Basri

BASRİ
"Basri kalk oğlum hadi kahvaltıya" diye dürttü annesi . Gözünün üzerine düşmüş saçının perçemini eliyle yana taradı, "saçın uzamış" dedi.
Kahvaltıda oğlu uyanmadan , Sümer fırınından aldığı taze ekmeği dilimleyip üzerine sana yağ sürmüştü , az tuz ve acısız kırmızı toz biber sepeledi.
Büyük alt tarafı daire şeklinde yuvarlak tırtıklı su bardağına çaydanlıktan doldurdu çayı.
"Oğlum o kadar şeker atmasana , yarı beline kadar şeker oldu bardak".
Basri güldü. elinin tersiyle burnunu silip bağdaş kurdu yerdeki nihalenin üzerine konmuş kahvaltı sinisinin yanına.
Kocaman ısırdı ekmeği birde zeytin attı ağzına, çekirdeği çıkarınca annesi kızdı yine , "katık et oğlum şu nimeti bir seferde yenmez zeytinİ ikiye böl."
"Anne önlüğüm nerdee.."
"Nereye astıysan ordadır baksana askıya."
Bütün evi aktardılar önlüğünü bulamadılar Basri'nin.
Okula önlüksüz gitti.
Türküm doğruyum andımızı okudular. Öğretmeni sordu.
"Annem yıkadı başka önlüğüm yok ."
Üzüldü durumuna öğretmen ses etmedi.
Sınıfa girip sıraya oturunca çantasından çıktı önlük.
Basri okuldan çıkınca futbol oynayan çocuklar kaleci bulamayınca kaleci olurdu önlüğünü çantaya tıkıp.
Okul müdürü fakir öğrencileri saç traşına yollarken Basri her zaman en öndeydi.
Berberde el makinasıyla bir numara traş ederdi çocukları. Canları acırdı bazan ama parasız traş derdi sevinirdi .
Anası elma şekeri yapar büyükçe bir sepetin dışına kazıklarını sokarak dizer süslerdi sepeti. Okuldan geldiğinde haydi oğlum deyip Basri'nin eline tutuştururdu. Bütün sokakları geze geze bağıra bağıra satardı Elma şekerini.İki tane sokak köpeği yanından ayrılmazlardı.
Elma Şekerci Basri olmuştu artık.
Çocuk yaşta annesini kaybetti. zaten babasını hayal meyal hatırlıyordu.
Okulu da asmaya başladı , önlüğü çantayı nereye koyduğunu unuttu . yanına yoldaş iki köpeği eve aldı. yer yatağı yaptı evin ortasına,

iki köpek ortalarında Basri , yatıyorlardı.
Annesinden öğrendiği kadarıyla birkaç kez elma şeker yaptı , kendi bile beğenmedi.
Sonra bir gün köpekleri aldı iki yanına çekti kapıyı çıktı. Eve de uğramaz oldu. Nerde akşam orda sabah .
Esnaf lokantalarında tanıdıkların ısmarladığı yemeklerle karnını doyurdu. Sonra üstü başı perişan kokuyor diye lokantalara da almadılar.
Gece İş Bankası'nın yanında ; Köfteci Armağan'dan köfte yiyenler Basri'ye de aldılar köfte. Papaz Ülkü el altından ayran verdi .
Kış gelince soğuktan titremeye başlayınca kapalı olan Bahriyeli'nin eski kahvehanesine vurdu tekmeyi girdi içeri.
Mekan edindi orayı.
Şarabı parasız vermiyorlardı.
Yol bulmam lazım deyip , Haydarçavuş Camii'nden kalkan cenazelerin peşine düştü. Hakkı'ya ortak oldu cenaze işinde . İbriği taşıyıp,cenaze arabasının arkasında yer buldu kendine. Cenaze işinden kazandığı bütün paraları şaraba yatırıyordu. Ayık gezdiği yoktu artık.
Şarap olmazsa ispirto çekmeye başladı.
Üst baş perişan olunca Deli Basri'ye çıktı adı.
"Elma şekeri satmıyomusun artık!" diye soranlara
"Terfi ettim ..!Artık Deli Basri'yim" sözüyle daha da ünlendi.
Bir gün sarhoş halde dolanırken evinin önüne düştü yolu.
Vurdu tekmeyi girdi içeri
Her yer toz pislik, çatı akmış yağmur içerde.
Mutfağa baktı ,anasını görmek istedi göremedi.
O an ne kadar çer çöp kağıt parçası odun varsa topladı evin ortasına çaktı çakmağı.
Yaktı evi.
Alıp götürdüler Basr'iyi Mahzar Osman Akıl Hastalıkları Hastanesi'ne...
Çıktığında artık dokunulmazdı,
Raporlu deliydi.. 

05-03-2023/Sebahattin Pıravadılı