Kaybetmekten Ödleri Patlıyor,Çok Korkuyorlar..

AKP’giller neden silahlanıyor, neye hazırlanıyorlar?

Bop'un uygulanması için Akpgiller Türk halkının uyutulması, avlanması göreviyle kurulmuş, kullanılmış ve emperyalist şirketlerce devamlı bütçe açığı borç verilerek finanse edilmiş, ülkenin tepesinde tutulması sağlanmıştı. Yanına da diğer bop projesi partisi hdp kurulup, hdp’nin içine de Sevr'ci soytarı sahte sol da eklenerek yedek güç olarak verilmişti Akpgillere. Para babalarının kapitalist sömürü düzen içi muhalif partilerde Akpgillere göre dizayn edildi, taktik hamleler olarak da bazan chp, bazan mhp yedek teker yapıldı, Akpgillere.

Fakat Bop Suriye'de duvara fena tosladı, tarihinin en ağır yenilgilerinden birisini yaşattı Suriye Baas partisi, bunun üzerine emperyalizm yönünü Latin Amerika'ya çevirip, savaş maliyetini çıkarmak ve kaybettiği moralini toparlamak, yeniden güç toparlamak için bir süreliğine orta doğudan iki adım geri çekildi, konumunu ve vekalet verdiği Amerikancı örgütleri koruyarak. Dolayısıyla artık Akpgiller de bu yeni duruma göre yeniden konum değiştirdiler, ab abd emperyalizminin kuyruğunda hem halk desteğini yitirdi, yıprandı on yedi yıldır, bundan dolayı eskisi kadar finanse edilmeyecekler emperyalistlerce, hem de misyonunu tamamladı, kendi hüloğcu tayfası bile bazı konuları sorgular aşamaya geldiler, zaten yapabilecekleri her türlü ihaneti de yaptılar şimdiye kadar. Bundan sonra yeni bir beygire binme vakitleri yaklaştı emperyalistlerin.

Akpgiller kubura süpürülmekten kurtulmak için de kendilerince Rusya-Çin emperyalistlerini koz olarak kullanmaya çalışıyorlar efendilerine karşı. Fakat ne çare ki emperyalizm kullanıp işini bitirdiği işbirlikçisini çok iyi bilir, en ince ayrıntısına kadar ve ne blöflerini yutar ne de vicdan yaparak tarihi hataya düşmezler, hiç acımadan suçluluk bile duymadan kubura süpürüp sifonu çekiverir gözünün yaşına bakmadan.

Son on seçimdir esasen Akpgiller sürekli kan kaybediyor, 31 Mart seçimlerindeki erimeyi ciddi oy kaybını önlemek için şimdilik hdp'ye dümen kırdırılmış batıdaki milliyetçi hislere sahip insanları Akpgillere tekrar sürmek için soroscu Kemal'in ychp'sine yanaştırdılar, son bir çırpınışla durumu kotara bilir miyiz diye. Mhp aşısı da tek başına yetmiyor artık görünen, gerçi 16 Nisan referandumunda da yetmemişti, 2.5 milyon yani %5-6 oy çalarak son dakikada referandumu " atı alan Üsküdar’ı geçti " deyip geçip gittiler halkın iradesinin üstünden. 24 Haziran mizanseninde de yetmemişti, Bop'un diğer partileri de gık demeyip " adam kazandı " deyip kabullendiler sonucu, onlara verilen görevde buydu zaten.

Bu usulsüzlüğe de yine sadece hkp cepheden karşı durmuştu, mücadele yürütmüştü.

Gerçi hkp dışında istikrarlı halkçı duruşu olan antiemperyalist, antifeodal, antişoven parti mi var ki muhalefet etsin.

Halk desteğindeki erime ve bop Türkiye aşaması için 31 Mart son dönemeçten bir önceki aşama, sandık oyunları halkta tutmaz ise artık zor kullanacaklar, tekerlenip yuvarlanıp gürültüyle gövdeden göçüp çökmemek için. Ne yapacaklarsa bu aşamada yapmak zorundalar çöküş aşamasında yapacakları halkta ters teper bunu da çok iyi biliyorlar. Tefeci bezirgan sınıfının da bir hafızası var yedi bin yıldır ne badireler atlatarak geldiler bu günlere.

