve havalisinde açılan mücadelenin
her halde yine İttihatçıların parmağıyla olduğuna ve Kemal Paşa’nın bunlar hesabına çalışanlardan biri
olduğuna inanıyordu. Binaenaleyh, adı geçeni (Edib Bey) bu kanaatinden vazgeçirebilecek ve kendisini
aydınlatacak bir imkan da yoktu. Paşa’nın bu hareketlerini daima tenkit eder, memleketin ikinci bir felakete
sürükleneceğini ve sürüklenmekte olduğunu yana yakıla anlatırdı. Fakat hiçbir vakit iilen muhalefet
vaziyetine geçmeyi hatırına getirmez ve bu ikirde olanlara da bütün kuvvetiyle mani olmaya çalışırdı.” 28
Olayların merkezinde yer alan diğer kişi ise Edip Bey’in küçük kardeşi, Vezir Mehmet Celâleddin
Paşa’nın torunu, Akdağmadeni kaymakamı Osman Nuri Bey’in oğlu olan Mahmud Celâleddin Bey’dir.
Yozgat’ın Arapseyi köyünde (1861-1935) doğmuştur. Rüşdiye’yi bitirdikten sonra devlet hizmetine atılmış,
Tokat Tahrirat Kâtibi olarak göreve başlamıştır. Cidde, Çorum, Tokat, Afyonkarahisar vb. pek çok yerde
murasarrılık yaptıktan sonra Afyon Mutasarrıfı iken 1915 yılında emekli olmuştur.29 “Celâl Bey, evvelâhir hiçbir fırkaya mensup olmadığı için bu hususta fazla kanaat beyan etmezlerdi. Yalnız son zamanlarda
harbin kazanılmaması, memlekette anarşi başlaması ve Kemal Paşa’nın Sivas ve havalisinde halkı yeniden
mücadeleye teşvik eylemesi, Celal Bey’in de ikrine uygun gelmiyordu. Kemal Paşa’ya karşı doğrudan
doğruya muhalif vaziyet almaya başladı. Ve hatta, bir aralık iilen işe müdahale etmeye kadar ileri gitti.
Fakat,Edib Bey, bütün kuvvetiyle buna mani oluyordu. Duruma öteden beri muhalif olmakla beraber, iilen
müdahale taraftarı da değildi.”30
 Kardeşlerden Halid (Yozgat, 1868-1921), Amasya’da asılarak idam edilmiştir. Celâl Bey, ailenin
başına gelenlerden Halid’in sorumlu olduğunu savunarak onu şuçlar. Af edilerek Amasya’da oturmakta iken
kendisinden habersiz kaçması üzerine Yozgat’ta yakalanıp Amasya’da idam edildiğini, kardeşlik yüzünden
kendilerinin de çok çektiğini söyler. “Yozgat hadisesi” olarak adlandırdığı isyanın başlamasına da onun
düşüncesiz hareketlerinin yol açtığını iddia eder. “O dâima çiftlik hayatında zamân-gûzâr (zaman geçiriyor)
idi. Biraz da düşüncesizdi.”31
3.1 Ayaklanmanın Nedenleri:
Geyve saldırısının başarısızlığı ve Anzavur kuvvetlerinin etkisiz hale getirilmesi üzerine Yozgat’a ayaklanma emrinin İstanbul tarafından verildiği söylenebilir.32 Yozgat’ta milli harekete ve hükümete karşı ilk tepki Yozgat Mutasarrıfı Necip Bey’den gelmiştir. Temsil Heyeti’nin Ankara Vilayeti aracılığıyla gönderdiği
emirlere daima karşı çıkmıştır. Bu yüzden henüz 20 Ekim 1919’da işten el çektirilmiş ve Mutasarrıf
Vekilliği’ne Muhasebeci Arif Hikmet Bey getirilmiştir. Yozgat’taki Hürriyet ve İtilaf Fırkası Başkanı
Çapanoğlu Edip ile kardeşi Celâl de milli hükümete muhalif olanlar arasındaydı. Ankara’da toplanacak olan
Büyük Millet Meclisi’ne üye seçilmesi amacıyla Belediye’de yapılan toplantıda Celâl ve Edip Beyler, böyle
bir Meclis’in toplanmasını kanuna aykırı ve Padişah’a başkaldırı olduğu gerekçesiyle reddetmişlerdir. Yozgat
Müftüsü’nün, Padişah’ın İngilizler’in elinde esir olduğuna dair sözleri üzerine toplantıyı terk etmişlerdir.
Ardından otuz kadar imza ile Ankara’da bir Meclis toplanmasının Padişahın arzusu hilafına ve kanunlara
aykırı olduğunu ifade eden bir telgraf ile bildirmişlerdir. 14 Mayıs 1920’de Yozgat’ta yapılan at yarışlarına
gelen Kuzgunlu Hacı Bekir, Zile’nin Solucanlı köyünden Musa, Osmaniye köyünden Meşeci İdris ve altı
arkadaşı Çapanoğlu Edip’in evinde ilk gizli toplantılarını yapmışlardır. Halid, köyleri olan Hüseyinabat’a
giderek Komiser Muavini Ziya’yı da yanına alarak gizli çalışmalarını sürdürmüştür. 33
“Benim köyde bulunduğum sıra bir aralık Celal Bey de Arapseyf’e, Halit Bey’in çiftliğine gelmiş.
Oradan köyde yapmak istediği ev için kereste satın almak ve naklettirmek bahanesiyle Çayırözü’ne kadar
gitmişler. Orada bazı Çerkes ileri gelenleriyle görüşmüşler ve görüştüğü kümseler tarafından, Kemal Paşa’nın
düşüncelerine muhalefet için kendisine istediği vakit, istediği kadar atlı verileceği ve bu konuda kendisiyle her
dakika harekete hazır oldukları, söylenilmiş. Dönüşlerinde bu meseleyi Edib Bey’e anlatmışlar. O ise bundan
fena halde kuşkulanmış ve beni istemiş.” Abdulkadir Bey,34 bunu anlattıktan sonra Edip Bey’in kendisine şu
tavsiyelerde bulunduğunu söyler: “Celal ve Salih’te halkın bu temayülüne kapılarak Kuva-yı Milliye’ye karşı
iilen muhalefet etmek gibi bir vaziyet görüyorum. Halbuki, bu çok yanlış. Neticesi çok vahim bir meseledir.
Böyle iili muhalefet durumuna atılmak bizim için pek büyük bir felaket hazırlar. Binaenaleyh, Kozan İhtilali
gözümüzün önündedir. O ailenin sönmesine ve bütün hânümânın (aile ocağının) mahvolmasına böyle bir
ihtilal sebep olmuştur. Binaenaleyh, bu gibi ahvale katiyyen mahal yoktur. Sizin de bunlara karşı mütemayil
vaziyet almamanızı hassaten rica ederim.” Abdulkadir Bey de böyle bir işe karışmayacağına dair söz verir.35
Yöredeki ilk ayaklanma Yıldızeli bölgesinde çıkmıştır. Yıldızeli- Sivas posta nakliyatı işini üzerine
alıp başaramayınca ilas eden Eski Nahiye Müdürlerinden Erzurumlu Hüseyin Nazım, kendini kanun
takibinden kurtarmak amacıyla Yıldızeli civarındaki köylerden birinde saklanmakta idi. Eski Müdafaa-i
Hukuk mensuplarından Kara Mustafa ve katil Salih ile beraber Yıldızeli- Akdağmadeni arasındaki köylerde
dolaşarak İstanbul Hükümeti lehine propaganda yapmaya başladı. Bolu ve Düzce bölgesinden kaçıp gelen
Çerkezler’i de etrafına alarak Yıldızeli çevresindeki teşkilatını genişletti. 1920 Mayısında Direkli nahiyesinde
ilk silahlı toplantılarını gerçekleştirdiler. Yıldızeli Kaymakamı’nın basiretsizliği yüzünden toplantılar diğer
köylerde de devam ettirildi. Sivas Kongresi kararıyla ağnam vergisinin arttırıldığı, tekâlif-i harbiye usulünün
getirileceği, Kuva-yi Milliyeciler’in halkın canına ve malına kastettiği, yapılanların hiçbirinden Padişah’ın
haberi ve rızası olmadığı gibi propagandalarla halkı etkilemeye gayret ettiler. Kontrolün elden çıktığını gören
Sivas’taki 3. Kolordu Komutanı Albay Selahattin, bir batarya ile takviye ettiği piyade taburunu 25 Mayıs
1920’de Yıldızeli’ne gönderdi. Aynı tarihlerde Sulusaray’da da asiler toplanmıştı. Amasya’dan 5. Kafkas
Tümeni’ne bağlı 10. Alay’ın 2. Taburu, 17 Mayıs’ta Zile’ye ve aynı alayın Tokat’ta bulunan 3. Taburu da Orta Anadolu’daki önemli ayaklanmalardan biri olan Çapanoğulları’nın nüfuz sahasındaki
Yıldızeli- Akdağmadeni arasındaki Postacı Nâzım ile Zile-Çekerek arasındaki Ayrancıoğulları İsyanları,
başlangıçta birbirinden habersiz ve çete hareketi şeklinde iken, otorite boşluğunun etkisiyle genişlemiştir.
Bu ayaklanmaların başlangıçta ve belli bir aşamaya gelinceye kadar Çapanoğulları ile hiçbir ilgisi yoktur.
Ancak gelişen olaylara karşı idarecilerin pasif kalması ve Kılıç Ali’nin Çapanoğulları ailesinin önde gelenleri
üzerinde uyguladığı baskıcı ve hatta aşağılayıcı tutumu “Çapanoğullarının yaşadıkları bölge merkezi olan
Yozgat ve civarına hakim olup asayişi sağlayabilmeleri için isyancılarla birleşmesine sebep teşkil etmiştir.
Sorgun ve Yozgat da bu amaçla işgal edilmiştir.”37
Abdulkadir Bey, kendisinin Yozgat dışında köyde bulunduğu sırada Hâfız Şahab, Osman Bey, Kara
Hakkı gibi kişilerin Kuva-yi Milliye taraftarlarından haber getirip götürmeye başladıklarını söyler. Müftü
–Mehmet Hulusi (Akyol)- ile Celâl Bey arasında bir iane meselesi yüzünden tartışma yaşanır. Müftünün
vaaz sırasında Çapanoğulları ailesi hakkında sert sözler söylediği, Celâl Bey’in de cami çıkışında kendisine
aynı setlikte cevap vererek ecdadının yaptırdığı camide kendilerine hakaret edilmesine izin vermeyeceklerini
söylemesi üzerine çıkan olayların araya girenler tarafından yatıştırıldığı anlatılır. Bu şekilde Kuva-yi
Milliye yanlıları Ankara ile iletişime geçerek ailenin Kuva-yi Milliye aleyhinde olduğuna merkezi ikna
ederek evlerini polis ablukası altına aldırmışlardır. Bu ilk gözetim Celâl Bey’in Ankara Valisi ile görüşmesi
ve teminat vermesi üzerine kaldırılmıştır. Ali Şakir Ergin, ailenin evinin abluka altına alınması olayının
bölgede ayaklanan asilerle işbirliği sürecini başlattığını söyler: “Boğazlıyan civarında vuku bulan isyan
hareketlerini bastırmak ve Yozgat’taki durumu bildirmekle görevli olan Kılıç Ali, Ankara’dan verilen emir
üzerine, maiyetindekilerle beraber (1 Haziran 1920) Yozgat’a gelmişti. Halktan edindiği bilgi ve tahrik edici,
yanlı teşvikler sonucu Çapanoğullarının ileri gelenleri polis gözetimine alınıp evlerinin önlerine nöbetçi
dikilmesi emrini vererek, onları bir nevi baskı altına alması, ailenin onuru ile oynanmak gibi düşünülerek
Çapanoğullarının ileri gelenlerinden (Celal, Edip, Salih Beyler, enişteleri Mahmut Bey ve oğulları Mekki,
Şekib ve Muhlis) o gece (8/9 Haziran gecesi) şehri terk edip Çekerek ve Akdağ bölgelerinde ayaklanan
asilerle işbirliği yapmaları için vesile olmuştur.”38
Celâl Bey, hatıratında, kendileri hakkında çıkan bazı dedikodular üzerine Ankara’ya gitmek üzere
hazırlandıklarını ve eşyalarını bile topladıkları sırada Ankara’dan kendileri hakkında tutuklanma emri
verilmiş olduğunu şaşırarak öğrendiklerini, buna kardeşi Halid’in Sivas’ta Nazım adında birisiyle birlikte
hareket etmesinin sebep olduğunun anlaşıldığını belirtir. Olayların bu şekilde gelişmesi üzerine Ankara’ya
girmekten vazgeçtiklerini söyler.39
Ankara Hükümeti’nin ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdiği Kılıç Ali Bey, 1 Haziran 1920’de
80 kişilik bir güçle Antep’ten Yozgat’a gider. Çapanoğulları’nın da isyan hazırlığında olduğunu anlayınca
Çapanoğlu Celâl ve Edip Beyler’i gözaltına aldırsa da Arapseyi’de bulunan Halid Bey’in Yozgat’a
yürüyeceği haberi üzerine elinde yeterli kuvvetini bulunmadığından buradan geri çekilir. Gelişmeler üzerine
Mustafa Kemal Paşa Süleyman Sırrı ve Madenli Rıza Beyler’i Heyet-i Nâsıha olarak gönderir. Edip ve Celâl
Beyler, uzlaşıyı reddederler. Bunun üzerine Hükümet, tutuklama kararı çıkarır. Bunu öğrenen Celâl ve Edip
Beyler 8 Haziran 1920’de Yozgat’tan çıkarak Sorgun (Köhne)’da küçük kardeşleri Halid Bey’e katılırlar.
13 Haziran’da Köhne’yi basan Çapanoğulları, ertesi gün Yozgat’a girerek şehri Padişah adına yönetmeye BAŞLARLAR..
İsyana katılacaklarından şüphe edildiği için Genelkurmay Başkanlığı tarafından kararlaştırılmış
olan tedbir gereği Kılıç Ali tarafından ailenin Yozgat’taki evleri gözetim altına alınmıştı. Fakat nöbetçilerin
kaldırılması, kaçmalarına zemin hazırlamıştır. Ankara Valisi Muhittin Paşa’nın işten el çektirilmesi üzerine
yerine Vali Vekili olarak getirilen Defterdar Yahya Galip Bey, Çapanoğulları’nın Ankara’ya gönderilmeleri için
zor kullanılmasını engellemiştir. Abdülhamit döneminde Tokat’a sürgüne gönderildiği sırada kendilerinden
yardım görmüş olduğu Çapanoğulları ailesine karşı minnet hisleriyle hareket eden Yahya Galip41, Kılıç Ali
Bey’in müfrezesiyle Yozgat’tan ayrılması üzerine evlerine dikilen nöbetçileri dahi kaldırtmıştır. 7 Haziran’da
Albay İsmet Bey ve 3. Kolordu Komutanı Albay Selahattin, Çapanoğlu kardeşlerin tutuklanması için Yozgat
Mutasarrıfı’na emir vermişler, bu emri Mutasarrıf Vekili gizlice kardeşlere haber vermişti. Bunun üzerine
Celâl, Edip, Salih, enişteleri Mahmut ve onun oğulları Meki, Osman Şekip ve Muhlis, 8 Haziran 1920 gecesi
Yozgat’tan kaçmışlardır. Arkasından takibe çıkan Yozgat Jandarma Komutanı Yüzbaşı Şevket de gevşek
bir takip yaparak kendilerine yardımcı olmuştur. 9 Haziran 1920’de Yozgat’ta sıkıyönetim ilan edildiğinde
Yozgat Mutasarrıf Vekili buna gerek olmadığını söylemiştir.42
Yozgat ve civarında Padişahçı hareketin üç temel etkenle yayıldığı söylenebilir. Öncelikle Yozgat’ın
meşhur ayan ailesi Çapanoğulları, Hürriyet ve İtilaf yandaşı idiler. Yozgat Hürriyet ve İtilaf örgütünün
başında bizzat Çapanoğlu Edip Bey bulunuyor, kardeşi Celâl Bey de bu siyaseti benimsiyordu. Büyük Millet
Meclisi’ne temsilci gönderilmesi istendiğinde Yozgat’ta belediyede yapılan toplantıda iki kardeş bu hareketin
Padişah’a başkaldırmak olacağını belirterek olumsuz yanıt vermişler bunu da Meclis’e bildirmişlerdi. İkincisi
bölgede yoğun olarak yaşayan Çerkez nüfusun Sarayla olan yakın ilişkisidir. Ayrıca Çerkez Ethem’in Batı
Anadolu’da padişahçı Anzavur birliklerini ezmesi üzerine bu bölgeden kaçarak Yozgat, Sivas bölgesine
gelmeleri bu bölgede yaşayan Çerkezler43 üzerinde etkili olmuştur. Üçüncüsü de müzmin bir hal alan
eşkıyalığın geldiği noktadır. Eşkıyalıktan hem Kuva-yi Milliye hem de padişahçılar beslenmekteydi. Yozgat
civarındaki Aynacıoğulları, Deli Ömer gibi büyük eşkıya çeteleri ve daha küçükleri padişahçı yapı ile hareket
etmiştir.44

