Bu Dünyada Cennet

BU DÜNYADA CENNET

350.000 dünya yılı evrene hizmet etmesi gereken dünya planeti, ne yazık ki akut bir hastalık geçiriyor. Hatta bu hastalık kronikleşiyor . Bırakın evrene hizmet etmeyi, açık açık zarar veriyor.

Evrenin bir uzvu konumundaki bu planetin dengeleri bozuk. Su, ışık, renk, ses, düşünce, bilişim, toprak, hava kirliliğinin boyutları sınırları aşıyor. Acil temizlik programına alınan bu planet, evimizde yaptığımız mevsim temizliği gibi tüm eşyalar yerinden oynatılarak kıyı- köşe temizleniyor. Bu arada evde yaşayan insanlar, kuş, kedi, köpek gibi hayvanlar ve hatta mikroorganizmaların rahatı bozuluyor. Bir çoğu ölüyor, kaçıyor, üreme ortamları kalmıyor.

İşte dünyadaki yaşananlar da aynen bu.Yaşam alanları daraltılarak gıda üretimine yönelik çiftliklerde hayvanlar bir metrekarelik alanlarda doğuyor, büyüyor. Aldığı enerjiyi kullanamadığı için vücutları et ve yağa dönüşüyor. İşe ticari bakan kuruluşlar para kazanırken hayvanlarda dengeyi bozan hastalıklar oluşuyor. Kuş gribi, domuz gribi, kanser, ülseratif kolit vs.Tüm canlılar bundan nasibini alıyor. Rant uğruna, yiyeceklerin yapısı bozuluyor.

Kirlenen sular eriyen buzulların katılımı ile evren dengelenmeye çalışıyor.Tüketilen yeryüzü zenginlikleri depremlerle tazeleniyor. Dünya kendini temizlemeye çalışırken, izleyen, etkilenen insanlık panik yaşıyor.

Çare; kimyasalları azaltmada, hayvanları doğal şartlarda ve gektiği kadar üretmekte.Ağaçlandırma çalışmalarını hızlandırmakda...Kısacası bütünden geleni bütün yararına dejenere etmeden kullanmakta. Evren; dünyayı bedenindeki kanser hücresini tedavi eder gibi düzeltmeye çalışırken dünyalılar da buna katkıda bulunmak zorundalar.

Taşıt sen, yolcu sen, sürücü sen...Ana rahmine düştüğün andan ölünceye kadar süren bir yolculuk başlıyor bu dünyada. Öncesi ve sonrası da var elbette...

Yolculuk hep aynı yöne, seferler farklı. Gidenler farklı.Kimi ışık hızıyla gidiyor, kimi sürüne sürüne...Kimi bir anda tamamlıyor seferini, kiminin sürüyor yolculuğu senelerce. Ne yön değiştirmek mümkün, ne de geriye dönmek. O halde bu yolculuğu olabildiğince güzel yaşamamak niye?

Geçtiğin yerlere sevgi tohumları atıp, gördüklerine içten gülücükler, tatlı anılar bırakmamak niye?

Açgözlülükle gördüğünü alıp yükünü arttırmak yerine ihtiyacın olanı alıp kalanı ardından gelene kirletmeden bırakamamak niye?

Yol açık, yük hafif olunca keyfine doyum olmaz bu yolculuğun.

İnsanlar; bütün güzellikleri, CENNET adı altında öldükten sonra yaşayacaklarını umdukları bir sonraki döneme ertelemeyi seçip ibadetlerle o döneme yatırım yapmaya çalışırken; bu dünyadaki güzellikleri kaçırıyorlar. Cennet kavramı da kişiye ve inanca göre değişik. Şırıl şırıl akan kevser sularının tadını henüz bilmiyoruz. Kırk Huri veya kırk Nuri ile geçecek zamana da hevesli olan var, olmayan var. Dallarda hurma ağaçları, gölgelikler, serin yerler, çölde yaşayanların hayalleri. Eskimoların cennet hayalleri, düzenli ısı veren bir ocak başında oturmak olabilir. İyi de; hayal ettiklerimizi yaşamak için ölmeyi beklemek yerine bu dünyada keyifle yaşayacağımız ortamları yaratmaya çalışsak nasıl olur. Önce temiz su ,temiz hava. Yemyeşil uçsuz bucaksız ormanlar, çevremizde sevdiğimiz, güvendiğimiz insanlar. Rahat koşullarda yaşayacağımız konutlar, genetiğiyle oynanmamış yiyecekler, sağlıklı yaşam, kaliteli eğitim. İnanç ,düşünce ve davranış özgürlüğü. HER VARLIĞIN YAŞAM HAKKINA SAYGI DUYULAN BİR DÜNYA yaratmak bizim elimizde. Yani cennet nimetlerinin bir çoğunu, bu dünyada yaşayabiliriz. Buradaki yaşam kalitemiz, bizi ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet gibi günahlardan zaten uzak tutacaktır. Böylece bir sonraki yaşamın cenneti de bizi kucaklayacaktır. Bir de bu açıdan bakalım!

ULVİYE KARA AKCOŞ/BANDIRMA/14-09-2019