Aynı Nakarat Hepsi Bayat

AYNI NAKARAT HEPSİ BAYAT
Bugün Bandırma’da birbirinin karşıtı iki etkinlik vardı. Biri gizli saklı organize edildi. Katılması istenenler telefonla tek tek arandı. Aranan isimlerin dışında katılımcı istenmedi. Diğeri açık bir çağrıyla yapıldı. Kazdağları Ekoloji Platformu destek verdi ama Bandırma’nın güzide çevre ve demokrasi örgüt ve platformları sırtını döndü.! 
Şimdi tek tek gidelim. 
Birinci organizasyon hurdacılar OSB başkanının katıldığı yerel ayağını Bandırma’nın “özgür ve tarafsız medya” derneğinin düzenlediği bir propaganda toplantısıydı. Katılımcılar önce güzel bir kahvaltı masasında toplandı. Hani yeri geldiğinde “simit yeriz, soğan ekmek yer yine bu ekonomik savaşı kazanırız” diyen cenahın açık veya gizli sözcüleri zengin kahvaltı sofrasında karınlarını doyurdular. Sonra elbirliğiyle Hurdacılar OSB’nin idari binası olan gecekonduya doğru hareket ettiler. Yol yok. Her yer çamur. Lüks arabalar çamurda gidemez ama olanak çok. Hemen çift çeker arazi araçlarıyla “Bandırma’nın özgür basın çalışanları” gecekonduya taşındı. Çay burada maketler eşliğinde kimseyi konuşturmadan güzel bir sunum yaptı. Hurdacılığın ne kadar önemli olduğunu ileri teknoloji transfer edeceklerini, istihdam yaratacaklarını, kendilerinin iyi niyetlerini anlattı. Bu arada kendi marifetlerini yeteneklerini de saydı ama birini unuttu. Kaçak kafe ve Kızılay soygununu. Konumuz Çay’la beraber yerel basınımızın güzide elemanları. 
Turgut Özal’ın ilk yıllarıydı. Ülkedeki köşe başlarını tutmuş gazetecileri Başbakanlık konutuna çağırır yemekler verirdi. Hatta yemek vermekle kalmaz bunlara altın kaplama kalem hediye ederdi. Sonradan o kalemlerin içinde kayıt edici veya vericilerin olduğu ortaya çıktı. Bu kalemleri alma şerefine ulaşmış kelli felli köşe yazarları övünerek Başbakan’ın sofrasında oturduklarını anlatıp, kalemin hakkını yıllarca verdiler. Gelenek değişmedi. Özellikle son 18 yıllık iktidar döneminde bu geleneği yaşadık. O sofralara kimler oturmadı ki. Mehmet Barlas, Ahmet Altan, bir dönem AKP’nin sesi olarak görev yapan Akif Beki, Ahmet Hakan, Fehmi Koru, Nazlı Ilıcak ve her dönemin en şöhretlisi Abdülkadir Selvi. Allah için hepsi sofranın hakkını verdi, veriyor.
Basın tarihinde Ali Kemal’ler de var, Hasan Tahsin’ler de. Kim nerede yer almak istiyorsa kişisel tercihidir. Bu tercih sonucu, tarihteki yerlerini alırlar.
Çay’a gelirsek; bunlar aynı nakaratlar ve bayat numaralar. Buradan bir şey çıkmaz. O sofralarda oturanlar daha zengin bir sofra bulduklarında oraya gideceklerini unutma.
***
Şimdi ikinci etkinlikten söz edelim.
Organizasyonunu Güney Marmara Dayanışma Platformunun yaptığı basın açıklamasıydı
. Basın açıklamasına Kazdağları Ekoloji Platformu destek verdi ama kentimizin güzide çevrecileri ortalıkta yoktu. Sendikalar, Demokrasi Platformu, Kent Konseyi ve diğer STK’lar… Acaba tarım alanlarının yok edilmesi, yaşanacak ekolojik ve sosyolojik yıkım onların alanı değil mi? Karides çiftliği’ne karşı basın açıklamasına ellerinde bayrak ve pankartlarla Gençlik Marşı okurcasına giden sosyal demokrat CHP’li yönetici ve üyeler, ADD, ÇYDD, büyük çevreci Rotaryen ve Lions üyeleri neden alanda değildi? Hatta Misakça’ya eski ve yeni vekillerle kol kola giden Belediye Başkanı….
Çevre denince neden sadece sol - sosyal demokratlar akla gelir? Bir çakıl taşı uğruna ölecek olan milliyetçiler nerede? Ya da “Kıyamet kopacağını bilsen de elindeki fidanı dik” diyen Hz. Muhammed’in ümmeti?
6. Filo’ya kıble tutan dönemin akıncıları ve milliyetçilerinden ne farkınız var?
Hakkını yemeyeyim. Görüntü alma sırasında CHP’nin Kardiyolog Doktor İlçe Başkanı oradaydı. Ama sadece görüntü vermek için. 
Güney Marmara Dayanışma Platformu halktan yana haklı bir mücadele veriyor. Kutluyorum. Elbette “bütün halk birlik olmazsa kavga haklı olmuyor” bunu biliyoruz. Ama bütün haklı kavgalar yalnız veya 3-5 kişiyle başlar. Tıpkı Mustafa Kemal’in Samsun’a 3-5 kişiyle çıktığı gibi. Akp’li bir büyük düşünürün sözüyle bitirelim; “hiçbir şey olmasa bile mutlaka bir şeyler oldu.”

Yolunuz açık olsun…

26-12-2022/ CEVDET AYAN