3.2. Ayaklanmanın Çerkez Ethem Güçleri Tarafından Bastırılması:

Kılıç Ali’nin 7 Haziran 1920’de Genelkurmay Başkanlığına yazdığı rapor isyan hakkında önemli
tespitler içermektedir: ‘ Bu havali ayaklanmasının bastırılmasında, başlangıçta teseyyüp gösterildiğinden
bütün kaza halkı zehirlenmiştir. Halk, hükümeti zayıf, asileri kuvvetli görüyor. Yozgat’daki Çapanoğlu Halit
ve kardeş çocuğu Ziya, asilere katıldığı halde bugün Yozgat’da bulunan kardeşleri Celal hakkında henüz
hiçbir şey yapılmaması, halkın ikirlerini bozmuştur. Bu yüzden Yozgat’dan hareketim esnasında bana  

41“Yöneticilerin durumu da bir faciaydı. Ankara’daki Genelkurmay Başkanlığı Çapanoğullarının ne denli tehlikeli olduğunu
anladığı için, onların Ankara’ya getirilmesini istemişti. Kılıç Ali de onların evlerine nöbetçiler dikmişti. Fakat Ankara vali
vekili olan Yahya Galip, Abdülhamit döneminde Tokat’ta sürgündeyken mutasarrıf olan Çapanoğlu Celal’den gördüğü iyilikler
yüzünden Çapanoğullarının zorla getirtilmesini önlemişti. Hatta Kılıç Ali Yozgat’tan gittiğinde nöbetçileri de kaldırmıştı. Galip’in
görevini kötüye kullandığı açıktır. 7 Haziran’da Genelkurmay Başkanı İsmet, Çapanoğlu kardeşlerin tutuklanmaları için Yozgat
mutasarrılığına buyruk gönderdi. Yozgat Mutasarrıf Vekili Arif Hikmet Bey (yazar Hamdi Ertuna nedense adını vermiyor) buyruğu
gizlice Çapanoğullarına duyurduğu için, bütün sülale kaçıp padişahçıların başına geçtiler (birkaçı bunu zaten yapmış bulunuyordu).
Mutasarrıf vekilinin de Ankara’ya ihanet ettiği açıktır.”, Bkz., Akşin, a.g.e., s.88-89. 17 Haziran 1920’de Kırşehir Milletvekili Rıza
ile Trabzon Milletvekili Hüsrev (Gerede), Büyük Millet Meclisi’ne gönderdikleri telgrafta Yozgat İsyanı’nın Ankara Valisi Yahya
Galip’in idaresizliği, belki de tertiplediği fesat yüzünden çıktığını belirtmişlerdir. ( Harp Tarihi Dairesi Arşiv No. 9/ 860, Dosya
No. 31), Bkz., Türk İstiklâl Harbi İç Ayaklanmalar (1919- 1921), C: VI, Ankara 1964, s.99. ““Çapanoğulları’nın isyanından da
endişe etmekteydik. Çapanoğulları’nın ileri gelenlerini yakalatıp, Ankara’ya getirmek için yaptığımız teşebbüsler netice vermedi. Bu
husustaki talimatımızı Yozgat Mutasarrıf Vekili gizlice Çapanoğulları’na duyurmuş. Bunun üzerine Çapanoğulları haziran başında
Yozgat’tan kaçmışlar. Nihayet beklediğimiz oldu. Çapanoğulları da isyan ederek 14 Haziran tarihinde Yozgat’ı aldılar.”, Bkz., İnönü,
a.g.e., s.199.
42Türk İstiklâl Harbi İç Ayaklanmalar (1919- 1921), C: VI, Ankara 1964, s.97-98.
43Tokat Mıntıka Komutanı 11 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği bir telgraf ile, Serbesti Gazetesi’nde yapılan ve
Biga taralarındaki 18 Çerkez köyünün top ateşiyle yerle bir edildiği haberlerinin Çerkezler üzerindeki olumsuz etkisinin bertaraf
edilebilmesi için yalanlanmasını istemiştir, Bkz., a.g.e., s.92.
44Akşin, a.g.e., s.87-88.

