Bizi Öldürmeye Geliyorlar

BİZİ ÖLDÜRMEYE GELİYORLAR

Ülkemin her yerinde maden arama adına, enerji adına, sanayileşme adına ve modern yapılar adına yoğun bir talan süreci yaşanıyor. Hepsi hesapsız, kitapsız, plansız ve programsız. Bütün bunların temelinde ülkenin gırtlağına kadar batağına düştüğü oportünist politikacılar yatmaktadır. Oportünizm nedir? Wikipedia’da “Oportünizm ya da fırsatçılık olaylardan bencil avantajlar edinen bilinçli politika ve uygulamadır” diye tanımlanıyor. Konunun felsefi ve politik tartışmasına girmeden özet tanımı budur.

Maalesef cehalete, bilgi eksikliği ve yanlışlığına sistematik bir şekilde itilen toplum bu oportünist politikacıların en büyük gücü. Çünkü bu tip insanlar her zaman halktan yana görünmelerine ve onların her dediğine evet deme eyyamcılığı yapmalarına rağmen asla ve asla kendi çıkarlarından başka bir şeyi düşünmezler. O yüzden seçim meydanlarında siz ne isterseniz onu yapacağız derler ama geniş halk kitlelerinin değil sermaye sınıfının ve kendi çıkarlarına hizmet ederler. Bu hizmetlerini her türlü süslü laflarla allayıp pullayıp halka satarlar. Siyaset alanında bunun en somut örneğini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde görüyor ve yaşıyoruz.

Benim derdim siyaset mekanizması değil. O bir gün mutlaka bir yolunu bulacaktır. Benim derdim yaşadığımız coğrafyada genelde de dünya ölçeğinde insanoğlunun nasıl bu kadar kötü olabildiği.

Sevgili dostlar konuyu çok fazla lafa boğmadan öze geleyim. Bilindiği gibi Bandırma’da 40 bin dekar alan üzerine kurulacak Ağır Metal Organize Sanayi bölgesi çalışmaları saman altından suru yürütme misali bürokratik kapılar altında maskeli toplantılarla devam ediyor. Bu projenin içerisinde %6 hisseyle Bandırma Belediyesi ’de var. Bu projeyi bölgenin başına bela eden eski yönetimi vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Çünkü fazlası elimden gelmiyor.

Bu proje birinci sınıf deprem bölgesi üzerindeki aktif fay hatlarının üzerine kuruluyor.

Bu proje birinci sınıf tarım alanlarının üzerine kuruluyor.

Bu proje raporlarda belirtildiği gibi kumsal, gevşek yapılı ve dolgu diye tabir edilen, sıvılaşmanın çok yüksek olduğu bir zemin üzerine kuruluyor.

Bu proje sonucu bölgenin kalkınacağı, bölgede işsizlik sorununun çözüleceği söyleniyor. Bu projeyle Bandırma’nın Ağır Metal Sanayi üssü haline geleceği söyleniyor. Bundan herkesin faydalanacağı söyleniyor. Çevreyi kirletmeyeceği, tarımsal alanlara ve üretime zarar vermeyeceği, kurulacak organize sanayinin son teknolojik çevreci donanımlara sahip olacağı süslü laflarla, hayali rakamlarla anlatılıyor.

Sevgili dostlar; öncelikle sanayileşme karşıtı falan biri değilim. Ancak anlatılanların hepsinde doğruluk payı olsa bile vereceği zarar faydasından çok daha büyüktür. Yani atılan taş ürkütülen kurbağaya değmemektedir.

Bakın kurulacak Ölüm Tesisi sadece Bandırma’yı değil, Gönen, Manyas, Erdek’ten Çanakkale’ye kadar geniş bir alanı etkileyecektir. Bütün alt yapı çalışmaları bu yönde devam etmektedir. Üstünde yaşadığımız bölge tarımsal ürün çeşitliliği açısından Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biridir. Kurulacak Ölüm Tesisi ile tüm bu bölgedeki börtü böcek, deredeki balıktan gökteki uçan kuşa kadar her şey etkilenecektir. Şu anda bölgede var olan 3-5 küçük ölçekli mandra, salça fabrikası ve diğer tesislerin yarattığı kirliliğe hiçbir yaptırım uygulayamayan yerel ve merkezi yönetim böylesi bir yatırıma çevreci önlem aldırabilir mi?

Kurulacak tesis ölüm saçacak. Ağır Metal Sanayinin atıkları herhalde hafif metal veya denizdeki balığın gökteki kuşun yiyebileceği atıklar olmayacak. O atıkların karıştığı yer altı ve yer üstü sularıyla yetiştirilecek tarımsal ürünlere bu kalıntılar geçecek. Tarımsal verimlilik düşecek. Tarladan biçtiğiniz otla veya merada otlattığınız hayvanın sütüne ve etine bu ağır metal kalıntıları geçecek. Belki işsiz kimse kalmayacak ama kazandığınız parayla alacağınız ürünler sizi ölüme götürecek. Bizi öldürecekler Ey Halkım.

