Asgari Ücret Nedir,Ne Değildir?

ASGARİ ÜCRET NEDİR, NE DEĞİLDİR?  4253 TL. SADAKA MIDIR?

2022 yılının 31 Ocak tarihinde işçilere ödenecek olan asgari ücret 4253 TL., o tarihte, çok muhtemel sadaka haline gelmiş olacaktır. Üç ay gibi bir sürede TL’nin değer kaybı yüzde 90’ın üzerinde olmuştur. Ve dövizin kur artışları elektrik sayacının dönüşü gibi tam gaz devam etmektedir. Yeni asgari ücret elde edilmesi için 40 gün daha beklemek, çalışmak gerekecektir. Bu süre de açlık sınırının altında yaşam süren insanlar için oldukça uzun bir süredir. Raflardaki sütün, peynirin yanına yaklaşılamıyor, yumurtanın tanesi 2. 5 Tl olmuş. Bu ekonomik gidişat “sabır taşını” çatlatacak kadar kötüdür. Gıda maddelerindeki önlenemez fiyat artışı, her gün yaşanan akaryakıt zamları, kurlardaki önlenemeyen aşırı oynaklık, TL.’deki alım gücünü pula çevirmektedir. Çalışan kesim için gelecek günler hiç de parlak görünmüyor.

Çalışmayan kesim zaten uzunca bir dönem açlık, yoksulluk girdabında boğulmakta ve onların yaşadıkları karanlık günler, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonrası için de karanlık, hatta kapkaranlık olarak devam edecek gibi görünmektedir. Öğrenciler, işsizler, emekliler, emeklilikte yaşa takılıp da emeklilikleri engellenenler (EYT), göçmenler, düzenli bir gelir elde edemeyenler v.b. toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan bu kesim için nasıl bir gelecek tarif edebiliriz, nasıl bir umut ışığı yakabiliriz bilmek mümkün değildir. Allaha sığınmanın ötesinde, sabırlar dilemenin ötesinde, inşallah, maşallah temennilerinin dışında bir çıkış yolu gören, bilen varsa – ağzı kalabalık siyaset erbabını hariç tutaraktan- acilen, içinde yaşadığı topluma bunu açıklaması gerekir. 
Asgari ücret nedir ve ne olmalıdır? 
 Ücretin niteliksel tanımını yapmaksızın, nicel –sayısal- tanımlamasını yapmak; asgari ücret 10 bin liranın üzerinde olsun, gibi bir temenniden öteye gitmeyen varsayımsal bir düşünce tarzı olacaktır.