katılmaya söz vermiş olan birçok ülema ve eşraf vazgeçtiler. Ancak Jandarma Komutanı Ziya Bey’in gayreti
ile jandarmalarla birlikte 60 kişi alabildim. Kuvvetim burada tutunmaya elverişli değildir. Zile taralarına
yapılacak taarruz ile oradan çekilecek asiler buraya yüklenecektir. Binaenaleyh Kayseri’deki piyadelerden
iki bölük ile bir makineli tüfek takımının, kezalik, Aziziye’deki süvari alayından bir bölüğün Kırşehir’deki
jandarmalardan da bir miktarının Akdağmadeni’ne gönderilmesini rica ederim. Böyle yardımlar yapılmazsa,
bizim için buradan çekilmek hatta kurtulmak bile mümkün olmaz.’45
Durumu karamsar gören Kılıç Ali’nin müfrezesi takviye edilmiştir. Niğde’de bulunan 11. Tümenin
33. Alayının 3. Taburu ile takviye olunmuştur. Tabur, 5 subay, 251 er ile Kayseri’den hareket ederek 11
Haziran 1920’de Boğazlıyan’da Kılıç Ali’nin emrine girdi. Takviye gücünü alan Kılıç Ali, Akdağ-Yozgat
hattını kesen isyancılara karşı Karamağra yönünde ilerleyerek Divanlı köyü civarında çarpıştı. Asiler 6 ölü ve
9 yaralı bırakarak kaçtılar. Karamağra köyü teslim olmadığı için çatışma ile alındı. Müfreze kayıp vermedi.
Çapanoğlu Celâl tarafından Kılıç Ali’ye gönderilen mektupta Halife ordusunun amacının Mustafa Kemal ile
yedi arkadaşını yakalamak olduğu, Kırşehir üzerinden Ankara’ya yürüyecekleri yazılıydı. Bunun üzerine Kılıç
Ali kimseye haber vermeden Boğazlıyan’a çekildi ve kasaba içine girmeyip güney doğu sırtlarına yerleşti.
Nedensiz ve moral bozan bu davranışı halkın bir kısmının iilen asilere katılmasına yol açtı. Ankara’ya verdiği
raporda Kayseri’den gelen taburun subay ve erlerinin morallerinin kötü olduğunu, yanındaki 60 atlıdan
başka güvenebileceği kuvveti bulunmadığını söylerken, ancak Çerkez Ethem kuvvetleri taarruza geçtiğinde
kendisinin de Yozgat üzerine yürüyebileceğini bildirmiştir. Asilerin ertesi sabah müfrezeye aniden saldırması
üzerine Kılıç Ali Bey ve yanındaki 20 civarındaki atlı ile Hasan Efe, Boğazlıyan Kaymakamı Bekir Sami,
Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Hakkı, Jandarma Takım Komutanı Teğmen Sakıp kaçmışlardır.46
   
45Türk İstiklâl Harbi İç Ayaklanmalar (1919- 1921), C: VI, Ankara 1964, s.95.
46a.g.e., s.95-96. Antep’tep çağrılmış olan Kılıç Ali güçleri 11 Haziran’da Divan’da başarılı bir vuruşma yapmışlarsa da Çapanoğlu
Celâl Bey’in Ankara’ya yürüme tehdidi üzerine Boğazlıyan’a geri dönmüştür. Yılgınlık içinde olduğu anlaşılmaktadır. “Antep ve
çevresinde kahramanca yararlıklar gösteren Kılıç Ali’nin İç Savaş cephesinde yılgınlığa düşmesi ilginçtir ve iç savaşın ne denli farklı
bir olay olduğunu düşündürmektedir. Nitekim 21 Haziran sabahı çok erken bir saatte Kılıç Ali’nin kuvvetleri Boğazlıyan’da baskına
uğradılar, çünkü güvenlik postaları ateş açmamışlardı. Kılıç Ali ve birkaç arkadaşı kaçarak canlarını zor kurtardılar.”, Bkz., Akşin,
gös.yer. Yunus Nadi, Kılıç Ali’nin çekilmeye mecbur kaldığını iddia eder, Bkz., Birinci Büyük Millet Meclisi’nin Açılışı ve İsyanlar,
İstanbul 1955, s.76. Yozgat’a girilen ilk gece Ethem’in yanına bir telgraf memuru gelir ve Kılıç Ali Bey’in kendisini Kayseri’den
makine başına davet ettiğini bildirir. “Hazır bulunduğumu telgraf memuru Kayseri’ye söyledi, Kılınç Ali Bey şöyle diyordu:
 Kılınç Ali Bey- Efendim, müfrezemin vaki ihaneti neticesi Boğazlıyan’dan müsademe sırasında bozuldum. Mahdut birkaç
reikimle Kayseri’ye geldim. Gerek süvari müfrezem ve gerek bundan başka Boğazlıyan’da bulunan piyade taburu kâmilen bozuldu,
kısmen asilere katıldı. Halen Boğazlıyan asilerin eline düşmüş bulunuyor.
 Ben- Şayan-ı teessüf bir hezimet! Fakat ben bu gibi rezaletlerden bıktım. Elinizdeki top ve tüfeklerle sopalı asileri teçhiz
ediyor, şımartıyorsunuz. Size ne gibi bir emir vereyim? Ümidim iki güne kadar bu havalide asayişin temin edileceğidir. Binaenaleyh
doğruca Ankara’ya git!
 Sözü daha fazla uzatmayarak telgraf görüşmesini kestim.”, Bkz., Çerkes Ethem’in Hatıraları, Dünya Yayınları: 6, y.s
1962, s.67. Kılıç Ali, hatıralarında (Kılıç Ali Hatıralarını Anlatıyor), Çerkez Ethem’in savaştaki yararlılıklarından neredeyse hiç
bahsetmediği gibi, Yozgat Ayaklanması sırasında bölgede olmasına rağmen bu olaydan da hiç söz etmez. Fakat Ethem’in isyan
hadisesi üzerinde geniş olarak durur, Bkz., Kılıç Ali, Kılıç Ali Hatıralarını Anlatıyor, Sel Yayınları, İstanbul 1955, s.42-58. Kılıç
Ali’nin, Hulûsi Turgut tarafından derlenen anılarında ise Yozgat isyanına “Yozgat ayaklanması ve Boğazlıyan baskını” başlığı altında
6 sayfada yer verildiği görülür. (ss.115-121) Buna göre Kılıç Ali Mustafa Kemal Paşa tarafından Antep’ten Yozgat bölgesindeki
isyan sahasına giderek duruma hâkim olmakla görevlendirilmiştir. 1 Haziran 1920’de Yozgat’a ulaştığında durumu şöyle anlatır: Bu
bölgede teşkilatlanmaya önem verilmediği ve isyanın başlarında ihmal edildiği anlaşılmıştır. Çapanzade Halid ve kardeşi Ziya’nın
isyancılara katılmaları üzerine haklarında hiçbir işlem yapılmaması halk üzerinde hükümet zaiyeti etkisini yaratmıştır. Çerkez Deli
Mustafa ile Postacı Nazım adlı başıboşlar, topladıkları kuvvetlerle Yenihan (Yıldızeli) ve Zile havalisinde faaliyet göstermektedirler.
Kılıç Ali, Yozgat’ta, şehrin ileri gelenlerini toplayarak halka önayak olmak üzere harekete geçmelerini bildirdiğini, başlangıçta kabul
etmelerine rağmen ertesi günü Çapanzade Halid’in, kardeşi Celâl’in etkisiyle kendisine katılmaktan vazgeçtiklerini söyler. 86 kişiden
oluşan müfrezesiyle duruma hâkim olmanın zor olacağını anlayarak 4 Haziran 1920’de Yozgat’tan ayrılarak Akdağmadeni’ne ulaşır.
Durumu Genelkurmay’a da bildirir. Öncelikle Çapanzadeler’den Celâl’in tutuklanıp vatana ihanet suçuyla yargılanmasını, bölgede
sıkıyönetim ve üç günlük genel af ilan edilmesini önerir. B.M.M., 9 Haziran 1920’de sıkıyönetim ilan ederek fırka komutanı yetkisiyle
kendisini sıkıyönetim amirliğine getirir. Maden ile Yozgat arasında faaliyet gösteren Çerkez Deli Ömer’in 200 kişilik çetesini takibe
başlayarak 5 saat süren çatışma sonrasında çeteyi dağıtır. Fakat tamamı Yozgat ve Boğazlıyan’lı olan taburda irar olaylarının artması
ve kalanların da morallerinin bozuk olması üzerine taburu Boğazlıyan’a çeker. “Boğazlıyan’da hiç ihtimal vermediğimiz bir baskına
uğradık. Tümüyle yok olmamız mümkündü… Çerkez Ethem Bey emrindeki kuvvetler Yozgat ayaklanmasını bastırmayı başarmıştı.
Biz de, isyancıların arkalarındaki bölgeden yeni kuvvet almalarını önlemiştik.”, Bkz., Hulûsi Turgut, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin
Anıları, İstanbul 2015, s.118-121.