,,,,

Artık mızrak çuvala sığmıyor karşı karşıya gelmek, vuruşmanın kaçınılmaz olduğu aşamaya iyice yaklaşıldı, onlara göre işte o günler bu günler, gücün zirvesini gördüler ne yaparlarsa yapsınlar laiklik yanlısı olan kesimi ikna edemiyorlar, büyük çoğunluğunu teslim alamayacaklarını da biliyorlar. Bundan sonrası onlar için her an erime hızını durmak, artık onunda önüne geçemeyecekleri eşiği geçtiler.

Onlar ellerine geçirdikleri ayrıcalıkları kaybetmemek için, çalıp çırptıklarının hesabını vermemek için her türlü Bizans oyununu oynadılar, her türlü Yahudi hilesini kullanıp oynadılar, oynayacaklar. Oyunu da kurallarına göre oynuyorlar, taktik hamleleri zamanında profesyonelce kullanıyorlar, bizlerde kuralına göre oynamak zorundayız, çivi çiviyle sökülür, zora karşı zor ile dur diyebilirsininiz, bunu aklımızdan çıkarmayacağız.

Kuralları şimdilik emperyalistler ve yerli işbirlikçileri belirliyor, bizlerde o kuralların gereğine göre davranmalıyız, hazırlanmalıyız. Onlar diyorlar ki, biz cebren ve hile ile devleti zapt ettik, bütün kalelerini ele geçirdik, ordularını dağıttık, ya taraf olun bizden yana, yada telef olun, diyorlar, doğru da söylüyorlar, ya telef olacağız yada taraf, bu aşamadan sonra bitaraf durumuda yok.

Bunu bilerek mücadele yürütmezseniz yok olursunuz, kazanamazsınız mücadeleyi.

Onlar kendi cephelerinden doğru söylüyorlar ve gereğini yapıyorlar silahlanıyorlar göstere göstere, ‘ ya Allah ya bismillah ‘ diye seçim meydanlarında kitleler halinde ‘ hırsız bizim hırsızımız sahip çıkacağız ‘ diye bağıra bağıra meydan okuyarak. Evet, ben de söylüyorum bunlara meydanı terk etmek istemeyenlerde silahlansın, bu aşamadan sonra ne onlar hiç bir şey yokmuş gibi hesap verebilirler, nede bizler hiç bir ihaneti olmamış gibi hayata devam edemeyiz.

Yarın siz onların acımasız, vahşi saldırılarına hazırlıklı olmazsanız, kapınıza dayanacaklar. Kapınıza dayanan çember sakallı iti, sarıklı katilleri, cübbeli yobazı alnının ortasından vurmak için silahlanın, eşinize, çocuğunuza en azından tetiği çekmeyi öğretin. Yoksa sizi koruyacak ne bir devlet, ne bir ordu, nede polis teşkilatı, olmadığı gibi o ortaçağcıları koruma altına aldılar yasal olarak da. Devletin bütün kurumlarını, bütün hücrelerini şu an ele geçirmiş durumdalar bu faşist zorbalar.

Türkiye Cumhuriyeti devleti tamamen çökertilmiştir, emperyalizmin ortaçağcı işbirlikçileri tarafından tamamen teslim alınmıştır.

Emperyalizmin işbirlikçisi çıkar amaçlı suç örgütü tarikat çetelerinin elindedir devlet. Bunu görün, eğer görmemekte ısrar ederseniz, görmemekte direnirseniz sonuçlarına katlanırsınız, bunu böyle bilin aklınızda mıh gibi tutun.

