Cellatlar İş Başında

CELLATLAR İŞ BAŞINDA

Hiç öyle yumuşatmaya çalışarak yazmayacağım. İçimden nasıl geliyorsa öyle yazacağım. Çünkü cellatlar iş başı yaptı!.

Cellatlara iş alanı yaratan kim varsa, kim onların değirmenine su taşıdıysa bugün artık münasip yerlerine kına yakabilir. Çünkü milyonlarca canlının evini ocağını yıkan ve gelecekte milyonlarca canlının yaşam alanını yok edecek  Ağır Metal OSB alanında iş makinaları çalışmaya başladı. 
“Ev yıkanın evi olmaz” derler. Bu sürece katkı sunan kimlerse inşallah onlarında bir gün gelir evleri ocakları yıkılır.

44 milyon metrekare alanda kurulacak olan Metal OSB’yi alıp gözlerine soksunlar. 
Bu sabah yoldan geçerken OSB binasının önünde resim çekmek için durdum. 3-5 kare resim aldıktan sonra güvenlik görevlisi bağırarak ve hızla yanıma geldi. Neden resim çektiğimi sordu. “Yasak mı?” dedim. “Yasak değil ama niye çekiyorsun” dedi. Bende kendisine buradaki 44 bin dekar alanda metal organize sanayi kurulacağını bunun tarım alanlarını yok edeceğini bugün yaşadığımız en başta ekmek ve yağ krizinin daha da artacağını anlattım. O da bana buralara fabrika kurulacak millete iş sahası açılacak aç mı kalsınlar diye cevap verdi. Kendisine fabrikaların kurulması için tarıma uygun olmayan başka alanların olduğunu oralara kurulabileceğini söyledikten sonra "bu işte senin bir suçun yok deyip kendisine resimleri çeken kişiyi sorarlarsa Cevdet Ayan diye biri gelip çekti Sadettin Çay’a da selam söyledi demesini söyleyip yanından ayrıldım. Evet, gerçekten selam söyledim. Ve selamımı o kadar içten duygularla söyledim ki belki kulakları çınlar. 

**
Buradan da selam söyleceklerim var. Hiç birini unutmadım.
Sürecin buraya gelmesinde ihaneti bulunan önceki dönem belediye başkanı ve meclis üyelerine, şimdiki Avukat Müteahhit Belediye başkanı ve meclis üyelerine, başta CHP ilçe yönetimine ve milletvekilerine, Bandırma’nın kafe köşelerinde ahkam kesen aydınlarına, devrimcilerine, sosyalistlerine, Dayanışmacılarına, çevrecilerine, eleştirilerime “itibar suikastı yapılıyor” diye feryat eden Kent Konseyi başkanına en içten dileklerimle selamlarımı sunuyorum!. Dağıttığınız marul fidelerinin topraklarını saksılara koyup katledilmesine sustuğunuz bu alandan alabilirsiniz. Sadettin Abiniz size yardımcı olur. 
Yüzde 6’lık sus payına “büyükşehirin bile payı yok” diye övünerek anlatan, “Kardeşim köylü topraklarını satmasaydı” diyen, “Şehrim adına ben burada gözlemciyim” deyip, İstanbul’da OSB Yönetimiyle bir araya gelen, aldığı talimatla 23 Nisan Çocukları gibi ama samimiyetsiz ve sahte bir gülümsemeyle flamingo eylemlerine koşan Avukat Müteahhit Belediye başkanı ve avenesine çok çok samimi selamlarımı iletiyorum.
Sözde Güney Marmara Çevre Derneği olan ama çevreye dair hiçbir samimi ve ciddi açıklamasını duymadığımız oturduğu koltukta Mutlu bir şekilde oturan sevgili başkana da selamlarımı iletiyorum. Çay’la verdiği pozları sosyal medyada paylaşırken ne kadar da şen ve Mutlu görünüyordu. Sanırım şimdi daha bir Mutlu’dur.
En büyük selamlarımdan biri de kahvaltı sofrasında aç kurtlar gibi karnını doyurup sonra Çay’ın yalanlarını süsleye süsleye kamuoyuna servis eden en son “İftar Şov” unda elleri açık dua eden resimleri manşetlere taşıyan pek muteber yerel basınımıza. 
Son selamım ise bütün bu sürecin başından bu güne kadar küçük hayatlarının bozulmasından endişe eden ama sokaktaki kediyi, köpeği okşayarak “çevreci ve hayvan sever olduğunu” sanan vicdanını, aklını ve sözünü yetirmiş herkese…

*
İçinde bulunduğumuz bu zaman diliminde, vicdanın, hukukun, ahlâkın, asgari müştereklerin tamamen yok olduğu karanlık bir çaresizlik bulutu, tıpkı 19 Mayıs 1919 öncesi gibi, Türkiye'nin üzerine çökmüş durumda. Bugün Türkiye'de sadece aydınların değil, nefes alıp düşünme yetisini kaybetmemiş her insanın sorması gereken soru şu:
Talanın, kötülüğün, öfkenin, nefretin, ötekileştirmenin, düşmanlaştırmanın sonu nereye varacak?
Yerelde ve genelde ortam çok gergin. Bu gerilim sürdürülebilir değildir. Öyle ya da böyle bitecektir. Bu kutuplaşmanın ve talanın tarafı olanlar bir gün kendilerinin de küçük hayatlarında hesap vermek zorunda kalacağını çok iyi bilmektedirler. İşte bu "küçük adamlar" iş, aş ve sanayileşme yalanları söylemektedir. Geri adım atılamayacak bir noktada olduğunu sezenler nihayet "Padişahım çok yaşa!" sloganı atacak noktaya gelmiştir.
Kana, kötülüğe, her türlü cerahate doymayan bu topraklar benzeri günleri çok gördü.  Ama her seferinde kötülükleri aşmasını bildi.
Mustafa Kemal’in bayrağını taşıyan, yalana, talana ve emperyalizme karşı Deniz’ler veren bu topraklar yeni Mustafa Kemal’ler ve Deniz’ler yaratır. Sustuğunuz ve alkışladığınız saltanatlar bir gün yıkıldı. Yine yıkılır.

15-04-2022/ BANDIRMA