Yozgat isyanına çareler arandığı sırada Ethem, Eskişehir’de bulunmaktaydı. Muhtemel Yunan
saldırısına hazırlık olmak üzere 2000 kadar piyade ve süvari kuvvetini hücum taburu başta olmak üzere trenle
Salihli cephesine gönderdiğini belirtir. “Ankara Hükümeti bu sevkiyatımı haber alınca telaşlandı ve Yozgat
isyanı üzerine tekrar dikkatimi çekti. Cepheye olan bu asker sevkimin umumi olmadığını Ankara’ya izah
etmemiştim. Bundan maksadım ise, bir hissi mecburiyetle Ankara merkezini dua edici halinden çıkartıp bir
gayretle onlara, Yozgat isyanının söndürülmesi vazifesini gördürmek ve Ankara’yı faaliyete alıştırmaktı. Ve
bu suretle de bütün kuvvetimle cepheye dönerek vukuu melhuz Yunan umumi taarruzunu yerinde ve zamanında
karşılamak istiyordum. Maalesef ki, müteakiben Ankara’ya gidip ahvali ve Ankara’daki çaresizliğe yüklenen
maneviyatsızlığı gördüğüm vakit, Ankara’nın değil mevzii de olsa, bir muhit isyanını, hatta kuvvetlice bir
şekilde eşkıya çetesini tenkil ve tedipten aciz bulunduğunu görmüş ve anlamıştım.”47
Israrlı davetler üzerine Ankara’ya gelen Ethem48, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte doğruca Ziraat
Mektebi’ne giderler. Burada bir toplantı yaparak durumu değerlendirirler. Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi
Paşa, Erkân-ı Harbiye Umumiye Reisi Miralay İsmet Bey ve kardeşi Tevik Bey de hazır bulunur. İsmet
Bey, kendisine Eskişehir’den cepheye asker sevkiyatını geri bırakmaya dair emir verip vermediğini sorunca
Çerkez Ethem şunları söyler: “Evet, cepheye olan asker sevkimiz zaten umumi değildi. Yozgat cihetine
matuf mütalaanızı dikkate alarak kuvvetlerimin çoğunu Eskişehir’de tutuyorum. Zaten Ankara’yı ziyaretten
maksadım da, daha ziyade, benim ehemmiyetsiz gördüğüm ve sizin pek ziyade ehemmiyet verdiğiniz Yozgat
cihetlerindeki isyanın derecesini hakkiyle anlamak, sonra Yunan cephesine dair istihbarat ve tehlike arzeden
şüphelerimle mukayese ederek, ona göre ehemmi mühimme tercihan yahut mümkün mertebe her iki ciheti
de ihmal etmeyerek hatasızca bir karar vermemiz içindir.” Ethem’in ifadesine göre; “Mustafa Kemal Paşa,
tam bir sükunet içinde dinliyor. Fevzi Paşa ise, arasıra benim ve İsmet Bey’in sözlerini ‘Evet efendim’ demek
suretiyle her iki tarafa da hak veriyordu. Fevzi Paşa bir ara söze karışarak şöyle konuştu: ‘Biz hiç ihtimal
vermeyiz ki, Yunan ordusunun ehemmiyetli bir taarruzu karşısında bulunmuş olalım. Eğer Yunanlılar’ın
öyle bir niyeti ve kabiliyeti olsaydı, bu taarruzlarını üç aydır devam eden iç ihtilallerimizin geçen şiddetli
safhaları sırasında yapmaları lazım gelirdi.’
İsmet Bey, tekrar sözü alarak devam eder: ‘Bununla beraber biz cepheleri de ihmal etmek taraftarı
değiliz. Asıl gaye ve maksadımız vatanı düşman ayağından temizlemektir. Yunan ordusu en tehlikelisidir. Bu
böyle olmakla beraber, iç meseleler de pek mühim bir esas teşkil eder. Bizim Yozgat ve civarındaki isyanı
kökünden söndürmeye maalesef bir kuvvetimiz kalmamıştır. Bu hakikatleri acı da olsa, aramızda itiraf
etmeliyiz. Evet, Yozgat cihetindeki gaile, halen ehemmiyetsiz ad olunabilir. Fakat kıtaatınız gibi maneviyatı
yerinde olan bir kuvvet için.” Çerkez Ethem, bu toplantıda oldukça sert eleştirilerde bulunur: “Hayret
ediyorum ki, Sivas’ta Heyet-i Temsiliye ve Ankara’da Millet Meclisi sıfatıyla içtima ve teşekkül olunalı bir
seneyi geçtiği halde, bu müddet zarfında koca Anadolu’da harekât-ı milliyemiz namına neden esaslıca bir
hareket görülemedi? Ve niçin merkezinizi takviye eylemediniz? Ve sonra en mühim ve esas olan cephelere ait
şimdiye kadar bir eseri himmet ve muavenetinize dahi şahit olamadık, desem itiraf buyurulur, zannederim.
Nihayet bizleri düşman cephesinden gerilere ayrılmaya ve sırf gerilerde size düşen vazifelerle bizi işgal ve
işgale mecbur bıraktınız.” Ethem, Mustafa Kemal Paşa’nın şikâyetlerinde kendisine hak verdiğini belirtir.49   Bu koşullarda Çerkez Ethem, Genelkurmay Başkanlığı’ndan aldığı emir üzerine 70 subay, 2100
piyade, 1300 hayvan, 4 dağ topu, 1 sahra topu, 8 makinalı tüfek ile isyan bölgesine hareket eder.50
Ethem, Yozgat ayaklanması hakkındaki bu resmi tebligatın yanlış istihbarata dayandığını isyan
bölgesine varınca anladıklarını ve kendi tedbirlerini aldıklarını belirtir. Kılıç Ali Bey komutasındaki
piyade taburu ile süvari birliği Boğazlıyan civarında zayıf bir asi topluluğu tarafından kısmen dağıtılmıştı.
Çorum’dan Alaca’ya gönderilen müfreze komutanı binbaşı da dahi olmak üzere tamamı isyancılar tarafından
öldürülmüştü. Miralay Refet Bey51 de 300 kişilik birliğiyle Çorum’un içine gizlenmiş ve kendilerine hiçbir
yardımı dokunmamıştı. Sadece Tokat ve Zile civarında bulunan Cemil Cahit Bey’in52 yararlılıkları görülmüş,
isyanın doğuya doğru genişlemesini önlemişti.53
Ethem, isyan bölgesindeki ilk müdahalesini şöyle anlatır: “Ankara’dan ayrılışımızın üçüncü günü,
öğleden sonra ilk olarak Yozgat şehri civarında asilerin ilk topluluğu ile temas edilmiş, çok kanlı bir muharebe
sonunda asiler perişan edilmiş, bu müsademe gününün gecesi de sokak muharebeleri yapılmak suretiyle
şehir54 kısa zamanda asilerden temizlenmiştir.
Bu şehri kendilerine merkez ittihaz eden ve bu haçlı isyanını idare edenlerin başında Çapanoğlu 

47Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.52.
48“Ethem, Ankara’ya silahlı kuvvetleriyle girdiği zaman, halk sokakları doldurmuştu. Adamları arasında kadınlar da vardı. Dikkati
çeken Ethem büyük bir şevkle karşılandı. Mustafa Kemal Paşa otomobilini ona tahsis etti. Bu, Ankara’da bulunan tek otomobildi.
Ethem, Büyük Millet Meclisi’ne geldiği zaman şiddetle alkışlandı.”, Bkz., Halide Edib Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, İstanbul
2007, s.163.
49Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.53-57. Ömer Hakan Özalp tarafından hazırlanarak 2015 yılında yayınlanan hatıratta da
bu toplantıya yer verilmiştir: Ethem’in acilen Çapanoğulları ayaklanmasına müdahale etmesi talep edilir. “Evet, benimle mahrem
müzakerede bulunan o üç zatın, her şeye rağmen endişelerini tezyid eden bir mesele, Eskişehir’den cepheye başlayan işbu sevkiyatımız
meselesi oluyordu. Çünkü, onların, bu mahrem müzakeremiz esnasında bana musırran son teklileri, -tâ Yozgat havalisinde mahdut
bir sahada kalmış bulunan- Çapanoğlu isyancılarını da tedip etmeden Kıtaât-ı Tedibiye’nin cepheye iadesi asla muvafık değildir”
nakaratında ısrar etmekte idiler.” Çerkez Ethem, bu durumda Yozgat’tan dönünceye kadar geçecek sürede içlerinden birisinin Yunan cephesine giderek sorumluluğu alması gerektiğini belirtince Mustafa Kemal Paşa, bu önemli görevi Fevzi Paşa’nın üstlenebileceğini
söyler. Ethem, daha sonra Fevzi Paşa tarafından Yunan taarruzu bilgisini veren telgrafın cepheden değil Ankara’nın göbeğinden
çekilmiş olmasının üzüntü verici olduğunu belirtir, Bkz., Ömer Hakan Özalp (Haz.), Çerkes Ethem Meydan Okuyor, Derin Tarih
Kültür Yayınları: 22, İstanbul 2015, s.34-37.
50Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.62-64. Çerkez Ethem’in, Refet Bey’in Çorum’da gizlendiğine dair ifadesinin dışında ufak
tefek yer ve tarih farklılıklarının dışında aynı olan telgraf için ayrıca Bkz., Türk İstiklâl Harbi İç Ayaklanmalar (1919- 1921), C: VI,
Ankara 1964, s.100-102.
51Refet Paşa, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Anadolu’ya geçenlerdendir, Bkz., Halit Kaya, Refet Bele Askerî ve Siyasi Hayatı
(1881- 1963), İstanbul 2010, s.46-51. Refet Paşa’nın Milli Mücadele’de gösterdiği yararlılıklar hakkında ayrıca Bkz., Kaya, “Milli
Mücadele ve Refet (Bele) Paşa”, KHO Bilim Dergisi, C:XXIII, Sayı: 2, 2013, s.53.
5212 Haziran sabahı Zile’ye girdiğini belirten 5. Kafkas Fırka Komutanı Cemil Cahit Bey; Postacı Nazım, Çapanoğlu Halid, İhsan
ve diğer elebaşıların kaçmış olduğunu belirtir. Zile’ye girmelerinin üçüncü gecesi Yüklü Bölgesindeki tabura baskın yapılmıştır.
Çapanoğlu Halid’in komutasında ve Çopur Yusuf’un da katılımıyla yaklaşık 500- 600 kişiden oluşan bir asi topluluğu idi. Zile
olaylarına son verilmesi 16 Haziran’ı bulmuştu. Çeşitli kaynaklardan edinilen istihbarata göre Postacı Nazım, Aynacıoğulları ve
Çapanoğulları, her yönden Zile’ye saldıracaklar ve Zile’yi ele geçirdikten sonra Çorum ve Yozgat üzerinden Kırşehir ve en son
Ankara üzerine yürüyeceklerdi. Fakat Zile’nin Milli güçlerin eline geçmesi planlarını bozmuş ve dağılmışlardı. Çorum Mutasarrıfı
Cemal Bey’in (Bardakçı) önlemleriyle isyanın Çorum’a bulaşması önlenmişse de, Yozgat ve çevresi asilerin bir nevi üssü haline
gelmişti, Abdullah Kehale, Milli Mücadele’de İç İsyanlar ve Cemil Cahit (Toydemir) Anıları, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Yayınları: 12, s.101-104. İsyancılarla mücadelesi hakkında ayrıca Bkz., a.g.e., s.107-111. Toydemir’in biyograisi ile ilgili titiz bir
çalışma yapmış olan Murat Yümlü, onun Milli Mücadele tarihinden başlayarak, Türkiye Cumhuriyeti tarih yazımında adına az yer
verilmiş askeri ve siyasi bir şahsiyet olduğunu belirtir, Bkz., Murat Yümlü, “Cemil Cahit Toydemir: Askeri ve Siyasi Kariyeri Üzerine
Notlar”, History Studies, Volume: III, Issue: 3, 2011, s.409.
53Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.64-65.
54Hükümet tarafından yöreyi iyi tanıdığı için isyan bölgesinde yararlanılmak üzere görevlendirilen Eskişehir Milletvekili Hüsrev Sami
(Kızıldoğan) Bey, şehir içindeki çatışmaları şöyle anlatır: “Yozgat’a akşam üzeri vasıl olduk. Çünki müfrezenim araziye vukufu var.
Bendeniz planı yapmıştım ve güzelce her tarafı sardık. Saat onbuçuk idi. Akşam takarrup etmişti. Binaenaleyh müfreze kumandanına,
içeriye bir testim komisyonu gönderelim. Teslim olsunlar, dedim. Vakit geçtir. Müsademe olursa ne yapacağız dediler. Ben o halde
bir top atalım, onlar da çıksınlar, dedim. Bir top Nohut dağına doğru atılmıştır. Bunun üzerine bir müfreze içeriye gönderildi.
Müfreze kasaba kenarına girer girmez kasabadan tüfek atıldı. Bendeniz topçu mevziinde bulunuyordum, tabii müfrezeler içeriye
girmeye başladı. Etem Beyin biraderi Tevik Bey içeriye girdi. Efrat içeriye girer girmez usat tabii her tarafa dağıldı. Çünki böyle
bir dağdır. Efendim, birçok çukurlar vardır. Biz görüyorduk otuz oraya, öteye yirmi süvari falan kaçıyordu. Tüfek sesli kesilmiyor,
mitralyöz sesli kesilmiyordu. Nihayet akşama doğru usat bizim bulunduğumuz Soğukluk Tepeden, dağın içindeki ormanlardan bizi
yarmak istediler. Müsademe gece saat birbuçuktan yani alaturka birbuçuktan ikiye kadar devam etti. Oradaki müfrezemiz sıkışmıştı.
Bereket versin müfreze ile verilen 80 nefer ile müstacelen oraya gittik ve orada bir kısmi efrat vuruldu. Bir kısım da öldü. Biz gece
saat üçte şehre girdik ve oradan biz rapor istiyorduk ve rapor üzerine girmiştik. İçerdeki kumandan diyor ki: Belediyeyi, mektebi,
Hükümeti falan işgal ettiik. Fakat kısmen Hıristiyan mahallelerinden tüfek sesi çıkıyordu. Evvelemirde bu tüfek sesini kesmek
icaibediyordu. Kumandanla beraber birlikte efradı menettik. Efendiler mahaşarallah Yozgat’ın kadınları bizim müfrezenin efradı,
hepsi Rum ve Ermeni mahallesini yağma ediyorlar ve Ermeni mahallesi yandı. Birçok maktul vardı. Bunu huzuru âlinizde itiraf
ediyorum. Miktarımı Allah bilir. Nihayet bir ev vardı ve orada müsademe devam ediyordu. Orada Ermeniler 7 tane evlâdımızı şehit
ettiler ve o ev de ıhrak edildi. Sonra efendim; İdarei Öriye ilân ettik ve Yozgat’ın istirdadını buraya bildirdik ve burada bir Divanı
Harp teşekkül etti.”, O sırada tutuklanmış olan Yozgat Milletvekili Süleyman Sırrı Bey de Meclis’te yaptığı konuşmada, Yozgat’ta
geçici hükümet kurulduğunun doğru olduğunu, 12 kişinin kelamı kadim üzerine yemin ederek hükümet kurduklarını, silah depolarını
yağmaladıklarını, hapishanenin kapısının kırarak 370 tutukluyu tahliye ettiklerini, Ziraat Bankası’nı basarak 50 bin Lira aldıklarını
anlatır, Bk., TBMM Gizli Celse Zabıtları, İ: 10, C: 1, 18.13.1338 (1922).

