Borç

BORÇ
Borçlu musunuz?Allah yardımcınız olsun! Allah kimseyi, kimseye borçlu bırakmasın!  

Eğer borcunuz devlete, resmi bir kurumaysa korkunuz olmasın. Asla borçlu kalmayacağınızı bilin! Çünkü eninde sonunda bu borcunuzu  ödersiniz, devlet ne yapar ne eder alacağını sizden tahsil eder. Hem de faiziyle.

Borçlandığınız kasabın, bakkalın önünden görünmeden kaçmaya benzemez bu. Hele eşi dostu: aldığınız borcu yarın , öbür gün  ödeyeceğim diye  savsaklamaya hiç benzemez. İhbarname gelir, polis veya vergi memuru kapınıza dayanır, mahkemelere gide gele pabuçlarınız aşınır. Evinize, mallarınıza, maaşınıza tedbir konur, haciz gelir, gözyaşınıza bakmadan alır götürürler,  değerli neyininiz varsa! Yetmez, tutuklanır, hapse girersiniz. Yani boğazınıza bir el çöker, kanırta kanırta alacağını alır sizden. Ölüm bile kurtuluş olamaz. Geride kalan mirasçılarınızın kapısı Tık! Tık ! Çalınır..

*
Kimse borçlu yaşamak istemez, hele borçlu ölmek daha da kötüdür. Bu nedenle    helallik alır veririz aramızda. Komşudan bir yumurta borç alsak; ilk fırsatta götürüp teşekkür ederiz. Bir yumurta deyip geçmeyiz..Almak istemezse; yemin billah veririz. Dinimiz kul hakkına izin vermez. Vermez de bu kul için geçerli sanırım. Resmi kurum için söylenmiş bir söz var mı bilmiyorum. Varsa da inanacağımı sanmıyorum. Alacak verecek konusunda dürüst olmak gerekir.  Neden mi?" Türksel ve süperonlayn" mağdurlarındanım da ondan!.

Teknoloji her birimize ulaştı. Çoğumuz internet bağımlısı olduk. Bu konuda yeterli bilgisi olan var, olmayan var. Bilenler bilmeyenlere yardım ediyor, Elinde telefon dizinde bilgisayar bir topluma dönüştük. Uzaktan eğitim de kaçınılmaz olunca  türksell  vodafon, telekom , internet kuruluşları komşu kapısı oldu. Bayiiler tıklım tıklım dolu. Çalışanlar yorgun, bezgin ama kibarlıklarına diyecek yok! Bazı işleri telefonla internet üzerinden de yapma şansımız var. Mesela paketiniz bitti! Yooo daha bitmedi. Bitmesine daha iki ay var. Mesaj üzerine mesaj geliyor. Şu kadar GB  bu kadar SMS bilmem kaç dakika her yöne konuşma....Mesajlar yetmiyor, sesli aranıyorsunuz defalarca. Kibar kibar reklamlar... Aramanız gerekirse; yine dakikalarca bu reklamları dinlemek zorundasınız. Size en uygun görülen paket öyle bir sunuluyor ki  beyin fırtınası yaşıyorsunuz. Mazallah her hangi bir nedenle ağzınızdan( olur, olabilir, evet veya benzeri ) bir söz çıktıysa paket size, o an  yapışıyor. Dönüşü yok. Varsa da mısır piramitlerinde labirentlere dalın daha iyi. Bin dereden su geliyor, defalarca, günlerce  uğraşıyorsunuz. Bir konuyu on kişiye ayrı ayrı anlatıyorsunuz. O kadar  kibar ve yapıcı cevaplar alıyorsunuz, sorununuzun o an çözüleceğine öyle inanıyorsunuz ki!  Ama ne yazık ki ufukta sonu görünmüyor.  Paranız gitti gider.

 Bugün bana ,yarın sana..

