2022'den 2222 Yılına Dair

2022’den 2222 YILINA DAİR…

Oluşmakta olanı görebilmek için geçmişe bakmak gerekir. Bunu şiar edinerek, 400 yıllık bir yaşam çizgisini ortaya koymaya çalışacağım. Yaşanmışlıklara bakarak, yaşanacak olanı kestirmeye çalışmak, bu yazının omurgasını oluşturmaktadır. Gelecek hakkında yorum yapmak, fütirist bir yaklaşım olacaktır, bunun bilincindeyim. Ama gerçeklerden kopmamak adına, iki asır sonrasına uzanabilmek için en azından iki asır öncesindeki yaşanmışlıklara bakmak, insan topluluklarının gelişim çizgisini irdelemek gerekir diye düşünmekteyim.Günümüzden 200 yıl sonra, dünyada toplumsal yaşam nasıl bir şekil alacaktır? Konu başlığımız bu olunca, merak uyandırmadan, hemen, en son söylenecek sözü baştan söylemeliyim. 2222 yılında insanlar, bugün yaşadıklarından fersah fersah ötede, özgürlüklerin içinde bir yaşam çizgisine ulaşmış, mutluluk içinde günlerini geçireceklerdir. Günün 22 saatini kendisi için yaşayan, kalan 2 saatini ise toplumsal yaşamın gelişimi için çalışan, üreten bir varlık olarak ve de evrendeki birçok gezegene ulaşmış olarak hayatlarını sürdüreceklerdir. Evrenin birçok sırrını çözmüş, açlık, tokluk derdi olmayan; zengin- yoksul ayrımı ortadan kalkmış;zihinsel emek- fiziksel emek ayrımı, köylü-kentli ayrımı, çalışan-çalıştıran ayrımı diye bir sorunun bulunmadığı bir dünya yaratılmış olacaktır. Bütün bunlar, insanın insanı sömürmesi olarak, kapitalist üretim tarzının insanlara yaşatmış olduğu zulümler olarak yeryüzünden silinecek veelektronik tabletlerde,tarihten sayfalar şeklinde, mikro düzeyde yerlerini alacaktır. Sınıflar ortadan kalkmış; özel mülkiyet ve işbölümü diye insanları köleliğe sevkeden her şey, tarihin Asarı Atika-müzesine kaldırılmış olacaktır.

2022 yılı için yorum yapmak; ekonomik sıkıntıların katlanarak devam etmesi, 2008’de girilen global krizin daha da can acıtıcı olarak 5-10 yıl sürmesi, pandemiden kolayca kurtuluş yolunun gözükmemesi gibi insanlığa ağır yükler yüklemesini içerdiği için, üstünde durmak istemiyorum. Onu kahve falına bakanlara havale ediyorum. Ben 1800’lü yılların ilk yarısındaki dünya tarihine bir göz atmayı ve 1822 yılını esas alarak, Avrupa kıtasının feodalizmden kurtulma çabalarına dair bir şeyler söylemek istiyorum. İngiltere, 1648 ve 1689 Devrimlerini tamamlamış vaziyette, monarşi yönetiminden kurtulamasa bile feodal üretim sisteminin tortularını üzerinden atmış, dünyada ilk kapitalizme geçmiş ülke olarak hızla ekonomik gelişimini sürdürmekteydi. Dokuma sanayii ile elde ettiği dünya ticaretindeki üstünlüğü, onu dünyanın üretim atölyesive “demiurgos”u konumuna yükseltmişti. Sanayi Devrimi’nin ilki olarak kabul edilen “Buhar gücü ile çalışan motor” 1698’de mühendis olan Thomas Savery tarafından İngiltere’de icat edildi. Maden ocaklarındaki asansör sisteminde kullanıldı ve yine maden ocaklarında, daha öncesinde kovalarla boşaltılan suyun, makineli sistemle boşaltılması sağlandı. James Watt tarafından geliştirilen buhar makinesi, dokuma tezgahlarında ve demiryollarında kullanıldı. 1785’te İngiliz mucit Cartwright, ilk mekanik dokuma tezgahını icat etti. Demiryolları döşenmesi ilk İngiltere’de uygulamaya geçti. İngiltere’den 20 yıl sonra Fransa’ya demiryolları döşenmeye başladı ve hızla yeryüzünde yaygınlaştı. Osmanlı’da ilk demiryolu Kahire-İskenderiye arasına 1854’de döşendi. 1856’da İzmir-Aydın hattı döşendi. Tabi ki, yabancı sermaye ve bol keseden verilen imtiyazlar ile.

Fransa, 1822 yılında Bourbon hanedanlığınca yönetilmekteydi. 1830 Temmuz Devrimi ile hanedanlık el değiştirmiş ve yönetim Orléans hanedanlığına geçmişti. 1848 Şubat Devrimi ile 2. Cumhuriyet kuruldu. İlk Cumhuriyet 1789’da kurulmuş, fakat 1804 yılında Napolyon Bonaparte tarafından yıkılmıştı. 1815 yılında Fransa’nın İngiltere’ye karşı yenildiği Waterloo Savaşı’na kadar devam eden Napolyon İmparatorluğu, halkının büyük çoğunluğu okuma- yazma bilmeyen köylülerden oluşmaktaydı. Fransa, ekonomik güç olarak her zaman İngiltere’nin arkasından geliyordu. 1822 yılında, Napolyon öleli henüz 6 ay olmuştu. 1821 Mayıs’ında sürgün edildiği Saint Helena adasında, 52 yaşındayken ölmüştü.

