Bir Zamanlar Köyümün Kadınları

Altmış yıl önce  bir kadının 24 saati...

Kadın sabah karanlık kalkar, namazını kılar, önce ahır işlerini halletmesi lazım.

Evin içi topraktandır su ısıtmak için ateşlik denen yerde ateş yakar, büyük bir bakır kazan(malez) ateşin üzerindeki zincire asılarak su doldurulur, su ısınırken içine elde ne varsa yemek artıkları, kıyılmış taze ot sebze vs doldurulur az pişmeye bırakılır, bu arada kazan pişene kadar ahır temizlenir, süpürülür, gübre artıkları ahırın dışına çıkartılır. Kazan ateşten alınarak evin altındaki ahıra kadar zor bela taşınır hayvanın önüne konur ki sağılmasına izin versin.Sığır sağılır, süt eve getirilir, ateşin üstüne daha ufak bir kazana dökülerek kaynamaya bırakılır, henüz gün yeni doğmuş herkes uyuyordur.

Eş ve çocuklar uyanmadan sabah sofrasını büyükçe bir bakır sini ile kurar, eğer akşamdan ekmeğini yoğurup pişirmiş ise şanslıdır, pişirmemiş ise derhal mısır unu ile ekmek yapıp pişirmek zorundadır, buğday unu ile henüz tanışılmamış yada yeni yeni tanışılıyor.
Hamur yoğrulup pleki(taştan kesilmiş tepsi)ye konur, üzeri sac ile örtülür, önceden yanan ateşliğe gömülmeden önce  köz ile doldurulup pişmeye bırakılır.Sofra dedikse hemen aklınıza bu günkü sofralar gelmesin, bakır tavada sütten yada ayrandan yapılmış muhallebi kıvamında çılbır denen bir yemek hazırlar tavayla ortaya koyar, ev halkını kaldırır herkes sofraya oturur yiyebildiği kadar yer genelde hiç kimse tam doymaz, sofra faslı biter. Baba akşama kadar evde olup bitenden habersiz her günkü gibi işine gider.

Kadının yoğun hayatı tüm hızıyla devam etmektedir, sofra kaldırılır, bu zamandan farklı tek avantaj bulaşık çok az, bir tava ve bir sini birde tahta kaşıklar yıkanır.Bulaşık dediysek durun hemen aklınıza mermerden yapılmış bataryadan suyu akan mutfak lavabosu gelmesin, mutfak bile gelmesin, tahta dolap yada raf lükstü, su evin giriş kapısına kadar tahtadan oluklarla getirilip akardı, o da artık yukarıdaki evlerin insafına kalmış, kendilerine su almak için evlerinin kapısından sıra ile üst üste bindirilerek geçen oluğu kaldırıp, suyunu kullanacağı kaba doldurup ta oluğu yerine koymaya unutmuşsa aşağı ki evlere su yok, mahalle kavgasına buyurun.

Oluktan suyu doldurduğu kazan ateşlikte zincirde asılı durur, bulaşıkları o kazana daldırır.. Şokali(mısırın dışındaki yeşil kabuğu) ile biraz çevirir al sana pırıl pırıl bulaşık..(bu anlattıklarımı kimilerimiz bilir ama bazılarımız hayal bile edemez, bu adam ne anlatıyor, oluk moluk).Bu konuyu kısa bir bilgiyle kapatayım, belki aklınıza musluktan akan su yoksa insanlar nasıl yıkanıyor nerede banyo ediyor sorusu gelebilir haklısınız da ama maalesef banyo manyo yok, evet yanlış okumadınız banyo yok, sıkı durun tuvalet de yok, zaruri yıkanmak isteyen bakır güğümü su doldurup ahırda sığırların yanında yıkanır, tuvalet ihtiyacı da orası yada ahırın yanında derme çatma tahtalardan yapılmış bir kulübe, dışarıdan bakınca içerisi gözüken kışın soğuk rüzgardan mabadınızın donup taş kesileceği tuvalet, sıçabilirseniz artık size kalmış.

Birde bu durumu yaşayan kadın ise....

Ama lüks banyolarda olurdu, yazın mısırlar kesilip kurutulunca bağ bağ bağlanır, bahçede bir yerde bizde ''tomon'' derler kızılderili çadırı misali ortası boş kalacak şekilde dizilir kışın hayvanlara vermek üzere saklanırdı, içine girilince tam bir minik çadır gibi olurdu, işte lüks banyo burası, güğümü kapan tomonun içine koşar mis gibi banyo.En az altı yedi çocuktan okula gidenleri okula hazırlanır, diğerleri akşama kadar kendi hallerine bırakılır, kadın çay hasat zamanı ise hiç vakit kaybetmeden çay toplamaya gider, hem çay toplayacak hem de hayvanlarının öğlen yemeği için ot kesecek, kadın bu iki işi bir arada yapar, öğlene yakın topladığı çayları dik yokuşlardan sırtındaki sepetle eve taşır, sonra hayvanların otlarını eve taşır.

Bu yazıyı okuyup ta bizim oralı olmayan arkadaşlar şöyle bir soru sorabilir, neden inekleri otlamak için dışarıya salmıyor da otları eve taşıyorsunuz?, arkadaşlar dışarısı dediğiniz yer yaklaşık yetmiş derece açılık dik yamaçlar, insan yürümekte zorlandığı yerlerde bir evin en değerli canlısı ineği çıkarıp onu uçurumlarda ölüme terk etmek pek akıllıca olmasa gerek.