Bıktırma, bezdirme politikası tıkır tıkır işliyor.  Teknoloji alanında tüketici haklarını savunan bir de ciddi kurum var. Kuruma ne kadar haklı olduğunuzu kanıtlamanız gerek. Kanıt;  kurumla aranızda geçen konuşmalar, bayiide yardım talep ettiğiniz gencin size anlattıkları sözle verilen güvence. Kimle ne konuştuğunuzu, nasıl tava geldiğinizi, ne ara olumlu yanıt verdiğinizi bir bir hatırlamanız, uygun bir dil ile anlatmanız gerek. En basitini özetlemeye çalışayım. "SüperOnlayn" kendi sistemlerine geçerseniz, daha önce bağlı olduğunuz sistemden ayrıldığınız için ödemeniz gereken miktari karşılayacağını söylüyor. Kapınıza  bu işin reklamını yapan gençlerin biri gidip biri geliyor broşür bırakıyorlar. Bu gençlerin hiç suçu yok. İşsizliğin tavan yaptığı bir dönemde sadece kendilerine verilen görevi yapmaya çalışıyorlar. Bayide koskoca ışıklı  panoda  bu paranın ödeneceği yazıyor. Ama alma sırası size geldiğinde, karşınızda muhatap yok, veya birden fazla muhatap var,( Bu arada gecikmeye sebep kendileri.) aralarında paslaşıyorlar. İstenen evrakları teslim ettiğiniz kişi ortada yok!. Biri haklısınız paranızı alacaksınız derken diğeri, başvuru süresi aşılmış, alamazsınız diyor... Evrakları şu gün şurada  verdiğinizi söylüyorsunuz. Size evrak teslim ettiğiniz kişinin adını soruyor.... Her iş ilişkisinde karşımızdaki elemanın kimlik fotokopisini alıyormuşuz gibi... Her telefon konuşmanızda dinlediğiniz tantanalı müzikle  kafanızın şişmesi caba! Bırakın paranızı almayı, illet sahibi oluyorsunuz. Ve bütün bunlara rağmen  eliniz mahkum! Devletten alacağınız ama düyuna kaldığı için alamadığınız paralar kul hakkı sayılmıyor mu?

*
Bilirsiniz. Dua ederken önce bilerek bilmeyerek yapılan hatalar, işlenen günahlar için af dilenir, tövbe edilir. Hac' ca gidecek kişi tüm borçlarını kapatır, eş, dost ve akrabalarından helalik ister. Çünkü; günah üzerine yapılan ibadetin temeli olmaz. Etrafı kırıp döküp, çalıp çırpıp gönül kıra kıra insan olunmaz.
Bir de yıpratılan, değersizleştirilen, kapatılan, karalanan kurumlar var. Onlar da bize hizmet veren olmazsa olmazlarımız. Toplumu ayakta tutan değerli sütunlar, temel taşları...
Sağlık çalışanları bizlere hizmet vermeye çalışırken ölüyor sevgili  dostlar! Kimsenin emeğini küçümsemek haddim değil, sahnelerde assolist olup milyonlar kazananlara, sahalarda top koşturup paraya para demeyenlere, bir şekilde yönetici kadrolarındaki yumuşak koltuklara oturup son model arabaları altlarına alıp maaşlarını az bulan, dokunulmazlık zırhının altından topluma ahkam kesenleri gücü yetenlere havale ediyorum.
Bize hizmet ederken ölen sağlık çalişanlarına bütün toplumun borçlu olduğunu düşünüyorum. Onların sesine kulak verip duymayanlara duyuralım. Uygun şartlarda çalışmalarını, hak ettikleri kadar kazanmalarını isteyip destekleyelim. Onlara saygı gösterip değer verelim. Aynı şekilde demokrasiyi ayakta tutan bütün kurumları savunalım. Eline geçirdiği imkanlarla haklarımızı çiğneyenleri kınayalım. Bu ulus hepimizin. Görüşümüz ne olursa olsun aynı topraklarda yaşıyor, aynı sularda yüzüyoruz unutmayalım.
ULVİYE KARA AKCOŞ -BANDIRMA -18-10-2020