Celâl ve Edip Beyler bulunuyordu. Bununla beraber Yozgat’taki bu ilk mücadeleye bizzat yetişememişlerdi,
civarlardan kuvvet topluyorlarmış. Ertesi gün vakit geçirmeksizin Yozgat şehrinde Kuva-yi Tedibiye
Divan-ı Harbi kurulurken ve bu adli icraatını süratlendirirken, diğer taraftan da kuvvetlerimizin bir kısmı
daha şimalde bulunan asilerin büyük kuvvetleriyle temasa gelmek ve keşilerde bulunmak üzere harekete
geçirilmişti… Yozgat şehrinden ilerilere kadar takip ve keşif için gönderilen müfreze kumandanlarından
gelen raporlara uyularak, ikinci gün kuvvetlerimin bütün mevcudu ile Yozgat’tan hareket ederek şimal ve
şimal-i şarki cihetlerini taradık ve bir gece Alaca’yı ablukaya aldırdım. Sabahleyin hücuma geçtik ve iki
saatlik bir çarpışma sonunda şehre girdik55, burada bize karşı koyan asilerden pek azı kurtulmuştu.
Bundan sonra lazım gelen keşilerde bulunmak üzere civarda bıraktığım keşif kollarımız müstesna
bütün kıtalarımı Alaca’da topladım. Yozgat’ın içinde yalnız iki yüz kişilik bir müfreze terk etmiştim. Alaca’da
keşilerin ve istihbaratın neticesini almak için iki gün kaldık. Bu iki gün zarfında Alaca ile Çorum ve Sungurlu
arasında tahrip edilmiş bulunan telgraf hatları tamir edildi.”56
Çerkez Ethem, bundan sonra Celâl ve Edip Beyler idaresindeki isyancıların Alaca’nın kuzey
doğusundaki Arapseyi Boğazına yakın yerlerde toplanmakta olduklarını anlayınca bölgeye hareket etme
kararı alır. Çetin arazi koşullarına sahip olan Arapseyi Boğazındaki çatışmada Ethem güçleri, asileri iki
ateş arasında bırakarak 4 saat sonunda top ve makinalı tüfeklerini de bırakarak çekilmek mecburiyetinde
bırakırlar. Çatışma sonunda birkaç yüz esir, yaralı ve ölü bırakan Çapanoğulları birkaç maiyetiyle birlikte
kaçmayı başarmıştır. Çapanoğlu Edip Bey’in yaralı olduğu, kardeşi Celâl Bey’in ise Uzunyaylalı Çerkez
süvarileri ile kaçtığı anlaşılır. Uzunyayla Çerkez beylerinin, kendilerine iltica eden Celâl Bey hakkında af
talebini iletmeleri üzerine Ethem, Celâl Bey’i affederek durumu Ankara’ya da bildirir. Ethem’in ifadesiyle
“Arap Seyi Zaferi Orta Anadolu’da Müzmin İsyan Gailelerine Artık Son Vermiş57 Bulunuyordu.”58
Böylelikle, Ankara için önemli bir tehdit olan isyanı kısa sürede bastıran Çerkez Ethem, Genelkurmay
Başkanlığı’na şu raporu verir:
‘14 Haziran’da Yozgat’ı alan ve sonra Ankara üzerine yürümek için hazırlıklara başlayan Yozgat
asilerine karşı kasabanın güney çıkaklarından taarruza geçildi. Topçu ateşinden ürken asilerin büyük kısmı
dayanamayarak, özellikle Akdağmadeni yönünde kaçmaya başlamışlarsa da, önceden alınan tertiplerle
buna mani olunarak şehir içinde59 ve dışında iki saat kadar muharebe oldu. Ermeniler dahi asilerin ateşine
katılarak askerlerimize karşı silah ve bomba atmak suretiyle bir erin şehit ve sekiz erin yaralanmasına sebep  

55Ethem, 24 Haziran günü Yozgat’ta 200 kişilik bir müfreze bırakarak kuzeye, isyancıların toplanmakta oldukları haberi alınan Alaca
üzerine hareket etti. 24/25 Haziran gecesi Alaca’daki isyancıları kuşatma altına aldı. Ertesi sabah yapılan 2 saatlik çarpışmanın
ardından isyancıları büyük kayba uğratmış olarak Alaca’ya girdi, Bkz., Türk İstiklâl Harbi İç Ayaklanmalar (1919- 1921), C: VI,
Ankara 1964, s.102.
56Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.65-68.
57Zafer, Türk İstiklal Harbi adlı eserde Ethem’in görüşleri çerçevesinde değerlendirilmiştir: Çapanoğulları, Yozgat ve Alaca’nın
düşmesi üzerine tüm güçlerini Yozgat ile Alaca yolu üzerindeki sarp bir boğaz olan Arapseyf’te toplayarak Çerkez Ethem’in
kuvvetlerine meydan okumak istediler. Yozgat ile ulaşımının kesileceğini fark eden Çerkez Ethem, Alaca’da iki günden fazla
kalmayarak 27 Haziran’da Yozgat’a gitmek üzere isyancıların toplanmakta olduğunu bildiği Yozgat’a gitmek amacıyla Arapseyf’e
doğru yola çıkmıştır. Ethem, küçük bir kuvveti boğaza sevk ederek asileri angaje etmek istemiş ve bunu başarmıştır. İsyancılar tüm
güçleri ile bu zayıf kuvvete saldırınca Ethem’in en güvendiği komutanlarından Parti Pehlivan’ın kuvvetleri de boğazın yan ve gerisini
kuşatmaya başlamışlardır. İki ateş arasında kalan isyancılar dört saatten fazla dayanamayıp dağılmışlardır. İsyancılar bu çatışmada
300’e yakın kayıp vermişler, Çapanoğulları’ndan Edip’in yaralı olarak kaçanlar arasında olduğu anlaşılmıştır. Asiler kaçarken 1 top
ile 4 makinalı tüfek bırakmışlardı. Arapseyf çatışması Yozgat Ayaklanması’na vurulan ikinci büyük darbeydi. Bu çatışmadan sonra
artık isyancılar toplu bir kuvvet ve tehdit olmaktan çıkmışlardır, Bkz., Türk İstiklâl Harbi İç Ayaklanmalar (1919- 1921), C: VI,
Ankara 1964, s.103.
58Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.68-69.
59İsyancıların önemli bir kısmı şehrin içine gizlenmiş olduklarından masum halkın güvenliğini de tehlikeye atmışlarsa da etkisiz hale
getirilmemeleri durumda halkın güvenliğinin uzun vadeli olarak daha büyük bir zaaf içine girmesi söz konusu olduğundan mecburen
harekât meskun mahallere taşınmış, asilerin gizlendikleri binalardan Kuva-yi Milliye güçlerine ateş etmeleri üzerinde topa tutulmak
suretiyle yer yer yangınlar çıkmış, bu durum sabaha kadar sürmüş ve sabahleyin Kuva-yi Milliye şehre hakim olmuştur, Bkz., Nadi,
Birinci Büyük Millet Meclisi’nin Açılışı ve İsyanlar, İstanbul 1955, s.79.

olduklarından bu Ermenilerin evlerine ateş verilmiş ve birkaç Ermeni evi yakılmıştır.
Daha evvel Sungurlu’ya gidip orada kuvvet topladıktan sonra, Yozgat’a doğru yola çıkan Çapanoğlu
Halit emrindeki asi kuvvetlere karşı gereken tedbir alınmış fakat fazla yorgunluk yüzünden bugün kasabada
kalınmıştır. Milli kuvvetten ceman üç şehit, dokuz yaralı, asilerden ise, elliden fazla ölü ve yaralı esir vardır.
Elebaşılardan bir kaçı yakalanmıştır.’60
İsyanın sorumlusu olduğu anlaşılanlardan 12 asi Yozgat’ın ele geçirildiği gün kurulan Divan-ı
Harp61 kararı ile asıldılar. İdam edilenler arasında Yozgat Şeriye Hâkimi Hoca Şahap, Yürükzade Hüsnü,
hapsedilenler arasında da Yozgat Savcısı ile Yozgat Mutasarrıfı da vardı. Ölenler arasında Yahya Paşaoğlu
Osman’ın cesedine rastlanmıştı.62
Ethem’in yukarıda ifade ettiği gibi ayaklanmanın asıl kısmı nihayete erdirilmiştir. 24 Haziran
1920’de 250 süvari, 170 piyade ve 3 makineli tüfekten meydana gelen 2. Kuva-yi Seyyare (Çolak İbrahim)
kuvvetlerinin batıdan, bir süre sonra da 300 süvari, 350 piyadeden oluşan Albay Refet (Bele) kuvvetlerinin
de kuzeyden gelmesi ile isyanın tehlikeli aşaması son bulmuştur. Bundan sonra da küçük asi gruplarının
dağıtılması ve yok edilmesine geçilmiştir.63 Bu aşamada İkinci Yozgat Ayaklanması (5 Eylül- 30 Aralık 1920)
olarak geçen ayaklanma64 Birinci Yozgat Ayaklanması sonunda af dileyen isyancılardan65 oluşturulan 500
kişilik Akdağmadeni Alayı’nın cepheye gönderilmek istenmesi üzerine başlamıştır. 5/6 Eylül 1920 gecesi
bunlardan 49 kişi, Kuva-yi Milliye emrinde savaşmak istemediklerinden irar etmişler ve tekrar ayaklanma
başlatmışlardır. Bu olay ile Genelkurmay, Akdağmadeni Alayı’ndan yararlanılamayacağını anlamıştır. Eylül  