Öğlen hayvanlara su ve yem verilmesi işini yapar, evde varsa acil bir iş onu yapar, topladığı çayları sepete doldurur artık ne kadar toplamışsa, yetmiş seksen yüz kilo yüklenir sırtına, yaklaşık iki kilometre yol sırtında seksen kilo sepet gider çay alım yerine, bin bir zorluk zahmetle çayını satar, tekrar eve gelir, aceleyle tekrar dışarı çıkar, hayvanların akşamki yiyeceği otları orakla kesip eve getirme işi yaklaşık iki üç saat sürer, eve gelir zaten akşam yaklaşmıştır, akşam yemeği için artık elde ne varsa, ya kavrulmuş turşu mısır ekmeği, yada büyük bakır kazanda( manca kazanı) karalahana pişirilip mısır ekmeği eşliğinde yenmek üzere hazırlanır.

Eğer bütün bunlardan az bir zaman kalırsa, çay zamanıysa çay toplar değilse bahçe işleri ile ilgilenir, ot keser kurutur eve taşır, hayvanlardan biriken gübreleri sırtında sepetle bahçelere taşır serer kazar, bahçe kazar, mısır eker, arpa eker, kazar eker kazar eker, yani bir dakikası boş değildir kadının, işin en kötü yanı gün akşama kadar bunları yaparken başından aşağıya dır dır eden kaynana yoksa şanslıdır varsa birde o kaynananın verdiği psikolojik baskı zorluk sıkıntıyı ekleyin durumu daha iyi kavrarsınız.

Akşam olur dışarıdakiler eve gelir, baba da işten gelir, akşama kadar iş yerinde çok yorulmuştur, yorgunluğunu her halinden belli eder, eder ki ona göre akşama kadar yatmış eşi hiç mızmızlanmadan hizmete başlasın, şunun şurasında ne işi var ki zaten, çocuk oyuncağı diye düşünür, (sakın itiraz etmeyin bu daha sonraları yaşlılıklarında bir çok erkek tarafından itiraf edilmiş bir gerçektir ve sabittir) evet aynen öyle düşünür. Bizim oralarda erkeklerin işi, (istisnalar kaideyi bozmaz).

Erkek sabah evden çıkar, düzenli bir işi, iş yeri olanlar, çay fabrikasında çalışanlar ve inşaat ustaları, birde gurbete çalışmaya gidenler hariç, bunların dışındakiler akşama kadar aylak aylak o kahve senin bu kahve benim oyun oynarlar, oyundan arta kalan zamanlarında elleri arkalarına bağlı parmaklarında bir tespih, çarşı sokaklarında sallana sallana yürürler, yada pazar yerlerinde zavallı bir şekilde karıların peşinde dolaşıp dururlar, bu tarif ettiğim erkek profili bizim yöre erkeklerinin yüzde yetmişini kapsar, işte yukarıdaki kadın profilinin büyük ihtimalle akşam muhatap olduğu ev erkeği tipi, yani kadın o yorgunlukla birde bu adama hizmet eder ona kadınlık yapar.

Akşam yemeğini hep beraber yerler, baba çok yorulmuş edasıyla istirahate çekilir, ananın gece işleri başlar, çamaşırlar soğukta sıcakta fark etmeksizin elde sabunla yıkanır, sıkılır asılır, sütler kaynatılıp yoğurt yapılmış onların yayıkta çalkalanıp yağ olmazı lazım, neyse ki ana yayığı hazırlar sallamak işi çocuklara kalır çocuklarda hem oynar hem yayık sallar, sofra temizliği ev silip süpürme vs vs derken zaten gece yarısı olmuştur, gider yatar, yattıktan sonra birde o leş gibi adamla cebelleşir, daha yazayımmı.

(Böyle bir hayatı, 7-24-365 gün ve hiç ara vermeden yaşamak, bu kadar iş arasında bir düzine de çocuk doğurup büyütmek..Şaka değil haa eksik ama gerçek, robot olsa iki gün dayanamaz,)

Bu arada, bütün yukarıda anlatılanlar olup biterken elektrik yok haa, gündüz neysede gece eğer bir beş numara şişeli lamba yada fener, en azından bir likmen ve bunları yakacak yarım litre gaz yağı varsa şanslısın.

Şaka gibi değilmi.

Evet köydeki her hangi bir ananın bir günü böyle geçer bunun çok eksiği var fazlası hiç yok. Eğer bu ana benim anam ise bu işlere ek yaklaşık bir yarım günlük daha iş ekler, anamın tek istisnası babamında akşama kadar gerçekten çalışıyor olması.

Anacığım günlük işleri dışında, bir erkeğin yapabileceği tüm işleri yapar, ustalık işleri, ahşap işleri aklınıza gelen bütün işler, ayrıca elbise dikerdi, köydeki arkadaşlarının ihtiyaçlarını giderir, sepet, muta örer, sıhhiye aşı işlerini de o yapardı, akşam az boş vakti kalsa gazete kağıtlarından kese kağıdı yapardı babamın dükkanda kullanması için, ahşaptan saksılar yapar süs kağıtlarından güller çiçekler yapar babama verir dükkanda sat diye, gelinlik kızların kat kat elbiseleri ona gelir anacığım gece yarılarına kadar onları diker üç kuruş ek gelir elde etmek için, gelinlere düzen verir süsler duvak yapar yanı bildiğimiz kuaför.

Düşünsenize bütün bunları yapan birine birde kaynanası yada kocası, akşama kadar ne yaptın ki yatıyorsun muamelesi yaptığını bir düşünün, bakın yüreğiniz patlıyormu çatlıyormu artık.

Tekrar yazıyorum. Mahşer çok büyük sürprizlere gebe...

02-07-2020/CEVAT YILMAZ/BEYKOZ-İST