BAŞKANLIK ve TEK ADAMLIK !

BAŞKANLIK ve TEK ADAMLIK !

İnsan hırs ve ihtirası, nelere kadir ! Bugün BAŞKANLIK isteyenin, yarın  KRALLIK istemeyeceğini... nerden bilelim diyordu bilge lider Devlet  BAHÇELİ ! 

Aslına bakarsınız, tek adamlık bizim bugünkü  sistemimizde zaten vardı. Ama en üstte tek adamlık yerine demokratlık  yapıyorduk azıcık...Parmak kaldır - Parmak indir ! olayını bile  demokrasi diye özümsemiştik. Bastırılmış duygumuz olan BAŞKANLIĞI, şimdi  en yukardan en yüksek sesle istiyoruz şimdi. (ben istemiyorum)  

BAŞKANLIK ne menem şeydir diye düşünürken, Sultançayır Köyümü ve köy  çocuğu olduğumu hatırladım da...Köyümüzde de TEK ADAM yerine geçen bir  MUHTARIMIZ vardı, bir de ne işe yaradığını kendileri de bilmeyen KÖY  AZALARIMIZ vardı.

Azaların, Muhtarın sözünden dışarı çıktıklarını  hiç duymadım mesela. At imza. Attım. Gel toplantıya. Geldim. Toplantı  bitti git...Gittim !

Muhtarı denetlemek ne mümkün. Köyün birkaç  geliri var. O gelir muhtarın cebinde. Muhtar lütfederse ancak köyün bir  ihtiyacına harcanıyor. Yoksa ne köylünün taleplerini, ne azaların  taleplerini ipleyen falan yok. Muhtar sadece Kaymakama sorumlu,  Kaymakamlar da bir muhtarı bir yıl içinde ya görür ya görmez. Yolda  görse muhtarı tanımayacak nice Kaymakamlar görmüştüm çünkü.

Muhtar TEK ADAMLIĞINI göstermek için, bazen imeceye uymayan, mera  uygulamasında yanlış yapan biri oldu mu, korucusunu gönderir ve o kişiyi  KÖY ODASINDA sigaya çekebilirdi. Köy odasında sigaya çekilen bir  çocuktum ben de... Muhtarlık binamızın altında köylüye ait inekleri  döllemek için, damda...köye ait boğa bakılıyordu. Her taraf ot saman da  olduğu için, bizim evimizin tavuklarının bir kısmı da evimizdeki  kümesinde değil de, gelip bu damın içindeki otların üstünde  yumurtluyorlardı.  Bir gün, evdeki mümesimde tavuk sayısı ile orantılı  olmayan eksik yumurta sayısının nedenini bulmak için, tavuklarımızı  takip ettim. Sokaktan yavaş yavaş muhtarlık damına doğru gittiler. Dama  girdim baktım, yumurtaya yatmışlar !

Çıkmalarını bekledim ve  tavuklar çıkınca folluk yaptıkları otlara baktım. birinde 3, diğerinde 2  yumurta birden buldum. 5 yumurta ! Benim için servetti. Onları eve  götürdüm. Ama bunu öğrenmek, beni yanlış yola itmişti. Çünkü köyümüze  ara sıra seyyar satıcılar (Helvacılar, dondurmacılar) geliyordu.  Satıcıların geldiği gün, babamdan para istemek yerine, nasıl evimizdeki  kümesten yürüttüğüm yumurtalarla birşeyler alıyorsam, köy damına girip  yumurtalarımızı alıyor, satıcıya götürüp dondurmamı, pamuk helvamımı,  kırmızı helvamı alabiliyordum. 

Bazen de köy bakkalına birkaç  yumurta ile gidiyor ve oradan da leblebi şeker, leblebi tozu, fruko  gazoz, nadiren de Kocataş Kola alıyordum. Bir gün olan oldu ve korucu  beni damdan yumurta alırken yakaladı !

Kulağımı çekiyordu. Ben ;  bunlar bizim tavuklarımızın yumurtası diyordum, korucu ise ; bunlar  MUHTARIN MALI...Burdan alırsan hırsızsın diyordu ! Ve, beni tutuklamış  gibi köy odasına götürdü. Elimde de 2 yumurta, hala duruyordu. Suçüstü  yapmıştı, korucu beni.

Muhtarımız ve bir iki azamız daha geldi.  Ve mahkeme kuruldu. Yargılandım. Berat etmedim ama, bir daha  yakalanırsam, Jandarmaya teslim edileceğim söylendi yüzüme ve serbest  kaldım. Muhtar bana kıyamamıştı :)  Dayak yemedim ama, başka çocukların, köy odasında dövüldüklerini falan  duymuşluğum vardı. Bu olaydan sonra, babam da bana kızmıştı ve yumurta  peşine düşmemem için, kaçak yapan tavuklarımızı kesti.   

Köyler TEK ADAMLA yönetilir de, kasabalar ve ilçeler ve iller ve dahi şehirler... niye TEK ADAMLA yönetilmesin !