60Türk İstiklâl Harbi İç Ayaklanmalar (1919- 1921), C: VI, Ankara 1964, s.102.
61“Yozgat şehrinde ele geçirilen teşvikçi ve tahrikçilerden 12 kişi muhakemeleri yapılıp asıldılar. Bunlar arasında Yozgat hakim-i
şer’isi ile kuvvetlerimiz arasında Düzce’de yalvarışları kabul edilerek alınmış bulunan Abaza Rıfat Bey müfrezesinden dört kişi de
bulunuyordu. Bunlardan başka, bizzat Abaza Rıfat Bey dahil olmak üzere, dört kişi de maznun olarak tevkif edilmişlerdi. Rıfat Bey
müfrezesinden idam olunanların cürmü, şehir içinde ilk müsademe gecesi kargaşalıktan istifade ederek, Rıfat Bey’in müsaadesiyle
bazı evlere girip sahiplerini tazyik etmek ve bu suretle birkaç yüz liralarını almaktı. Aynı zamanda bir Ermeni kızının da bikrini
izale eylemekti. İsyan dolayısıyla divan-ı harbimizin tevkif ettikleri diğer kimseler arasında mahalli müddeiumumisi ile Yozgat’a
biz girdikten sonra, gizlendiği yerden çıkıp geldiğini söyleyen Yozgat mutasarrıfı da bulunuyordu. İsmini hatırlayamadığım bu
mutasarrıfın isyan merkezi olan Yozgat’ta haftalarca gizlenmeye muvaffak olması şüpheli görülmüş ve o sebeple tevkif edilmişti.”,
Divan-ı Harp tarafından yargılanmak isteyen Ankara Valisi Yahya Galip’in yargılanması mümkün olmaz. Ethem, Mustafa Kemal
Paşa’nın önce Yahya Galip’in hasta olduğunu bildirdiğini, daha sonra ise araya kardeşi Reşit Bey’in de sokularak yargılamadan
vazgeçilmesinin istendiğini belirtmiştir. Ethem, bu noktadaki suçlamasını Mustafa Kemal Paşa’ya kadar dayandırmıştır.”, Bkz.,
Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.65-67, 73-77. Hüsrev Sami Bey de konu ile ilgili Meclis’te şu açıklamaları yapmıştır: “…
Divanı Harp teşekkül etti. Mücrimini aradık. Orada Hükümet teşekkül etmiş. Bayrağı bizi takliden... Oraya Reisi Hükümet, Maliye
Nazırı, yok Dahiliye Nazın ünvanlariyle Hükümet teşekkül etmiş ve kimseyi de tevkif edememiş. Sonra birer birer Hükümetin
tahkikat ve takibatı ile yakalanan dört kişi oldu. Zannederim orada Hilâfet ordusu erkânından dört kişiyi Divanı Harbe verdik. Orada
on on-bir kişiden fazla asılmamıştır. Eferidiler bu Divanı Harbi teklif eden Hükümettir. Bendeniz yalnız Divanı Harp tarafından karar
verilmesine nezaret ediyordum. Katiyen Divanı Harp kararı olmadan yaptırmıyordum.”, Bkz., TBMM Gizli Celse Zabıtları, İ: 10, C:
1, 18.13.1338 (1922). İsyanın ardından kurulan Divan-ı Harp ile ayaklanma ile ilgisi görülenlerden birisi olduğu düşünülen Ankara
Vali Vekili Yahya Galip’in mahkemeye getirtilip yargılanmasında Ethem Bey’in kardeşi Tevik Bey özellikle ısrar eder, Bkz., Ünal,
Kurtuluş Savaşı’nda Çerkeslerin Rolü, İstanbul 1996, s.187.
62Türk İstiklâl Harbi İç Ayaklanmalar (1919- 1921), gös.yer.
63a.g.e., s.103-106.
64Dâhiliye Vekili Adnan (Adıvar) Bey, Yozgat ve çevresindeki ikinci kalkışma hareketi hakkında Meclis’e bilgi vermiştir: “Malûmu
âlileri memleketin bazı yerlerinde şakavet var. Asıl şekavet merkezi Yozgat, Çorum, Tokat, Zile ve havalisidir. Asıl belli başlı şekavet
oralarda oluyor. Bu şekavet nasıl türemiştir? Malûmu âliniz bundan evvel Yozgat isyanı meselesi çıkmıştı. O vaka bir müddet sonra
itfa edilmiş ve bastırılmıştı. 6 Eylül tarihinde Yozgat ve havalisinde ikinci bir isyan emaresi görüldü. Yapılan takibat neticesinde isyan
şeklini kaybetti. Şekavet halini aldı. İsyanla şekavet arasında şu fark görülüyor. İsyan olduğu zaman telgraf hututunu kesiyorlar,
mutasarrıfı kovuyorlar, kaymakamı tutuyorlar. Bu şekilde olmadı... Köylerin arasındaki yollara taarruz şeklini aldı ki bizim bildiğimiz
eski şekilde kuttaı tarikliktir. Son zamanlarda bu vukuat tekessür edince daha ziyade nazarı dikkati calib bir hal şeklini aldı. Mamaih
oradaki isyan şeklinde hiçbir şey zayi olmadı. Şimdiye kadar 6 Eylülden beri olan vukuat Yozgat, Tokat, Çorum, Amasya livaları
dahilinde vukubuluyor. Bunlardan Kara Mustafa, Vanlı. Durak, Çerkez Hasan, Hacı Küçükağa, Deli Küçükağa namında bir kaç
çete icrayı faaliyet ve şekavet ediyorlar. Kuvvetleri 20, 30, 40, 50 bazen 100 oluyor. Bunlar bir kaç defa da birleşip 250 - 500 kişi
olabiliyorlar. Fakat son zamanlarda bunların büyük kuvvetlerle icrayı faaliyet ettikleri görülmemiştir. Müteferrik, küçük şekavet
şeklindedir.”, Bkz., TBMM Gizli Celse Zabıtları, İ: 98, C: 2, 15.11.1336 (1920).
6522.7.1920 tarihinde Yozgat, Bolu ve Düzce isyanlarına katılmış olanlardan (Çapanoğulları) Hükümet tarafına geçmek isteyenlere
15 günlük süre verilmişti, Bkz., BCA., 30.18.1.1.1.5.10.
66Zile’ye bağlı Ortaköy’ün basılması, Çengelhan, Nogaykızıközü, Ayvalıközü, Koyunculu çarpışmaları için Bkz., Türk İstiklâl Harbi
İç Ayaklanmalar (1919- 1921), C: VI, Ankara 1964, s.107-110.
67Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.70-71.
68a.g.e., s.72-73.
69Ethem, 3 Temmuz 1920’de Genelkurmay Başkanı İsmet Bey’den Yunan taarruz hakkında gizli ve acele şifreli bir telgraf alır.
Telgrafta Yunan taarruzu ile düzenli ve milis güçlerimizin dağıldığı, Balıkesir ve Alaşehir civarının Yunanlılar tarafından işgal
edildiği, buna başarıyla müdahale edebilecek tek gücün kendisinin maneviyatı bozulmamış kuvvetleri olduğu ifade edilmektedir.
Ethem bu konuda ne Mustafa Kemal Paşa ne de Fevzi Paşa’dan bir tebligat alamadığını, Ankara’da ise ikisini de göremediğini söyler.
Fevzi Paşa’nın Ankara’da bulunmasına rağmen tahminlerinin doğru çıkmaması yüzünden mahcup olduğu yorumları yapılmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa ise, Ethem Ankara’ya varmadan Eskişehir’e gitmiş, onun da Eskişehir’e gelmesini bildirmiştir, Bkz., a.g.e.,
s.78-80.
70Nadi, Birinci Büyük Millet Meclisi’nin Açılışı ve İsyanlar, İstanbul 1955, s.81.
711920 yılında Ankara ve Eskişehir’de ‘Yeşil Ordu’ ve ‘Hai Türkiye Komünist Fırkası’ adlı komünist teşkilatlar kurulur. İşin efsanevi
tarafı bir yana bırakılırsa Ankara’daki Bolşevik hareketin ‘Yeşil Ordu’ adıyla ortaya çıkması enteresandır, Bkz., Yavuz Aslan, Türkiye
Komünist Fırkası’nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi, Ankara 1997, s.99. Yeşil Ordu’nun asıl amacı milli birlikler oluşturmaktı. Başlarda
kontrol tamamen Mustafa Kemal Paşa’nın arkadaşlarının elindeydi. Fakat Yozgat İsyanı’nı bastırmak için Ankara’ya gelen Çerkez
Ethem, Reşit Bey aracılığıyla bu teşkilata girmişti. Bu sayede Ethem’in ordusu Yeşil Ordu’nun belkemiğini oluşturacaktır. Mustafa
Kemal Paşa, başlarda kendi adamlarına yedek kuvvet olarak kurdurduğu Yeşil Ordu’ya Çerkez Ethem’in katılmasına ses çıkarmadı.
Fakat Yozgat İsyanı’ndan sonra Ethem Bey ile karşı karşıya gelince bu kez elindeki silahın geri tepeceğini düşünerek Yeşil Ordu
Cemiyeti’ni lağvettirip onun yerine Komünist Partisi’ni kurdurmuştur. Çerkez Ethem’in komünistlikle uzaktan yakından ilgisi yoktur.
“Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Celal Bayar ne kadar komünistse, Ethem Bey de o kadar komünisttir.” Ethem Bey, Birinci Dünya
Savaşı sırasında Rusya ve Çin’deki esir Müslümanlar’ın bağımsızlığına kavuşmaları için uğraş verenlerden birisiydi. Bu konudaki
umudunu hiçbir zaman yitirmeyerek Enver Paşa’nın mücadelesini de candan desteklemiştir, Bkz., Bozgeyik, a.g.e., s.138-143.

