Anadolu'da M.Ö.1.Yüzyıl'da Yaşanan Tarihi Hareketlilik

ANADOLU'DA MÖ 1. YÜZYILDA YAŞANAN HAREKETLİLİK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Dr. Tuna Akçay, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Ankara

Magnesia Savaşı’nda III. Antiokhos ağır bir yenilgiye uğrayınca, Seleukoslar Torosların gerisine çekilmiştir. Bu dönemden itibaren Dağlık Kilikia’da birçok kentte ticari ve sosyal anlamda bir durgunluk başgöstermiştir. MÖ 2. yüzyılın ikinci yarısı ile Pompeius’un seferine kadarki süreçte; Seleukosların egemen olduğu bölgeler üzerindeki hakimiyetlerini kaybetmetmeleri, Roma’nın VI. Mithradates ile yaptığı savaşlar bu dönemdeki kaotik ortamın nedenlerindendir. Aynı zamanda Seleukosların denizler üzerindeki otoritesinin ortadan kalkması ve Mithradates’in Roma’ya karşı eşkıyaları desteklemesi Akdeniz’de uzun süren istikrarsızlığın nedenlerindendir. Ayrıca bu otorite boşluğunun doğurduğu korsanlık yüzünden kentler boşalmış, düzenli-legal ticaret yavaşlamış, üretim durma noktasına gelmiş, insanlar geçinebilmek için korsanlık yapmaya başlamıştır. Bunun yanında korsanların nerelerde yaşadığı, saklandığı konusu bilim insanları tarafından birçok kereler tartışılmıştır. Olba’nın MÖ 1. yüzyıla ait arkeolojik buluntuları olan sikkeler ve DSA seramikleri ve cam buluntuları bu makalede detaylandırılmış olup, bu veriler ışığında Pompeius’un korsanlığa son vermesi ile yapmış olduğu düzenlemelerden Olba’nın da etkilendiği, kentte nüfusunun arttığı ve ticaretinin bu dönemden itibaren hızlandığı önerilmektedir. Bu çalışmada korsanların Doğu Dağlık Kilikia’da yaşadığı düşüncesine destek olabilecek Olba buluntusu bir Kolophon sikkesi de tanıtılmakta ve siyasi tarih perspektifinden bakılarak bir öneride bulunulmaktadır. Özellikle kentteki nüfusun ve ticaretin kanıtı olan sikkeler ve seramikler de incelenmektedir. Kentte 32 adet MÖ 1. yüzyıla ait sikke ele geçmiştir. Bunlar, Elaiussa, Korykos, Seleucia ad Calycadnum, Soloi ve Tarsus sikkeleridir. Literatürde bu sikkelere geniş tarih aralıkları olan MÖ 1. yüzyıl ya da MÖ 2. – 1. yüzyıl gibi tarihler önerilmiştir. Ancak bu sikkeler daha dar bir tarih aralığına çekilebilir. Elaiussa sikkeleri bu konuda bilgi vermektedir. Özellikle literatürde ethnikonunda EΛAIOYΣIΩN yazan, MÖ 1. yüzyıla tarihlendirilen Elaiussa sikkelerin tarihlerini daha da özelleştirmek mümkündür. Bunlar için MÖ 12 yılı en geç tarih sınırıdır çünkü, bu tarihten sonra Elaiussa sikkeleri kentin adı “Elaiussa Sebaste” olarak belirtilerek basılmıştır. Öte yandan, Pompeius’un korsanlığı bitirişi ve VI. Mithridates’e karşı kazandığı zafer yani MÖ 67 yılı Elaiussa sikkeleri için en erken basım tarihi olarak düşünülebilir. Bu kadar kaotik bir ortamda ve otoritenin olmadığı bir süreçte (MÖ 1. yüzyıl ile MÖ 67 yılı arası) sikke basacak bir kentin olması beklenemez. Bu çalışmada Olba’dan gelen arkeolojik ve nümizmatik veriler ışığında kentteki koşulların değerlendirmesi yapılacaktır.