Benim zamanımda kasabalara NAHİYE denilirdi. Ordaki TEK ADAM ise  İçişleri Bakanlığına bağlı atama ile gelen NAHİYE MÜDÜRLERİYDİ. Susurluk  ÖMERKÖY, Susurluk KARAPÜRÇEK, Susurluk GÖBEL Nahiye Müdürlerini bilirim  de, pek afilli ve pek cakalıydılar ne yalan...Kasabayı ilgilendiren  ekonomik ve sosyal konulardaki tek adam NAHİYE MÜDÜRÜ idi ki, kasabada  Jandarma falan varsa, Jandarma Komutanı bile müdüre susta dururdu. Son  sözleri daima Nahiye müdürleri söylerdi. 

Düşünsenize ; kasabada  asayişi bozan bir asi mi çıktı, müdür onu karakola çektirir ve müdür  istiyorsa o kişi karakolda pek güzel dövülür ve yaptığına pişman  edilirdi. Ama müdür derse ki SALIVERİN, karakol komutanı o kişiyi hemen  salardı.

İlçelerde, köylerden farksızdı aslında. Sözde seçimle  gelen bir BELEDİYE BAŞKANI (adı onların zaten BAŞKAN) oluyordu hem de  partili başkan. Partisinin üyelerini ve adamlarını kayıran bir başkan.  Sıkıysa kayırmasın. Belediye başkanı hangi partiliyse, Belediyeye ait  bütün imkanlar zaten önce kendi partililerine sunuluyor. Belediyeye bir  eleman mı alınacak, parti başkanı ile Belediye Başkanı bu adamı  belirliyor. Veya bir ihale mi yapılacak. İhaleyi alacak adamı da onlar  belirliyor ve başkası eskaza alırsa ihaleyi, ihale iptal ediliyor. 

lçenin tek adamı yani Başkanı, Belediye Meclisince denetlenebiliyor mu  ? Asla...Çünkü Belediye meclis üyelerinin çoğunluğu zaten kendi  partisinden. Ayda bir defa toplanan bir meclis var. O meclis üyeleri  Başkan tarafından önlerine konan gündem dahilinde PARMAK KALDIR-PARMAK  İNDİR eylemi yapabiliyorlar toplantılarda.  Gündemi bozmak veya  toplantıdan önce Başkanın aldığı kararları bozmam nemümkün...Siz hiç  Belediye meclis üyelerinin, Başkan hakkında bir gensoru benzeri birşey  sorduğunu duydunuz mu veya meclis üyeleri tarafından görevinden alınan  bir başkan ? 

Yani Belediyelerde nüfusa göre yüzlerce kişi  çalışabilir de, kimsenin bir yaptırım gücü yoktur. Sadece siyasi  kararlar ve Başkan ne derse o önemlidir. Bir ilçe sakini olan vatandaşın  bir AKARYAKIT İSTASYONU kurmak gibi bir talebi olsun mesela. Başkan,  olmaz dediyse biliniz ki bütün meclis üyeleri istisnasız HAYIR diye  parmak kaldırırlar ki, DİKTATÖRCE yönetilen örnek kurumlardır  Belediyeler...

İl Belediyelerini ve Büyük Şehir Belediyelerini  pek iyi bilmiyorum da, onların da bizim köye, bizim nahiyeye, bizim  ilçeye benzediğini en azından tahmin edebiliyorum. Büyük Başkan ne derse  o olur !

Haaa, Partilerde, derneklerde, Odalarda v.s durumumuz farklı mı ? 

Elbette ki değil. Başkan ne derse o olur. Varsa yönetim kurulları,  varsa meclisleri onlar da göstermeliktir ve TEK ADAMLIK hepsinde  geçerlidir.

Şimdi bunları anlattım diye, sakın ola ki benim YENİ  ANAYASA TEKLİFİNE, tek adamlık başkanlık rejimine EVET dediğimi veya  diyeceğimi sakın düşünmeyiniz. Çünkü ben, en aşağıdan beri TEK  ADAMLARIN, BAŞKANLARIN hışmına fazla uğramış, aman fendim-tamam efendim  dememiş biriyim. Bu yüzden de hep muhaliftim bu düzene gene muhalifim  getirilecek yeni düzene.

Ahhh komanistler, ahhh solcular ahhh.  60'lı yıllarda DÜZEN DEĞİŞECEK ! diye yolaçıktınız. Biz düzen değişince  düzülen değişecek mi diye düşünürken, sizler düzene uydunuz ve kiminiz  liboş oldu, kiminiz sosyal faşist, kiminiz de en kral kapitalist ve bizi  aldattınız be arkadaş !

Ben, 16 Nisanda yapılacak Referandum da (HAYIR' oyu vereceğim. 

80 MİLYON KERE ; #BAŞKANLIĞA #HAYIR  anlamında, bir tanecik çobanla eşit olan oyumu HAYIR diyerek  kullanacağım. İşbu HAYIR -EVET mevzuu açılmışken de, eğer TEK ADAMLIK  REJİMİNE devşirmemiş olursak, bunu köy muhtarına kadar  demokratikleştiren bir sistemin propagandasını yapacağım. Yani bekleyin  Aksarayda kuzu gibi şak şak yapan MUHTARLAR ve bekleyin Belediye  BAŞKANLARI...PARTİ BAŞKANLARI, DERNEK-ODA BAŞKANLARI...sizlerinde  BAŞKANLIĞINIZ, tek adamlığınız ve diktatörce yönetimleriniz ve insani  dediğiniz hırslarınız... tehlikede ona göre... :) 17.02.2016   NOGAYTÜRK