Bu proje sonrası Bandırma nüfusunun yakın gelecekte 500 bin olacağı öngörülüyor. Şu anki trafiği kaldıramayan sorunları çözemeyen bir şehir 500 binin getireceği sorunları nasıl çözecek? Bandırma’nın içme suyu ihtiyacı nasıl karşılanacak? Bu nüfus yoğunluğunun getireceği sosyal kültürel sorunların çözümüne yönelik nasıl bir planlama var? 15-20 yıl sonra Bandırma’lı kendi memleketinde yabancı olacak. Bu tesis bütün bölgenin sadece ekolojik yapısını değil siyasal, sosyal ve kültürel yapısını değiştirecek. İstediğiniz bu mu?

Bu söylediklerimi inanmayanlar İzmit-Dilovası-Gebze’yi baksınlar. İnsanların meslek hastalığına hangi oranda yakalandıklarını, yaşam kalitelerinin nasıl düştüğünü, çevrenin nasıl kirlendiğini görmeleri anlamaları için illaki o bölgede yaşamaları ya da gitmeleri gerekmiyor. Elinizdeki telefonlarda Tik-Tok ve benzeri saçmalıklardan zaman ayırın da bir bakın.

Türkiye’de toplam sanayi üretiminin ancak %3 ileri teknoloji üreten şirketlerden oluşuyor. Geri kalanının büyük bölümü hiçbir yeni teknoloji yaratmayan veya gerektirmeyen yatırımlar. Sevgili Dostlar; hatırlarsınız daha 15-20 gün önce bir kararnameyle pirinç ve diğer tahıllarda gümrük vergisi sıfırlandı. Türkiye son on yıldır ortalama 7-8 milyon ton buğday ithal ediyor. Bu yıl bu rakamın on milyon tonu geçeceği tahmin ediliyor. Siz bakmayın “ biz onları alıp işleyip satıyoruz” dediklerine. Koskocaman bir yalan daha. Toprağı aç, insanı aç, hayvanı aç bir ülkede önceliğin birinci sınıf tarım alanlarına Ağır Metal organize Sanayi yapımı olmasını açıklayabilecek bir tane aklı başında adam varsa çıksın anlatsın.

Sayın Başkan Tolga Tosun; siz bu pisliği kucağınızda buldunuz kabul ediyorum. Ama bu pislikte ısrar etmenizi anlayamıyorum. Bu köşeden size defalarca seslendim, kapalı kapılar altında pandemi dolayısıyla düzenlenen maskeli toplantılardan sonra çıkın bir açıklama yapın. Süreci anlatın. Nasıl bir süreç yürüdüğünü halkın bilme hakkı var. Yapmayın bu projede ısrarcı olmayın diye haykırdım. Siz bildiğinizi yapmakta ısrar ediyorsunuz. Çünkü, kişisel olarak karşı olmamla birlikte, yasal olarak kurulu rotaryanların, lionsların egemen olduğu sizin de üyesi olduğunu bildiğim bir yapı içerisinde doğadan ve halktan yana tavır koymanız beklenemez. Sizin halkçılık anlayışınız ihtiyaç sahiplerinden ulaşabildiklerinize süt dağıtmak, evlerini temizlemek ve köylere asfalt dökmek veya parke döşemekten ibaret. Sizin çevre anlayışınız doğanın talan edilmesine izin verirken şehri güzelleştirmek adına kıyıda kenarda kalan üç-beş toprak parçasına çiçek dikmekten ibaret. Çevreci anlayış ve doğa sevgisi barınaktaki ve Levent’teki üç-beş köpeğe yem vermekle olmuyor. Çevreci anlayış hiç tanımadığınız bilmediğiniz bitkinin, böceğin gözle göremediğiniz mikroorganizmaların yaşam hakkına sahip çıkmakla oluyor. Çevreci anlayış doğayla savaşarak değil uyum içerisinde barış içerisinde yaşamakla oluyor.

Geçtiğimiz günlerde Güney Marmara Dayanışmasından arkadaşlar partinizin ilçe örgütünü ziyaret etmiş. Basından edindiğim bilgilere göre yine sizin rotaryen ve/veya lions üyesi başkanınız ve diğer yönetim kurulu üyeleriniz bu projeye karşı olduklarını söylemişler. Bu tamda partinizin ve sizin oportünizmin bataklığına saplandığınızın itirafıdır. Çıkın ve açıkça anlatın. Kimden yana olduğunuzu bilelim.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. İnsan türü bu haline gelene kadar birçok evrim yaşadı. Gerçi evrim bizim ülkemizde yok. Ama İslam Coğrafyası dışındaki bütün dünyada var. Bu evrim sürecinde birçok canlı türü yok oldu. Halen daha yok olmaya devam etmekte. İnsanlığın ayak basmadığı yerlerde bile yarattığımız kirlilikten dolayı insanlar ölüyor. Böyle giderse ki gidiyor, insan türü yok olacak. Ve bu duruma gözüne para hırsı bürümüş iş dünyası ile siyasal kariyer hırsı bürümüş politikacılar ve en çokta ürettiğinden daha fazla tüketen insanlık sebep olacak.

Başkan yayınladığın bir anket sonucuna göre en başarılı ilçe belediye başkanlarının arasında derece yapmıştın. Bu güvenle bu bölgenin çehresini değiştirebilir daha yaşanılası bir habitat için mücadele edebilirsin. Hem kendine hem gelecek kuşaklara bu iyiliği yap lütfen.

01-01-2020/CEVDET AYAN