1920 başlarında Küçükağa 200 kişiyi, Postacı Nazım 300 kişiyi etrafına toplamıştır. Yozgat ve civarında
faaliyetlerini devam ettirerek Kuva-yi Milliye’yi oyalamışlardır.66
Kısa süre içerisinde isyanı etkisiz hale getiren Çerkez Ethem’i, tebrik edenlerden birisi de Mustafa
Kemal Paşa’dır:
“Alaca Havalisinde Kuva-yi Tedibiyye Umum Kumandanı Ethem Beyefendiye
28 Haziran 1336
Son Arap Seyi Boğazında vaki muvaffakiyat-ı kahirenizden dolayı ansamim-ül kalb zat-i âlilerini
ve rufeka-i besaletinizi tebrik eyleriz. Münhezimen dağılan perakende asilerin mıntıkalarında takipleri için
Çorum’da Refet Bey’e, Zile’de Cemil Cahit Bey’e buradan da emir verildiği maruzdur efendim.
 Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal”67
Ethem’i sevindiren başka bir telgraf 29 Haziran 1920’de Ankara’dan Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi
Paşa’dan gelmiştir. Başarısından dolayı Ethem’i tebrik eden Fevzi Paşa, aynı zamanda cepheleri teftiş ettikten
ve gereken emirleri verdikten sonra Ankara’ya döndüğünü, Yunanlılar’ın yakın zamanda taarruz ihtimalinin
olmadığını bildirmiştir.68 Fakat durum Fevzi Paşa’nın beklentisinin tam tersi yönünde gerçekleşmiş, Yozgat
İsyanı bastırılırken yani 1920 yılının Haziranının son haftasında Yunan birlikleri, ilk hedef Salihli cephesi
olmak üzere harekete geçmişlerdir. “Oradaki milli kuvvetlerimiz zaten muntazam kuvvetler olmadığı gibi
dahili isyanlar yüzünden içeriye alınan kuvvetlerin eksilmesiyle bir kat daha zayılamış bulunduğundan Yunan
kuvvetleri Marmara nahiyesi istikametinde Salihli cephesini yardıktan sonra kolaylıkla Akhisar cephesini
de69 geçmişlerdir.” Balıkesir Yunanlılar’ın eline geçmiştir.70
 Yozgat dönüşü Ankara’da Mustafa Kemal Paşa ile Çerkez Ethem arasında ilk çelişkiler ortaya
çıkmıştır. Ethem’in Anadolu’daki bütün isyanları tek başına kendi askeri kuvvetleriyle bastırması onu
tartışmasız askeri bir önder haline getirmişti. O sırada politik açıdan popüler durumdaki Bolşevizm ile
yakınlaşması71 Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları için ciddi bir korku kaynağı oluşturmuştur. Yozgat isyanı
sonrası ortaya çıkan Yahya Galip meselesi ikisi arasındaki ilk çatışmadır. Ethem’in Mustafa Kemal’i asacağını söyleyip söylememesini72 ispata çalışmak çok önemli değildir. Önemli olan bu çatışmanın başlamasıdır.73
Yozgat İsyanı sonrası ortaya çıkan diğer bir mesele de Dede Galip olayıdır. Alaca eşrafından olan
ve yöredeki Aleviler’in dini lideri Dede Galip’in74 de isyanda parmağı olduğu düşünülse de Divan-ı Harp’e
gönderilmeyerek askerleriyle birlikte kendilerine katılmaları sağlanır.75 Ayrıca oğlu Gazi Hüseyin Bey’e
verilen vesika ile orada kendi kuvvetleri için erat ve hayvan toplama izni verilmiş, şikâyetlerin Ankara’ya
ulaşması üzerine Dâhiliye Vekili Refet Bey duruma el koymuştu. Alacalı Hüseyin Bey, bu işi istemeyerek
yaptığını söylemişse de durumu Çerkez Ethem’e başka türlü anlatmış olacak ki Ethem, Refet Bey’e hakaret
dolu bir telgraf yazmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın araya girmesiyle konunun uzaması önlenmiş, ayrıca asker
toplama meselesinin prensiplerinin oluşturulması zaruretini ortaya çıkarmıştır.76
Yozgat’tan dönen Ethem ve ordusunun Ankara’da gerek halk gerekse Meclis tarafından büyük bir
sevinç içinde karşılandığı anlaşılmaktadır. İsmet Paşa, Ethem’in Ankara’ya dönüşünü şöyle anlatır:
“Ethem Bey’in kuvvetleri Yozgat’tan Ankara’ya geldikten sonra, Ankara çarşısında ve Ankara’nın
etrafında büyük panayırlar kuruldu. Bizim Kuvayi Milliye, Yozgat’tan sürdükleri koyunları halkın gözü
önünde satmaya77 başladılar. Olup bitenleri hüzünle seyrediyoruz, fakat bir şey yapamıyoruz.
Ethem Bey’in Yozgat’tan dönüşü üzerine kendisini istasyonda karşıladığımızı ve Atatürk’le beraber
bir müfrezesini teftiş ettiğimizi hatırlarım. Müfrezeyi teftiş ettik, muvaffakiyetlerini selamladık. Oradan
ayrılırken Atatürk’e sordum:
‘Her biri pürsilah, tepeden tırnağa silahlı. Bunun kendilerine verdiği güven ve büyüklük duygusu ile
herkese tepeden bakıyorlar. Bugün memlekete hakim olan kimdir? Bunlar mı, biz miyiz?’
Beraber yürüyoruz, Atatürk biraz durdu, düşündü ve şu cevabı verdi:
‘Biziz’ dedi, ‘akıl bizdedir.’”78
Cemal Şener’e göre “Yozgat İsyanı’nın bastırılması, hem de rekor denecek bir süratle bastırılması
Çerkez Ethem’i, Mustafa Kemal’in gözünde hiçbir zaman istemeyeceği kadar büyütmüştü. Mustafa Kemal’i
de Çerkez Ethem’in gözünde sonucu tehlikeli olabilecek kadar küçültmüştü. Mustafa Kemal sadece siyasal
bir güçtü. Askeri güç tamamen Çerkez Ethem’in arkasındaydı. Yahya Galip meselesi salt bir Divan-ı Harp
meselesi değil, aslında iktidar kavgasının bir başlangıç noktasıydı.” Mustafa Kemal Paşa bu işte kendisinin
de hedef alınabileceğini kestirebiliyordu. Üstelik o sırada Meclis’in çoğunluğu Ethem Bey’in yanındaydı.
Mustafa Kemal Paşa, Yozgat fatihinden gelebilecek tehlikeyi başarıyla yönetti. Ethem, ise iktidarı ele
geçirmek için önemli bir fırsatı kaçırmış oldu. Meclis’te Ethem’in ordusu o kadar popülerdi ki askeri gücün
temelini Kuva-yi Seyyare mi? yoksa düzenli ordular mı oluştursun? Sorusuna bir oylama yapılsa mutlaka
Kuva-yi Seyyare kazanırdı.79

Sina Akşin ise Çerkez Ethem’in başarılarını şöyle yorumlar: “… Çerkes Ethem ve Kuva-yı Seyyare’si
ulusal hükümetin kuruluş aşamasında üç ayrı bölgede padişahçıları ağır yenilgiye uğratarak yaşamsal bir
yararlıkta bulunmuştur. Tabii, belirtilmesi gereken nokta, Ethem’in zaferiyle İç Savaş’ın son bulmadığıdır.
İç Savaş, II. Yozgat ayaklanması (5 Eylül- 30 Aralık 1920), İnegöl (20 Temmuz- 20 Ağustos), Çopur Musa
(Çivril) (21- 30 Temmuz) ve Kula (27- 28 Haziran) olayları gibi olayların da gösterdiği üzere, yaygın, genel
bir durumdu. Ethem’in yaptığı, bu yaygın durumun demokratik- ulusçu hareketin doğrudan varlığını tehdit
eden en azgın üç şahlanışını bastırmak olmuştu. Bunu da hareketin yeni yeni örgütlenmeye başladığı, bu
şahlanışları ne bastıracak, hatta ne de karşı koyacak gücü henüz olmadığı çok can alıcı bir zamanda yapmıştı.
Ankara’da yeniden doğan çağcıl devlet kısa sayılabilecek bir zamanda toparlanarak kendini koruyacak güce
ulaşacak ve adım adım İç Savaş’ın hakkından gelecektir.”80
4. Değerlendirme:
Dönemin Bozok (Yozgat) Milletvekili Süleyman Sırrı (İçöz) Bey’in Meclis’te savunduğu gibi,
Yozgat halkının katılımının sınırlı derecede olduğu anlaşıldığından, bu ayaklanmayı “Çapanoğulları
Ayaklanması” olarak adlandırmak daha doğru olacaktır. Konu ile ilgili önemli çalışmasında ve meseleyi
yeniden değerlendirmesinde Ahmet Yaşar Ocak da benzer düşünceleri dile getirmektedir ki81 kanaatimiz de
bu yönde oluşmuştur.
Son dönemlerde işin içinde yer alanların hatıralarının yayınlaşmış olması son derece önemli ise de
özellikle isyanın odağında yer almış olan Celâl Bey’in hatıraları araştırmacılar için hayal kırıklığı yaratacak
niteliktedir. Ahmet Yaşar Ocak editörlüğünde “Osmanlı Mutasarrıfı Çapanoğlu Mahmut Celâleddin (Celâl)
Bey’in Hâtıraları” adıyla yayınlanmış olan hatıratta, ayaklanmayı 5-6 sayfa ile geçiştiren, olayların
çıkmasından küçük kardeşi Halid’i suçlayan ve onun uygunsuz tutumları nedeniyle tüm ailenin zarara
uğradığını82 iddia eden Ceâl Bey’in yazdıkları, eserin değerlendirilmesinde de ifade edildiği gibi83, isyana
ışık tutmaktan çok uzaktır. Zaten çok küçük bir kısmında “Yozgat hadisesi” olarak ifade ettiği isyana yer
vermiştir.
Fakat özellikle “Çapanoğulları Hadisesi ve Abdulkadir Bey’in Hatıraları” adıyla Ali Şakir Ergin tarafından hazırlanan hatırat, ayaklanma hakkında yeterli algının oluşmasına yardımcı olur niteliktedir. Aileye
damat olması dolayısıyla istemeden olayların içine sürüklendiği anlaşılan Abdulkadir Bey, tarihlendirme
sorunu bir yana, isyanı başından itibaren ayrıntılı biçimde anlatmıştır. Abdullah Kehale tarafından yayınlanmış
olan “Milli Mücadele’de İç İsyanlar ve Cemil Cahit (Toydemir) Anıları” da Yozgat Ayaklanması ile Zile
Ayaklanmaları arasındaki ilişkinin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır.
Bu çerçevede Çapanoğulları Ayaklanması ne Ethem’in ifadesiyle bir “Haçlı” ayaklanması ne de
sadece bir şeriatçı ayaklanma84 olarak görülmemelidir. Buradaki “şeriat” sözcüğünden anlaşılması gereken
Padişah taraftarlığıdır. İttihatçılar tarafından gözden düşürülmüş olan Çapanoğulları ailesinin bu sırada
Padişahçı olduğu doğrudur. Fakat tek başına yeterli görünmemektedir. Bu güçlü ailenin ortaya çıkmış olan
siyasal otorite boşluğundan yararlanarak nüfuzunu arttırmak yönündeki tavrı daha gerçekçi durmaktadır.
Çapanoğulları’nın Ankara Hükümeti’ni ve Mustafa Kemal Paşa’yı İttihatçı oldukları düşüncesiyle
reddetmeleri biraz şüpheyle yaklaşılması gereken bir olasılık gibidir. Çünkü Mustafa Kemal Paşa’nın
özellikle Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında etkili olan İttihatçı kadro tarafından nasıl safdışı edilmeye
çalışıldığı ortada iken onun mücadeleyi İttihatçılık lehine gerçekleştirdiği iddiası o dönemlerde de mesnetsiz
kalmaktadır.85 Çapanoğulları’nın, yeni hareketin gücünü Ankara’ya yolladıkları adamlarıyla tarttıkları ve
yetersiz gördükleri anlaşılmaktadır. Fakat Çerkez Ethem’in o tarihlerdeki hatırı sayılır nitelikteki askeri
gücüyle karşılaşınca beklemedikleri bir durum içine düşmüşlerdir. Esasen bu işe giriştiklerinde ciddi bir
askeri yapılanma içinde olmadıkları da olayların seyri içinde86 açıkça anlaşılmaktadır.
 Ayaklanma sırasında ve sonrasında ailenin önemli zorluklarla karşılaştığı açıktır. Celâl Bey ise
Ethem tarafından affedilmiş,87 bu durum Ankara tarafından mesele yapılmamıştır. Fakat isyanın başlarında
Çapanoğulları’nın kaçmasını sağlayarak isyanda birinci derecede parmağı olduğu anlaşılan Ankara Vali
Vekili Yahya Galip, Ethem tarafından Divan-ı Harp ile yargılanmak istenince iki taraf arasında gerginlik
kaynağı oluşturmuş, bu yüzden Çerkez Ethem ve kardeşleri ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki ilişkiler
sertleşmiştir. Ayaklanmanın elebaşılarından olan Celâl Bey’in Ethem tarafından affedilip bunun Ankara’da
meseleye dönüştürülmemesi, buna karşın ayaklanmanın gelişmesinde katkısı olduğu tespit edilen Yahya
Galip’in yargılanması konusunda özellikle Ethem’in ağabeyi Tevik Bey’in ısrarı ve Mustafa Kemal Paşa’nın
bu duruma gösterdiği tepki, iki taraf açısından da bir güç gösterisini açıkça ortaya koymaktadır.
 Çapanoğulları Ayaklanması Çerkez Ethem’in yaşamında da dönüm noktası teşkil edecektir.
Ankara’nın hayatiyet derecesinde önem verdiği isyanı 5- 10 gün içinde bastırması Ethem’in gücünü daha da
arttırmış belki de bir tehlike olarak görülmesine yol açmıştır. Kuva-yi Seyyaresi ile Yozgat’tan Ankara’ya
döndüğü zaman Meclis tarafından kurtarıcı gibi karşılanan Çerkez Ethem’e yönelik İsmet Paşa ile Mustafa
Kemal Paşa’nın takındıkları tutum dikkat çekicidir. Ortak amaç için çalışan hareket “biz” ve “onlar” şeklinde
ayrışmış, hangisinin daha üstün olduğu daha doğrusu üstün geleceği sorusu, Ethem’in tasiyesine giden süreci başlatmıştır denilebilir.
 Çapanoğulları Ayaklanması, diğer iç isyanlar gibi Milli Mücadele hareketini zayılatmış, işgal
güçlerinin işini kolaylaştırmıştır. Çerkez Ethem’in de işaret ettiği asıl tehlikenin yani Yunan ordusunun
ilerleyişini hızlandırarak Balıkesir ve Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesine zemin hazırlamıştır.

