Sana Büyük Bir Sır Vereceğim.** Pazar Tadında Salı..

SANA BÜYÜK BİR SIR VERECEĞİM wink

Pazar tadında Salı

 

Yaşamayı çok seviyorum, yaşarken yeni insanlarla tanışmayı, insanlarla sohbet etmeyi, gülmeyi, güldürmeyi… hele bir de akşamüstü-güneş batarken ağız dolusu gülmeyi başaranları çok severim.

Çok şey yaşadık ömrümüzde.. gündüzlerin aydınlığı da, gecelerin gizemi de bir şeyler kattı bize.. Hatta gündüzü gecede- geceyi de gündüzün yaşadığım anlarda bile gökyüzünü hiç aramadım.. hepsinde yıldızlar vardı, yıldızlarda gülümserdin en karanlık anlarda bile.. Çok yeminler etmiştim gecelerde, gündüzlerde hepsinden vazgeçtim…

Yağmurlu zamanlar en hüzünlü olduğum, gözlerimi bir başka kastığım, görüneni değil de görmek istediğimi aradığım anlar oldu hep. Kıstığım gözlerimle görünenleri siliyordum, kapalı gökyüzünde bulutlar arasında izi sürmek kadar hayallerimi zorluyordum… Yağmurun tepeden tırnağa ıslattığı zamanlardı sana sarılmak istediğim an. O sıcaklığı senden başkasında bulamıyordum.

Salıyı Pazar yaptığım gündüzdü seni bulduğum an ve üç gece mesaisinde çalışırken kaybettiğimde anladım; senin gibi hiç kimseyi sevemediğimi, sana sarıldığım gibi hiç kimseye sarılamadığımı, hiç kimsenin kokusu senin gibi değildi, hiçbir kimsenin saçları senin saçların gibi darmadağınık değil ve hiç kimsenin saçları yüzüme vurmuyordu, hiçbir ses senin sesine benzemezdi şarkılarda, hiç biri senin gibi kızamamıştı bana, öfken bir başka, gülüşün bir güneş, gözlerin yakamoz gibi vururdu yüzüme…

Pazar tadında Salı bitti.

Gece mesaisinde fabrika önünde kaybettim seni. Karanlıkta. Eve dönüşümde yapayalnz, ellerim cebimde yürürken kaldırımlarda bütün sevdalarımı, ümitlerimi yürüdüğüm kaldırımlara gömüyordum. Yalansız, dolansız, ateşte üşüyen alev gibi yaşadığım her şeyi gömüyordum sensiz kaldırımlara. Çok erken gelmiştin, birden bire, üşümüştün, yorgansız- hesapsız dünyalara çok erken gelmiştin. Yağmurla gelmiş, gidişini haber bile vermemiştin.

Oysa ben seni sabahları penceremin önünde uyurken çok severdim, saçlarına dokunduğumda pencere dibindeki kanaryanın seni kıskanması çok hoşuma giderdi, birde kıskandıkça daha hızlı öten kanarya seslerine uyanmış gözlerini görmek, çıldırmış şairleri hatırlatırdı bana…

Yaaaahhh. İşte böyle. Pazar tadında Salı bitti. Sen habersizce geldin, gürültüyle gittin üç seher vakti mesai bitime beş kala.. Yıllardır hep o “Pazar tadında Salı”yı yaşarım. Her yağmurda beklerim seni, her entaride kokunu arar, pencere gördüğümde önünde durur, kanaryayı hatırlarım… Kıskanmayı kanaryadan öğrendim zaten, çılgınlığı da senden…

Artık bütün günler mesai… Epey yol katettik bizde hayata dair. Beklemiyorum artık geleceksin diye ümidimi gömdüğümde beri kaldırımlara. Yine de bekliyorum işte nedensiz, belki yağmurla yine gelir misin diye sorasım geliyor gelip geçenlere, deli miyim ne… nedensiz milyonlarca soru, cevapsız duygular, nedensiz ağlamalar… Tek bir resmimiz vardı şimşek çaktığında çekilmiş. Çok ender bakarım . Dayanamam, içim cız eder her bakışımda, gözlerimi kaçırırım, ağlarım, derinlere dalarım.

Yani yağmur güzelim;

Seni, kıskanç kanaryayı, çıldırmış şairleri, gökyüzünü, habersiz yağmurları, kaldırımları, ümit etmeyi, sevdalanmayı, öfkeni, kızgınlıklarını, Pazar tadında Salı’yı çok özledim…

ŞABAN ÖZDEMİR -