 MÖ 1. Yüzyılda Yaşanan Hareketlilik Üzerine Düşünceler 347

Tarihsel Çerçeve

Samsatlı Lukianos “Kilikialılar soygun, Fenikeliler ticaret, Mısırlılar tarım yapar” diyerek Kilikialıların antikçağ dünyasındaki algılanışlarını anlatmıştır1. Hellenistik krallıkların güçten düşmesiyle oluşan otorite boşluğu, onların hakim oldukları bölgelerde kontrolsüzlüğü getirmiş, bu boşluktan yararlanan topluluklar korsanlık faaliyetleri ile bir kaos ortamını yaratmışlardır. Korsanlık faaliyetleri öyle güçlü hale gelmiştir ki; MÖ 2. yüzyılın ortalarından itibaren Akdeniz’deki ticareti sekteye uğratmıştır. Roma’nın askeri sevkiyatının da tehlikeye girmesi ve bu boşluk nedeniyle Doğu eyaletleri ile bağlarının zayıflaması da korsanlığın Roma’yı aşırı derecede yıprattığının bir göstergesidir2. Roma, MÖ 167’de güçlü bir donanmaya sahip olan Rhodos’un Lykia ve Karia hakimiyetine son verir. Bu olay sonucunda Rhodos’un gücünün zayıflaması, Akdeniz’de özellikle de Dağlık Kilikia, Pamphylia ve Lykia'nın doğu sahillerinde korsanlık faaliyetlerinin artmasına neden olur. Roma, Marcus Antonius’un seferine kadar (MÖ 102-101) korsanlar ile belli bir süre kendi çıkarları doğrultusunda tutsak ticaretini Delos üzerinden yürütmüş, deniz gücünün yeterli olmamasından dolayı da Akdeniz’deki korsanlık faaliyetlerine kısmen göz yummuştur3. Marcus Antonius, Kilikialı korsanlara karşı bir sefer düzenleyerek hem karada hem de denizde zaferler kazanmış ve MÖ 101-100’de Roma’ya “triumphus” kutlayarak girmiştir4. Ancak kontrolü sağlamak bu seferler ile gerçekleştirilememiş ve korsanlık faaliyetleri artarak MÖ 1. yüzyılın başında da devam etmiştir. Sulla ile birlikte başlayan Roma baskısı Anadolu’ya ve Kilikia’ya yerleşmeye başladığı dönemdir5. Roma kuvvetlerinin Sulla’nın idaresi altında Anadolu’ya yerleşmesinin ardından Roma’nın vergi alabilmek için katı tutum sergilemesi beraberinde Anadolu genelinde bir Roma düşmanlığı oluşur. MÖ 89-63 tarihleri arasında

1 Lukianos, Ica, 16, 771. Bunun dışında korsanların kim olduğu da bilim dünyası tarafından tartışılmaktadır. Orta ve Doğu Dağlık Kilikia’nın korsanlar ile olan ilişkisi için bk. Durukan 2009a. Antik kaynaklar korsanların kim olduğunu anlatan en önemli yazılı verileri sunmaktadır. Mısır doğumlu Romalı Appianus korsanları şu şekilde tanımlamıştır; “Kendilerine haydut denmesini hor görüyor ve kendilerine savaş ödüllerini alanlar diyorlardı. Zanaatçılarla geçici işbirliği yapıyorlar ve sürekli olarak kereste ve demirden para kazanıyorlardı. Elde ettikleri kazançları onları sevindiriyor ve hayat biçimlerini değiştirmeyi düşünmüyorlar, kendilerini krallar, yöneticiler ve büyük komutanlar gibi görüyorlardı. Ve aynı yerde hepsi bir araya gelirse yenilmeyeceklerini düşünüyorlardı. Gemiler ve her çeşit silah yapıyorlardı. Şefleri, gemilerini demirlemeye ve saklanmaya elverişli olduğu için seçtikleri Kilikia’da sarp kayalıklar denen bir yerde oturuyordu. Terkedilmiş adalarda ve ücra köşelerde kaleleri ve kuleleri vardı. Esas buluşma yeri olarak engebeli araziye ve limanlara sahip, yüksek dağ zirvelerinde siperleri olan Kilikia kıyılarını seçmişlerdi, bu sebeple onların hepsine ortak isim olarak Kilikialı deniyordu. Belki bu şer Kilikia Trakheia’nın insanları arasında başlamıştı ama orada da Syrialı, Kıbrıslı, Pamphylialı ve Pontus kökenli insanlar ve tüm doğu milletlerinden insanlar Mithridates savaşlarının uzun sürmesi nedeni ile bir araya gelmişlerdi, zarar görmek yerine yanlış yapmayı tercih etmişler ve bu sebeple kara yerine denizi seçmişlerdi” App.Mith, XIV.92. 2 Maroti 1970, 489. 3 Starr 2000, 58. 4 Crawford 1996, 261-162. 5 Badian 1964, 157. 348 Tuna Akçay

 