Altmış yıldır sinsi sinsi cebren ve hile ile eğitimsiz halk yığınlarını camilerde, tarikatlarda yalanlarla kandırdılar. Hala uyanmayanlar ve asla uyanamayacaklar olsa bile son ekonomik krizler ile cebine, boğazına, kanına, canına can yakıcı şekilde dokununca insanların uyanmalar ufak ufak kendi hüloğcu kitlesinde de başladı, bu uyanışın devamı da gelecektir ekonomik ve politik kriz derinleştikçe. Bunu onlarda görüyorlar ve halk direnişinden, bir halk hareketiyle devrilip gitmekten korkuyorlar. İşledikleri suçlar karşısında yargılanmaktan ve usulsüz bir şekilde, çalarak yığdıkları servetlerini, elde ettikleri ayrıcalıkları kaybetmekten ödleri patlıyor, çok korkuyorlar. Beden dillerine bile yansımaya başladı bu ölümden beter korkuları.

Bu yüzden her iki kelimelerinden biri ile tehdit ediyorlar, adeta savaş açmış gibi saldırıyorlar halka, korkuyla teslim almak, evlerine haps edip kuşatmak istiyorlar.

Bunu açık açık yapmalarının nedeni halkın önüne korku duvarı, seti örmek, hayatlarını kabusa çevrilecek korkuyu salmak kitlelere.

Korkmayın!

Unutmayın hain korkak olur, korkan onlar, kaybedecek çok şeyi olan onlar, sizi korku duvarının altında inim inim ezmek için evlerimizde esir gibi tutmak istiyorlar.

Korkmayın!

Karşılarında cesaretle ve örgütlü durursak hiç bir halt edemezler, onlar suçluluk psikolojinde, kafalarında yüzlerce, binlerce acaba sorusu ve korkusu olan onlar.

Onların hüloğcularını, tarikatlarda beyni zehirle doldurulmuş kuru kalabalığı flanda ciddiye almayın, F16'yı terlikle durduran, tankı atletlerle durduran en tepesinden en altına kadar devleti arpalık gibi şımarıkça, arsızca 17 yıldır soyanlar korksunlar, siz niye korkasınız ki.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal'in " Gençliğe hitabesinde " belirttiği gibi aziz vatanın kuşatılmıştır. Bursa nutku da görev olarak, görevindir.

İşte ‘ o gün ‘ bizce de bu gündür, silkin ve kendine dön, vatanını, aileni, çocuklarını korumak, kendi canını korumak gibi bir görevin var.

Paran mı yok?

Borç bul, arabanı sat, evini sat, satacak bir şeyin mi yok, çevrende hiç mi devlet ihalesiyle, vurgunla yükünü tutmuş hırsız yok.

Satmaya kıyamadıkların mı var, şaşarım aklına, onların hiç biri senin ve ailenin canını kurtaramayacağı gibi zaten elinden alınacaklar ortaçağcı zorbalarca, şayet örgütlü değilsen, direnmeye hazırlıklı değilsen vah ki vah haline.

Hemen şimdi ilk işin son bir-iki haftanın ak'it ve yeni Şafak gibi ortaçağcıların gazetesini alıp şöylece bir göz atman yeterli, neye hazırlandıklarını görmek için.

On yedi yılı sistematik ve asimetrik izleyen, olayların akışını izleyen, günde herhangi bir gazete okuyan bile kısa süre sonra gelecekte nelerin olabileceğini üç aşağı beş yukarı görebilir.

Bu kaçınılmaz bir ideoloji çarpışmasıdır.

Bir tarafta emperyalizm ve işbirlikçi sermaye ve tetikçileri cumhuriyeti gasp etmiş yıkmış yerine Tayyibistan federe cıa’sal din devleti kurmaktan başka çaresi yok, diğer tarafta bedeli ne olursa olsun antiemperyalist ikinci kurtuluş savaşçıları hiç bir şekilde teslim alınamayacak halkın yiğitleri. İşte bu iki taraftan birini seçmek ve taraf olmak durumundasın.

Bu biriken nefret, öfke, kin artık boşalacak bundan kaçış yok.

Bir yanardağ nasıl ki zamanı geldiğinde patlarsa, ısınan su nasıl ki zamanı geldiğinde kaynarsa bu hesaplaşma da aynı şeydir. Onlar Kuvayii Milliye’ci antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşımızın hesabını soracaklar bizlerden. Bizlerde yetmiş yıllık ihanetlerinin hesabını onlardan sormak durumunda ve teslim olmamak durumundayız.

