Bu Yıl Farklı

BU YIL FARKLI

Bu yıl 10 Kasım Atatürk'ü anma programları son yılların en yoğun ve etkili programları oldu. Katılım her zamankinden daha fazlaydı. Sanırım Atatürk ilke ve inkılaplarından uzaklaşmanın, irticayı hortlatmanın devletimize, kazanımlarımıza, dış ilişkilerimize etik değerlerimize verdiği zararı iyice görür , hisseder olduk.

Din ve devlet işlerimizin azıcık karışması, TBMM de tarikat ve cemaatlerin bulunmaları yüce devletimizi bir darbenin eşiğine taşıdı.

Din devleti olma yolunda, gizli veya alenen atılan adımların bizi aydınlığa götürmeyeceği, umarım anlaşılır oldu.

Allah ile kul arasındaki içsel bağ olan dinin, politikaya alet edilmesi, bir kısım insanı aldatırken, bir kısım insanın da Cumhuriyet ve laik demokrasiye daha çok sahip çıkmaları gerektiği uyarısını yaptı. Din , dil, ırk, cins ve milliyet gözetmeden birlikte yaşamanın önemi ortaya çıktı. Çok sesliliğin kaosundan şikayet edenler, tek sesliliğin çok daha ağır kaoslar yarattığı fark etti. Evrende; bunca renk bunca ses, bunca ırk ,cins ve çeşitlilik yaratılmışken, inançlı insanların monist (tekçi) olmalarını anlamak mümkün değildir.

Doğu, batı kültürlerinin arasında sıkışıp ne yana gideceğini bilemeyenler, kendi öz kültürümüzün değerini, Atatürk ilke ve inkılaplarını geliştirerek korumamız gerektiği anlar oldu.

Bütün bu saydıklarım henüz şekillenmiş değil ama ben böyle olduğunu düşünüyor, istiyor ve var sayıyorum.

Ülkemizde farklı düşünenler, Atatürk'ü sevmeyen, O'nun izinden gitmek istemeyenler, din devletinin daha iyi olacağını düşünenler hep oldu. Bundan sonra da olabilir. Onların da düşüncelerini söylemek en doğal haklarıdır. Baskı, zulüm ve kısıtlamalarla kimsenin özü değişmez, düşünceler kontrol edilemez. Açık platformlarda her düşünce dikkate alınarak saygı çerçevesi içinde konuşulup tartışılarak en doğru olanı bulmak gerekir. İşte bu platformlar da sadece demokratik düşüncelerle sağlanabilir. Liderlerin sokak çocukları gibi kavgalarla birbirlerine üstün gelme savaşları devleti zayıflatır, toplumu üzer ve itibarsızlaştırır. Dinlemeyi bilmeyen, anlayamaz. Anlamayan insan; olsa olsa etrafa korku saçan, gücünü baskı ve şiddet için kullanan diktatör olur.

Dünya tarihindeki diktatörlerin, ülkelerine ve kendilerine verdikleri zararlar her kesimde bilinir.

Buna rağmen diktatörlüğü seçen, çıkış yolu olarak görenlere demokrasinin doğruları anlatılmalı öğretilmelidir. Bu da yine doğru eğitimin esas alınmasıyla gerçekleşir. Yıllardır rayına oturtulamayan , sağa sola çekiştirilen eğitim politikasının artık kalıcı şeklini alması şarttır. Adres bellidir. Atatürk'ün başlattığı ve ön gördüğü eğitim sistemi hayata geçirilmeye hazırdır. Bu görüş ve düşünceye göre; eğitim bir bütündür, her alanı kapsamalıdır. Doğu ve batı örnekleri incelenmeli bize uygun olan yönlerinden yararlanmalı asla taklitçi olmamalı. Bir ülke için doğru olanlar, bir başka devletin felaketi olabilir. Eğitim, kendi değerlerimizi korumalı kendi özümüzü yansıtmalıdır. Hümanizm, realizm, skolatizm, pragmatizm gibi unsurlardan birini mutlaklaştırma değil, aksine bütün doktrinlerin bize uyan taraflarından sentezleşmiş aslı biz olan özümüze uyan bir sistem olmalı bizim ihtiyaçlarımızı karşılamalıdır. Yaşanmışlıklardan yola çıkarak insanı iş yapabilir, üretici insan yapabilmelidir..

Hayat şartlarımız, ekonomik durumumuz, ihtiyaçlarımız ve dünya geneline paralellik göz önünde bulundurulmalıdır. Ezbere dayalı bilgi yerine uygulamalı öğretim esas alınmalıdır. Eğitim politikası net olmalı, denemelerle tereddütlerle zaman harcanmamalı. Özgür ve bağımsız olmanın yanı sıra, vatandaşa hak ve görevleri tam olarak öğretilmelidir. Milli değerleri korumak için sadece silahla değil düşünce bazında da şavaş verilmelidir.

Sadece inanca dayalı bir eğitimle milli unsurlar göz önüne alınmadan bilim ve fen çerçevesinde olmayan eğitimde özgürlük kavramı yok olur, biat gelişir. Biat kültüründe insanlar haklarını bilmez bilse de koruyamazlar. İşte Atatürk o günün yerli ve yabancı eğitimcilerin görüşlerinden yararlanarak bir eğitim sistemi oluşturmuşsa da; henüz tam uygulanamadan bu sistem saptırılmış, aslından uzaklaştırılmış daha sonra da ülkenin ihtiyacından fazla yetişmiş meslek grupları oluşurken esas ihtiyacımız olan meslek dallarında yetersiz elemanlar iş başına geçmiş, işsizlik başlıbaşına sorun olmuştur. Rüşvet ve kayırmalarla ehil olmayan kişiler önemli görevlere getirilmiş, beyin göçleri hızlanmış, üniversitelere girişler ayrı, mezun olduktan sonraki atamalar daha doğrusu atanamamalar toplumu çıkmazlara sokmuştur. Garsonluk yapan mühendisler, simit satan öğretmenler, kasiyer olan doktorlar v,s ile yaşamımız zor yaşanır olmuştur. Eğitim aldığı alanda çalışma, uzmanlaşma şansı yakalamak, imkansız hale gelmiştir. Gençler kolay yoldan çok para kazanma tuzaklarına düşmeden, etik değerlerini yitirmeden özgür, saygın ,huzurlu insanlar olarak yaşayacakları vatandaşlık haklarını engelsiz kullanıp devletine karşı görevlerini noksansız yapacakları bir ülke bırakalım.

11-12-2021/ULVİYE KARA AKCOŞ