Karadeniz kralı Mithradates VI Eupator ve Roma arasında üç savaş gerçekleşir. Bu savaşların temel sebebi Mithradates’in Anadolu’daki Roma egemenliğini sonlandırmak istemesidir6. Roma ile Anadolu arasındaki mücadelelerin başladığı bu dönemde Dağlık Kilikia’da da imar faaliyetleri durmuş ve ticaret zayıflamıştır. Mimaride yaşanan bu durgunluk sadece Kilikia ile sınırlı kalmamış, Anadolu’ya da yansımıştır7. Ardından Roma, Lucius Licinius Murena (MÖ 84), Gnaeus Cornelius Dolabella ve Gaius Verres (MÖ 80), sonunda Gnaeus Pompeius önderliğinde MÖ 67’de korsanlara karşı bir savaş başlatılmış ve üç ay gibi kısa bir sürede bu zamana kadarki yapılan operasyonlardan daha önemli sonuçlar alınmış, korsanlığın gücü büyük bir oranda kırılmıştır8. Kilikia kentlerini direkt olarak Roma koruması altına almış, MÖ 64-63 yıllarında da Kilikia eyaleti topraklarına Seleukos hakimiyetinde görünen Ovalık Kilikia’yı katarak eyalet sınırlarını genişletmiştir9. Pompeius’un MÖ 64 yılında kurguladığı Tarsus merkezli eyalete Pamphylia, Likya, Pisidia da dahildi. Ayrıca MÖ 58 yılında Kıbrıs ve MÖ 56 yılında ise Frigya bölgesindeki Laodiceia/Cibyra, Apameia ve Synnada da bu eyaletin çatısı altına girmiştir. Böylelikle MÖ 1. yüzyılın ikinci yarısının başlarında Kilikia eyaleti Roma’nın geniş sınırları olan, ticaret anlamında büyük bir potansiyele sahip bir eyaleti haline gelmiştir. MÖ 56 – 50 yılları arasında Roma için stratejik bir geçiş güzergahı haline gelen Kilikia Suriye için bir ana yol olmuştur10. M.Ö. 37 yılında Octavianus, Sextus Pompeius’u Anadolu’ya sürmüş, Lepidus’un iktidarını elinden almış, Octavianus, bu hamleyle Roma’da artık batının tek hâkimi durumuna gelmiş, uzlaşma ortamı olmaması nedeniyle Antonius M.Ö. 36 yılında ipleri yönetim ile koparmıştır. Parthlara karşı Anadolu ve Doğu Akdeniz’i güvene almak için Ptolemaiosların kraliçesi VII. Kleopatra ile Tarsus’ta bir anlaşma yapan Antonius, M.Ö. 34 yılında Fenike, Suriye sahilleri, Kıbrıs ve Dağlık Kilikia sahillerini Ptolemaios krallığına stratejik bir adım olarak verilmiştir11. Ancak armağan edilen bölümlerin sınırları kesin olarak belli değildir. Her ne kadar sıkıntılı bir dönem geçirse de bölgede otorite anlamında en sağlam yerel güçlerden biri de yıllarca yarı bağımsız statüsünü koruyan Olba Tapınak Devleti’ydi12. Toprakları Olba ve Diocaesarea dışında Elaiussa, Korykos, Kanytela gibi kentleri kapsayan bu güç, uzun bir süre otonom da olsa mevcudiyetini korumuştur. Antonius’un Anadolu politikası içinde Dağlık Kilikya’da gerçekleştirdiği strateji son derece akılcı bir yaklaşımdır. Dağlık Kilikia dışındaki birçok bölge güçlü komşular arasında paylaştırılırken, Seleukeia ve Olba bölgeleri belli imtiyazlar alarak bağımsız kalmayı başarmıştır13. Dağlık Kilikia,

6 Alkaç – Kaplan 2017, 21; konuya ilişkin olarak ayrıca bk. Arslan 2007, 73; Anadolu’daki Roma egemenliği için bk. Özsait 1982. 7 Durukan 2009a, 77 - 102; Durukan 2011, 147 8 Arslan – Önen 2011, 193; Magie 1950, 298; Jones 1971, 201. 9 Ünal – Girginer 2007, 232. 10 Magie 1950, 1595. 11 Sayar 1999, 206. 12 Durugönül 1998a, 110. Olba’da MÖ 1. Yüzyılda Yaşanan Hareketlilik Üzerine Düşünceler 349

MÖ 31 yılında Marcus Antonius’u Actium’da yenerek Roma’nın tek hakimi olan Octavianus Augustus tarafından Kapadokia kralı I. Arkhelaos’a verildi. Arkhelaos kendisine verilen toprakların yazlık başkentini Elaiussa yapmış ve Augustus’u onurlandırmak adına kentin ismine MÖ 12’de Sebaste’yi eklemiştir. Böylelikle kentin ismi bu dönemden itibaren Elaiussa Sebaste olmuştur14. MÖ 1. yüzyılda başlayıp, MS. 1. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar devam eden Kilikia’daki Roma’nın yerleşme süreci Vespasianus’un kurmuş olduğu eyalet sistemi ile sona ermiş, Kilikia’da Roma hakimiyeti bu dönemden sonra kalıcı ve istikrarlı bir hale gelmiştir. Özellikle MÖ 1. yüzyıl içinde inişli çıkışlı siyasi gelişmeler Olba bölgesi konusunda çalışan arkeologların materyallerini tarihlemesi açısından önemli bir zaman dilimidir. Ancak bu zaman dilimi içindeki gelişmeler MÖ 1. yüzyıla ait materyalleri daha da dar bir tarih aralığı içinde değerlendirmeyi mümkün kılmıştır.

DR.TUNA AKÇAY-ANKARA -

Makalenin devamı için bknz.Academia Edu