Ve bu zamanı çoktan gelmiş bir hesaplaşma randevusu.

Korkan onlar olsun, korkuyorlar da zaten, biz niye korkacağız.

AKPgiller hükümetinin ileri demokrasi ülkesi olduk dedikleri şeye bakar mısınız!?

Halkın iradesinin gasp edilip, gerçek halk muhalefetinin yok edilip, sınırlarını kendi çizdikleri kontrollü, yumuşak kendi sömürü sistemleri içindeki muhalefetin yaşamasına izin verip karşılarında duran herkesi susturmak, yok etmek ve eleştirinin-özeleştirinin olmadığı, yolsuzlukların soruşturulamadığı, adaletin ve hukukun askıya alındığı tek adam monarşisidir, Tayyibistan’dır.

Anayasanın yok sayılıp çiğnendiği, gazetecilerin, sanatçıların, yazarların, öğrencilerin hapse atıldığı, konuşmaktan bile korkar hale gelmiş, korku kültürüyle toplumun faşist baskı altına alındığı, yalakalığın ve dalkavukluğun, güce ve iktidara tapınmanın biat ve itaat kültürünün yaşam biçimi haline dönüştüğü, ne kadar ileri demokratik bir ülke olduk değil mi?

Onların ileri demokrasi dedikleri masal işte bu.

Hiç haz etmedikleri korktukları şeylere dikkat edin

1 - Kuran'ın Türkçe olarak okunması, anlaşılması

2 - Bilim ve bilimsel laik eğitim

3 - Sorgulayan, düşünen, sorunlarını konuşan halk

4 - Örgütlü toplum olmak için mücadele veren halk önderleri

5 - Mustafa Kemal ve cumhuriyetin yetiştirdiği laik, modern aydın gençliği

6 - Kadınların eğitim görmesi ve sosyal hayatın içine katılması.

Korkmayın, korktukları bu yukarıda saydıklarımı yapalım, korkması gereken onlar, tarihin tekeri geriye dönmez ancak korku imparatorluğuyla bir süre toplumu dumura uğratıp dondurabilirler.

1919 ruhuyla emperyalist ablukayı, çemberi daha önce nasıl yarıp çıkmışsak, yine yarıp çıkacağız bu kahpe ablukayı da.

Kazanan yine biz olacağız, ülkemizi kan gölüne çevirecek bir iç savaşa hazırlanıyorlar, hedeflerine de laik’lik ve modern toplum yanlısı olanları, aydınları, sosyalistleri, kısacası kendilerinden olmayan herkesi koymuş ve fişleyerek belirlemiş durumdalar.

İşbirlikçi cıa’sal dinci ortaçağcı kesim laik kesimi kendisi için tehlike olarak görüyor ve son yetmiş yılda kerte kerte eline geçirdiği gücü kaybetmemek için kendisine tehlike olarak gördüğünü ortadan kaldırması gerektiğini çok iyi biliyor. Fakat laik kesim bunun hala farkında değil. Bir ülkenin hem laik hem cıa’sal dinci ortaçağcı olamayacağını hala anlayamadılar. Laik ülkede inançlı bir dindar dinini yaşayabilir, hayatını özgürce sürdürebilir hem de çok rahat bir şekilde sürdürebilir.

Ama cıa’sal dinci ortaçağcı ve emperyalizmin kuklası bir Tayyibistan ülkesinde laikler aynı şekilde özgürce yaşamını sürdüremezler, buna asla izin vermezler, vermeyeceklerde. Bunun için gerekirse her türlü kanlı katliamlar dahil gözlerini kırpmadan yaparlar, yapmak zorundalar, Libya’da, Suriye’de, Afganistan’da yaptıkları gibi, toplumu istedikleri kalıpta tutmak için.

Öyle görünüyor ki, Anadolu tarihinde hiçbir dönem yaşanmamış olan bir hesaplaşmaya hazırlanıyorlar, hem emperyalist, hem de ortaçağcı bir kuşatma altında iç savaşı yaşayarak tarihe geçeceğiz.