Ücret ile maaş, ikisi de temelde özdeş kavramlardır. Ücret alanlar; genel olaraközel sermayenin hizmet sektöründe çalışan kesimidir. Kamuda bedensel olarak çalışanları ve mavi yakalılar olarak tabir edilen fabrika işçilerini de ücretle çalışan kesime dahil etmek gerekir. Bütün bu çalışanları fiziki emek-gücünü satanlar diye tanımlamak daha anlamlı olacaktır. Çalışmalarının karşılığında maaş alanlar ise;bürokratik kesim ve genelde kamu personeli, büro çalışanlarıdır. Ayrıca, özel sektörde, bankalarda çalışanları ve fabrikadaki beyaz yakalılar diye bilinen mühendis, mimar gibi vasıflı emek sahiplerini de, bu kategoriye sokup, hepsine topluca zihinsel emek-gücünü satanlar diyebiliriz.
“Emek-gücünü satmak”kavramı, özellikle vasıflı emek- gücü sahiplerine, masa başı,ücretli çalışan okumuş kesime, kamu görevi yapıp, zihinsel emeğini sergileyen, doktor, öğretmen, mühendis, akademisyen vb. kesimine dokunabilir, “itici”, “rencide edici” gelebilir ama asgari ücretin ne olduğunu anlamamız açısından, “emek-gücünü satmak”kavramını açmamız gerekmektedir.
Emek- gücü, çalışan, üreten işçi kesiminin yegâne geçim kaynağıdır. Emek-gücü, işçinin varlığını devam ettirebilmesi için, sermaye sahibine ücret karşılığında satmak zorunda olduğu en kıymetli “meta”sıdır. İşçinin bedeninden çıkan fiziksel gücüdür, beyinsel gücüdür, “canıdır”. İşçi, çalışma saatlerinin yarısını kendisi için, eline geçecek ücreti haketmekiçin harcarken, bir şeyler üretirken, kalan saatlerin çalışmasını da ona ücretini ödeyen sermayedarı adına yapmak zorundadır. Örneğin, resmi iş günü çalışma saatleri 8 saat ise, bunun en azından 4 saatini patron bellediği sermaye sahibi için kullanmak zorundadır. Çalışılan bu 4 saat, işçiye karşılığı ödenmemiş olan emek-zamandır ve sermayedarın elde ettiği “artı-değer”idir. İşçinin ücretini teşkil eden diğer 4 saatlik çalışmaya “gerekli emek” denilmektedir. İşçinin, gerekli emek dışında sarfettiği 4 saatlik emek, yani sermaye sahibine artı-değer kazandırdığı emek, sadece mülkiyet ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Üretim araçlarına (makinelere, hammaddelere ) sahip olan kapitalist, çalışanına;” Ben bu işlemden para kazanmak, sermayemi büyütmek için sana ücret ödüyorum, o halde, işgünü kaç saat belirlendiyse o kadar çalışacaksın” deme hakkına sahiptir. İşgünü olarak belirlenen çalışma saatleri dışındaki ek çalışmalar da, fazla mesai adı altında tanımlanmış olsa bile, işçinin üzerinden elde edilen, ”mutlak artı-değeri” oluşturur. Gerekli emek için ödenen ücretin, olması gerekenin altında kalması da yine kapitalistin kazancı olan mutlak artı-değer tanımlamasına kaydedilir ki asgari ücretin yoksulluk sınırının altında tutulması da, açlık sınırının altında tutulması da yaşadığımız durumu yansıtmaktadır. Açlık sınırının altında demek, en basit tarifle, aç karnına çalıştırmak demektir, çalışanın bakmakla yükümlü olduğu ailesini aç bırakmaktır. Bu koşullarda aç insanı çalıştırmak, mülkiyet ilişkilerinden kaynaklanmaktadır ve işsizlerin sayısının fazlalığından kaynaklanmaktadır. Kapitalist üretim tarzının en kestirmeden tanımı şöyledir; “ Toplumsal üretim, bireysel temellük.” Varlıklarını sürdürmek için bireyler üretime katılırlar, bu üretim bütün toplumun eseridir, fakat üretim araçları sahipliğinden kaynaklanan bir hukuksal ilişki sonucu, toplumsal üretime bireysel kapitalistler el koymaktadırlar.
Gerekli emeklerin toplamı, aylıkla çalışan işçi için, ay sonunda eline geçen ücretin toplamını ifade eder. Gerekli emek, işçinin ertesi günlerde de çalışabilmesini sağlayan, işçinin gereksinimlerini karşılayabilmesi için sarfettiği emektir. Gıdasını, kirasını – barınmasını-,giyimini, ulaşım ve iletişim giderlerini, eğitimini, eğlencesini, velhasıl bir insan gibi yaşamanın gereklerini karşılayabilmek adına ne varsa, bunların hepsini elde edebilmek için eline geçen maddi güç, işçinin ücreti olmaktadır. Ücretler belirlenirken, çalışan işçi ve ailesi olarak, yani 4 kişilik bir ailenin geçim giderleri olarak tespit edilir. Kapitalist ilişkilerin devamlılığı açısından işçi çocuklarının çok sayıda olması, büyüyüp, hemen çalışma hayatına karışması önemlidir. Sözde, belirlenmiş olan ücretin içinde çocukların ve onları yetiştiren annelerin de geçim giderleri dâhil edilmiş durumdadır. 
21.12.2021 /  SEDAT PAMUK