ACUN, Hakkı, Tüm Yönleri İle Çapanoğulları Ve Eserleri, İstanbul 2016.
ADIVAR, Halide Edib, Türk’ün Ateşle İmtihanı, İstanbul 2007.
AKŞİN, Sina, İç Savaş ve Sevr’de Ölüm, İstanbul 2010.
APAK, Rahmi, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, Ankara 1988.
ASLAN, Yavuz, Türkiye Komünist Fırkası’nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi, Ankara 1997.
ASLIYÜCE, Erdoğan, Türk Tarihinde İşbirlikçiler ve 150’likler, İstanbul 2009.
ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk- Söylev, C: II, Ankara 1989.
AYBARS, Ergün, İstiklal Mahkemeleri, Ankara 2009.
BAYKARA, Tuncer, Türk İnkılap Tarihi ve Atatürk İlkeleri, İstanbul 1991.
BAYRAKTAR, Bayram, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara 1998.
BIYIKLIOĞLU, Tevik, Trakya’da Millî Mücadele, C: I, Ankara 1992.
BİLGİ, Nejdet, “Ali Şakir Ergin (Yayına Hazırlayan), Çapanoğulları Hadisesi ve Abdulkadir Bey’in
 Hatıraları, Yozgat Üniversitesi Vakfı, Ankara 2008 (2. Baskı), 327 s., ISBN: 9944-5139-0-3”,
238
Tarih İncelemeleri Dergisi, C: XXIII, Sayı: 2, Aralık 2008.
BİLMEZ, Burhanettin, Galip Hoca Komitacı Celâl Bayar, Ankara 2008.
BOZGEYİK, Burhan, Çerkez Ethem Hâdisesi, İstanbul 2013.
CEBESOY, Ali Fuat, Bilinmeyen Hatıralar, Haz. Osman Selim Kocahanoğlu, İstanbul 2005.
CİLASUN, Emrah, “Bâki İlk Selam” Çerkes Ethem, İstanbul 2004.
Çerkes Ethem’in Hatıraları, Dünya Yayınları: 6, y.s 1962.
ÇETİNKAYA, Ali - ÖZALP, Kâzım, Direniş 1919, Haz. Nurer Uğurlu, İstanbul 2009.
ERGİN, Ali Şakir (Haz.), Çapanoğulları Hadisesi ve Abdulkadir Bey’in Hatıraları, Ankara 2006.
İĞDEMİR, Uluğ, Biga Ayaklanması ve Anzavur Olayları (Günlük Anılar), Ankara 1989.
İNÖNÜ, İsmet, Hatıralar, Haz. Sabahattin Selek, İstanbul 2009.
Kara Günler ve İbret Levhaları Hasan Basri Çantay, Haz. Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
 Balıkesir t.s.
KAYA, Halit, Refet Bele Askerî ve Siyasi Hayatı (1881- 1963), İstanbul 2010.
----------, “Milli Mücadele ve Refet (Bele) Paşa”, KHO Bilim Dergisi, C: XXIII Sayı: 2, 2013.
KEHALE, Abdullah, Milli Mücadele’de İç İsyanlar ve Cemil Cahit (Toydemir) Anıları, Çağdaş Yaşamı
 Destekleme Derneği Yayınları: 12.
KILAVUZ, Nuran, “Kahramanlıktan Vatan Hainliğine, Çerkez Ethem, Kuvve-i Seyyare’nin Teşkili ve
 Tasiyesi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C: XXI, Sayı: 1, Elazığ 2011.
Kılıç Ali, Kılıç Ali Hatıralarını Anlatıyor, İstanbul 1955.
KOCATÜRK, Utkan, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918- 1938, Ankara 2000.
KOÇ, Nurgün, “Mustafa Kemal (Atatürk) ve Ali Fethi (Okyar)’nin Faaliyetleri Işığında Osmanlı
 Devleti’nde Yaşanan Siyasi Gelişmeler”, Türk- İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi,
 Yıl: 7, Sayı: 14, 2012 Yaz.
----------, “Milli Mücadelenin Başlarındaki Gelişmelerin Hatıralar Çerçevesinde Değerlendirilmesi”, The
 Journal of Academic Social Science Studies, Volume: VI, Issue: 3, March 2013.
KUMAŞ, Nursal, “Osmanlı Mutasarrıfı Çapanoğlu Mahmut Celâleddin (Celȃl) Beyin Hȃtıraları
Yayına Hazırlayanlar: Hakkı Acun, Abdulkadir Dündar, Editör A. Yaşar Ocak Ankara, Türk Tarih
Kurumu,2013, 357 sayfa, ISBN: 978-975-16-2692-9”, Tarih Kritik, Sayı: 2, Ocak 2016.
NADİ, Yunus, Birinci Büyük Millet Meclisi’nin Açılışı ve İsyanlar, İstanbul 1955.

72“Bütün bunlara rağmen, yani Reşit Bey vasıtasıyla verdiğim teminata rağmen, Mustafa Kemal Paşa’nın hala bu geçmişe karışan
meseleye dair mesuliyetten kendisini emin bulamadığı ve vehimlendiği anlaşılıyordu. Şüphesiz bazı dedikodular buna sebep teşkil
ediyordu: ‘Ethem Ankara’dan geçerken adalet sehpasını Meclis binası önünde kurmak niyetinde imiş!’ gibi sözler bunların arasında
idi.”, Bkz., Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.77. Özalp tarafından hazırlanan hatıralarında da Ethem yine aynı şekilde bu
haberleri Ankara’da bazı arabozucuların çıkardığını söyler fakat üslubu çok daha sert ve ağırdır, Bkz., Çerkes Ethem Meydan Okuyor,
İstanbul 2015, s.38.
73Şener, a.g.e., s.107-109.
74“Alaca eşrafından Aleviler’in ruhani reisleri bulunan Dede Galip Bey’in geçmiş olan bu isyan hareketlerinde alakası bulunduğu
bizde anlaşılmışsa da, ben bu zatı siyaseten ve idareten divan-ı harbe vermemiştim. Buna mukabil o da dört yüz kişilik bir süvari
müfrezesi teşkil etti. Silah, hayvan, teçhizatını kendisi tamamladı, başına da oğlu Gazi Bey’i verdi. Alaca adı konulan bu müfrezeye
de ben kumandan olarak arkadaşlarımdan yüzbaşı Ethem Bey’i tayin ettim.”, Bkz., Çerkes Ethem’in Hatıraları, y.s 1962, s.71.
75Şener, a.g.e., s.63-64.
76Nadi, Çerkes Ethem Kuvvetlerinin İhaneti, İstanbul 1955, s.19.
77“— Şimdi efendim, bu rmemleket içerisine efradı müfreze girdiler ve sabaha kadar yağma ettiler ve bazılarını katlettiler. Ne
buldularsa Rumlardan, Ermenilerden yağma ettiler ve bazılarını da katlettiler ve yaktılar. Bunlar gayri ihtiyarî olarak cereyan etti ve
şuursuz olarak yaptılar. Efendiler, ihtilâl içimde şuursuz kuvvet bunu yapabilir. Süleyman Sırrı Bey kardaşımıza derim ki gördüğü
şeyler azdır. Yalnız arabalarla olabilir. Binlerce koyun, araba, sığır getirilmiş ve burada Meclisin bir kilometre aşağısında satılmıştır.
Efendiler rica ederim hakikati görünüz. Hükümet o zaman bu kuvvete karşı bir şey yapamıyordu. Âcizdi. Bunu itiraf edelim.”
Eskişehir Milletvekili Hüsrev Sami Bey, bu sözleri kendisine yöneltilen suçlamaları reddederken ifade etmiştir. Hakkında, 4. Şube
tarafından hazırlanan fezlekede Yozgat İsyanı sırasında kendisine verilen görevi yerine getirmeyerek adeta soygunculuk yaptığı iddia
edilmiş, delilleri ve şahitleri Meclis’e sunulmuştu: “Yozgat’ta Çapanoğlu hadisesi isyaniyes’inde Kuvayi Milliye teşkiline memuren
Heyeti Vekile karariyle gönderilen Eskişehir Mebusu Hüsrev Sami Beyin livayı mezkûre muvasalatında, orada hiç bir iş görmeden
ve teşkilât icrası yerine 800 kilo afyonla 18 araba halı ve kilim ve seccade toplayarak, hastalığını bilvesile, üç gün sonra avdet
ettiğine ve kendisine verilen harcırah nispetinde iş görmek şöyle dursun, mağsub afyonla seccadeleri 18 bin liraya sattığının da şayi
olduğuna ve bu hususta Yozgat mebuslarının malumatlarına müracaat lâzım gelmekle beraber, kendisine bizzat Yozgat mutasarrıfı
sabıkı Kaymakam Şerif Bey.’n de şifahen beyanatta bulunduğuna dair Tokat Mebusu Mustafa Bey tarafından Makamı Riyasete
takdim kılınıp Heyeti Celile karariyle berayı tahkik tevdi ve havale buyurulmuş olan 25 Kânunusani 1337 tarihli takrirle Meclisi Âli
de bu hususta cereyan eden müzakeratı havi zabıt verideleri ve evrakı müteferri-ai saüre şubemizce bilmütalâa, tahkikatı lâzımei
iptidaiye icrasına mübaşeret olundu.”, Bkz., TBMM Gizli Celse Zabıtları, İ: 10, C: 1, 18.13.1338 (1922). Aynı Hüsrev Sami Bey,
Eskişehir eski milletvekili sıfatıyla ve Yozgat İsyanı’nın bastırılmasına iilen katılıp yararlılıkları görüldüğü gerekçesiyle, 30 Kasım
1925’te kırmızı-yeşil kurdeleli İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilmiştir, Bkz., BCA., 30.10.194.331.5.

 

22-09-2022 - NURHAN KOÇ /BOZOK ÜNİVERSİTESİ SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI -2016