Futbol Dahileri..

UZAKLAR

FUTBOL DAHİLERİ     Süleyman Takunyacıoğlu

Yıllar önce FUTBOL ve DİYALEKTİK FUTBOL ve DETERMİNİZM, FUTBOL ve SOYUTLANMA gibi onlarca teorik yazı yazdım. Yazıların tamamı İlkhaber'in arşivlerinde mevcuttur.
Bilimsel olmayan ama, özellikle felsefe ve sosyoloji gibi disiplinlerden esinlenerek yazılan bu yazılar normal bir ülkede yazılsa o ülkenin Futbol Federasyonu Eğitim dairesi tarafından daha da detaylandırılarak kurslarda ders olarak okutulurdu.
İlgi çekmeyeceği ya da kimsenin umrunda falan olmayacağını bildiğim için de bu yazıları eğitim dairesine yollama gibi bir niyetim de olmadı.
"Diyalektik bilmeden futbol bilginiz hep eksiktir.", "Determinist yöntem futbol oyununda teknik adamlara rehber olabilir." Ya da, "Futbolda soyutlama kavramını çözemezseniz asla yaratıcı olamazsınız." dediğim zaman bölgedeki diplomalı (!) hocalar bana ukala, kendini beğenmiş gibi yakıştırmalarda bulunurdu. Ama bölgedeki hiç bir futbol adamı nedense karşıma geçip, ama sözle, ama yazıyla tartışabilme cesaretini gösteremedi. Yazık ki bu düşünsel sefalet, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hala devam etti. Neysa bunları geçelim. Çünkü Türkiye umutsuz vak'a ve hala toplumun çoğunluğu gerçekten ciddi ciddi futboldan ( ya da her b.....k'tan) anladığını falan sanıyor. Hem de bırakın diyalektik ya da determiniznimi, futbol topunun ağırlığını dahi bilmeden.  İnsanların hiç bir şey bilmeden, bilir gibi yapmasına hiç bir bilgiye sahip olmadan düşünce beyan etmesine bile bir itirazım yok. Çünkü bu durum toplumsal bir hastalık ve tedavisi ise henüz tıbben mümkün değil.  "BURJUVA, DEMOKRATİK DEVRİMİNİ" yaşamayan bizim gibi toplumların genel yazgısı bu ne yazık.
XX
15-20 yıl önce özetle şöyle bir tez geliştirip yazmıştım. "Önümüzdeki yıllarda futbolu büyük değişimler bekliyor. Futbolcuların kas yapıları güçlenirken, atlet özellikleri taşıyacaklar, bu doğrultuda oyuncuların fizik yapıları küçülürken, mukavemet ve hızları artacak, hızlı düşünme yetisi geliştikçe de çabuklaşan oyun sahanın her yanını çok adamla parselleme zorunluluğu getirecek ve bu anlayış beraberinde mevkisiz oyuncuları ortaya çıkaracak" 
20 yıl sonra görüyoruz ki futbolcuların fiziksel yapıları küçülürken, mevki oyuncuları da artık tedavülden kalkmak üzere. 
Şimdi yıllar önce attığım bu tezi doğrulayan günümüze dönelim. 
1- Tüm zamanların en iyi oyuncularından, Xavi, İniesta, Messi üçlüsünün boyu 1.70'in altında vücut ebatları ise malumunuz.
2- Uzun boyuna rağmen son derece atletik bir yapıya sahip olmasına ve büyük yeteneklerine rağmen İbrahimoviç gibi bir forvetin Baecelona'ya uyum sağlayamaması bunun göstergelerinden biri. Buradan şunu anlıyoruz, artık uzunların değil, kısaların dönemi başladı. Uzun boyun kemik yapısı günümüz futboluna uygun değil. Şimdilik sadece çift stoper bu ayrıcalıktan yararlanabiliyor. Onlar da atletik olma kaydıyla.
3- Savunduğum bu tez 2000'li yılların başında ( sanıyorum Cruyff'un projesi olarak) Barcelona'yla ortaya çıkmaya başladı ve doğru adamların keşfiyle de günümüze kadar ulaştı.
4- İspanya'nın son Avrupa Şampiyonluğundaki 4-6-0 sistemine, özellikle Türkiye'de ki teknik adamlar şaşkınlıkla izlediler. Çünkü futbol oyununda mevkinin ya da sahanın her yanını aynı formasyonda kullanabilecek oyuncuların ortaya çıkacağını hayal bile edemiyorlardı. Madem başladık, ukalalığımızla zirve yaptıralım. Bence hiç bir mahsuru yok. 2008 Avrupa Şampiyonası öncesi Bandırmasporlu yöneticilerle sohbet ediyoruz; " Şampiyon belli. Rakibi dahi yok. 15 takım da şampiyonaya figuran olarak geliyor. Gidin İspanya'ya 3-5 milyar para basın, gelecek parayla Bandırmaspor'a bedavadan iyi bir oyuncu alırsınız" dedim. Yani o kadar paranın onlara koymayacağını bildiğim için söyledim. Yoksa kumara teşvik etmek için falan değil. 
Sonra 2010 Dünya Kupası geldi. Bu kez de bütün dünya figurandı. Bu sefer İspanya'nın kimle final oynayacağını sordular. Ben de " Yolculukta İspanya'ya rastlamazsa Almanya oynar" dedim. Final de formalite olacaktı zaten. 2012 Avrupa Şampiyonası geldiğinde hiç kimse hiç bir şey sormadı.
Herkes İniesta ve Xavi'ye uyanmıştı. Her zamanki gibi biraz geç olmuş ama ne yapalım temiz olmuştu...! 

Süleyman Takunyacıoğlu - 02-03-2010  Mültecinin Günlüğü