Bunu çok defa anlattım çevreme bir kısmı ütopya, bir kısmı komplo teorisi, bir kısmı burası Türkiye burada iç savaş tutmaz dedi ve geçiştirdi, görenler anlayanlar da oldu biliyorum. Ama çoğunluk anlamadı, anlamak istemedi. Aslında bu savaş, yeni bir şey de değil 1900’lerin başından beri var dönem dönem düşük yoğunluklu çatışmalar şeklinde seyir ediyordu.

Cumhuriyeti kurduğumuz dönemdeki İngiliz, Fransız destekli tarikat isyanlarını biz unutmadık, nereye gitti o isyancıların taraftarı soyları çoluk-çocukları, müritleri, bir yere gitmedi halkın içine girip iz kaybettirdiler Mustafa Kemal’in ölümüne kadar. Sonrasında ufak ufak derlenip toparlandılar tekrar. Şimdi son on yedi yıldır açıktan sürdürüyorlar devleti ve toplumu ele geçirme, iktidar kurma savaşlarını. Psikolojik, ekonomik olarak büyük ölçüde planlarını tamamladılar ve yakında da düğmeye basacaklar.

Kime karşı silahlandılar, neden silahlandılar, soru bu. Ülkenin yeteri kadar askeri var, jandarması var, polisi var, peki halkı neden silahlandırıyorlar?

Ne, Hz Muhammed’in yaşamını, ne de hedef gösterdiği dostu, düşmanı anlayamadık, dini, tek en geçerli kaynağı Kuran’ı ellerinde tutup halktan hem uzak tuttular bu tarikatlar ve hurafelerle dolu akıldan bilimden uzak sadece ritüellerden ibaret içi bomboş insancıl olmayan, sevgiden, şefkatten uzak yeni bir din yarattılar, bunun faturası var, kaçınılmazca ödenecek, yani cehaletin faturası da en ağır olanıdır.

Atatürk çok anlattı, tevhidi tedrisat kanunuyla, tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla, hilafetin kaldırılmasıyla, din ve devlet işlerinin ayrıştırılmasıyla, bilimsel modern eğitime toplumu taşımasıyla, demokratik milli devrimle önlemler aldı ve uyardı ama kim anladı, ne kadarımız o devrimlerin ve gelişmelerin değerinin farkına vardık?

Avrupa’da aydınlanma çağında, rönesans ve reform süreciyle başlayan yüzlerce din savaşı oldu. Bu savaşlar bazı yerlerde çok kanlı vahşetlere dönüştü. Mesela, Fransansız devriminde yüz bin civarı Protestan bir hafta içinde katledildi. Ülkeyi devrime sürükleyen en büyük olaylardan biri de budur. Demokratik devrimden sonra ‘ İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ‘ yayınlanır, ‘’ Bütün insanlar temel haklarla doğarlar. Bunlar eşitlik, özgürlük, mülkiyet ve güvenliktir.’’ Biz, onların hesaplaşmayla karşı karşıya geldikleri can alıp verdikleri, bedel ödedikleri devrimleri Kuvayii Milliye önderliğinde antiemperyalist ulusal kurtuluş savaşımızda iç savaşsız ve kansız yaşadık ama insanlarımız bunu anlayamadı, yeterince içselleştiremedi ve değerini bilemediler. Emperyalizm Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de on binlerce, bir rivayete göre 250 bin ortaçağcıyı ve 100bin civarı pkk’lıyı, bop projesinin Türkiye’de çıkaracağı iç savaş için eğitti, donattı.

Bu iç savaş yaşandıktan sonra kanaatimce ülke kaçınılmazca acı sonla parçalanacak. Çünkü örgütsüz, bilinçsiz halkta ne can durur, ne kan durur, ne de vatan durur.

İnsanlık tarihi bunun maalesef yüzlerce örnekleriyle doludur, ders çıkarmasını bilmiyorsak.

YAŞAR ALİ AVCU- 07-02-2019