Almanya 1822 yılında, prenslikler olarak varlığını sürdürmekteydi ve en büyük prenslik Prusya idi. Bu tarihte Marx, henüz 4 yaşında ve Engels,2 yaşındaydı. Aradan geçen yarım asırlık bir dönem sonrasında, 1870 yılında yaşanan savaşta Fransa’yı yenen Prusya, diğer prenslikleri de kendisine bağlayarak, Bismarck’ın Şansölyeliğinde Alman Birliği’ni sağlamış oldu. 1870 yenilgisinin ardından Fransa’da 3. Cumhuriyet ilan edilmişti. Savaşta, İmparator Louis Bonaparte, Prusya’ya esir düşmüş ve Fransa, Prusya tarafından işgal edilmişti. İşgale karşı çıkan Paris proletaryası ayaklanarak Paris Komününü kurmuştu. Komün, 72 gün sonra Prusya’nın desteği ve işgale karşı çıkmayan Fransız Hükümeti tarafından kanlı bir şekilde yıkıldı. Fransız Hükümeti, savaş tazminatı olarak Bismarck Almanyasına 5 milyar Frank ödedi. Çok büyük bir meblağ olan bu tazminat, Alman Birliğinin sağlanmasına ve 1871’de Alman İmparatorluğu’nun kurulmasına hizmet etti. Bu tarihten sonra Almanya, devletin belirleyiciliğinde yaptığı yatırımlar ve teknolojik ilerlemeler ile kısa sürede İngiltere’yi yakalamayı başardı. Alman Birliği’nin temin edildiği yıllarda İtalyada, Avusturya’nın baskılarından kurtulmayı başararak, İtalyan Birliğini sağlamış oldu.

1822 yılında Avusturya İmparatorluğu’nun başında Habsburg hanedanlığından II. Franz, Osmanlı İmparatorluğu’nun başında ise II. Mahmut bulunuyordu. Çağın gereklerine uyarak, bu dönemde özel mülkiyetin yolu açılmış, bakanlıklar kurulmuş ve devlet memurlarına, kılık kıyafet düzenlemesi getirilerek, pantolon giyme ve fes takma mecburiyeti sağlanmıştır.

1822 yılında Rus İmparatorluğunun başında, Çar I. Nikolay bulunuyordu. Rusya bir taraftan Kafkaslarda Çerkeslerle savaş halindeydi ki bu savaş, aralıklarla yüz yıl süren ( 1763-1864) Kafkas Savaşıdır. Diğer taraftan Osmanlı ile savaş hali sürüp gitmekteydi.

1822 yılında Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere’nin sermayesi ile demiryolları, telgraf, postane ve matbaa endüstrisine ağırlık vermiş durumdaydı. 1765- 1783 yılları arasında yaşanan Amerikan Devrimi ile Britanya İmparatorluğundan bağımsızlığını elde etmişti. Bundan sonraki yıllarda altyapı yatırımları ve eğitime verilen önem sayesinde sosyal reformunu sağlamlaştırmıştı. 1870’li yıllara gelindiğinde Almanya gibi İngiltere’yi ekonomik gelişmişlikte yakalayabilmişti ABD. Ayrıca, bu dönemde buhar gücüyle çalışan yandan çarklı gemilerin yapımında öncü bir devlet olmuştur.

19. yüzyılı incelediğimizde, sermaye birikimini sağlayan, teknolojik yatırımlara öncelik veren ülkelerin, Almanya, ABD ve Fransa gibi korumacı gümrük duvarları altında gelişmişliklerine tanık olurken, sürekli savaş halinde olan, yabancı sermayeye muhtaç ülkelerin de gelişmişlik çizgisinin oldukça gerisinde kaldığını görmekteyiz.

Sonsöz olarak; 1822 yılı, ülkeler için feodalizmden kapitalist üretim tarzına geçiş için mücadele yılı olmuştur. 19. Yüzyıl, Fransa başta olmak üzere Avusturya, Almanya, İtalya, Polonya için, daha doğrusu tüm kıta Avrupası için Devrimler Çağı oldu. 1922 yılı, iki Dünya Savaşının arasıve de kapitalist üretimde ön plana çıkmış ülkelerin, geri kalmış ülkeleri Pazar edinmek amaçlı paylaşım savaşlarının ilkinden henüz çıkılmış yılı oldu. Bu arada, 1. Dünya Savaşı esnasında, 1917 Bolşevik Devrimi yaşanmış ve Sovyetler’de İşçi sınıfı iktidarı ele geçirmişti. İktidarları, 1989’a kadar 72 sene sürdü. Ne hikmetse, Paris Komünü de 72 gün sürmüştü. 2222 yılında insanlığı nasıl bir üretim tarzı karşılayacaktır?

Bunu, hakikate uygun düşünüp, yorumlayabilmemiz için üretici güçlerin, aralarında gelişen üretim ilişkilerine bakmamız gerekmektedir.

31. 12. 2021- Sedat PAMUK