Eril İktidar, İktidarsızlığın İktidarı Olmasın...(2)

ERİL İKTİDAR, İKTİDARSIZLIĞIN İKTİDARI OLMASIN SAKIN… (2)

Erkek egemen kültürü ve onun sıra neferlerinin, eril kültürün er kişilerinin ve de politik eril aklın önceliği, kadını kuşatma altına almaktır. Taassup ve çok güçlü tabuların kolaylaştırıcılığında kendi erkek zihniyetinin ürünü olan kadını yaratmaktır. Özellikle kadının cinsel kimliğini silikleştirmek, hiçleştirmek, yok saymaktır. Cinsel isteklerini, cinsel duygularını görmezden gelmektir. İster ki, kendisinin boşalma aracı olmakla yetinsin. Cinsel birleşmelerden zevk alsın ya da almasın önemli değil, yalnızca erkeğini rahatlatsın, başka da bir şey istemesin, bu duruma her daim rıza göstersin.

Rıza göstermesin de ne yapsın? İsterik diye, gözü dışarıda diye aşağılansın mı? Ev hapsine mahkum mu edilsin? Mecbur rıza gösterecek. Varsın psikolojik travma yaşasın, varsın duygu durumu bozulsun, yeter ki erkeğinin yüzünü yere düşürmesin. Böylece kadın üzerinde erkek tahakkümü meşruiyet kazansın.

Bakmayın siz erkek muhabbetlerinde söylenen sözlere. İnanmayın pehlivan tefrikaları gibi anlatılan palavralara. Takılmayın, erkek erkeğe yapılan sohbetlerdeki hayali skorlara. Taassubun yoğun yaşandığı yurdumda, yurdum erkeği de cinselliği genelevde öğrenir. Bilirsiniz, bizim kültürümüzde geneleve, mektep denir. Seksolojiyi bu okulda öğrenen er kişi, kadın organında mastürbasyon yapmayı, boşalmayı seks yapmak sanır. Ahlaken, kadının ise hiçbir deneyimi olmamalı, sevişirken hiçbir talepte bulunmamalı. Genelev mezunu erkeğinin istediği ile yetinmelidir. Yoksa iffetsiz addedilir.

Bu tahakküm, bu baskılanma, bu sindirme, susturma, yok sayma neyin korkusu?

Neyin korkusu olduğunu anlamamıza yardımcı olur düşüncesiyle, Jolan Chang’in yazdığı “Taocu Sevişme ve Seks” kitabından bir kaç alıntı yapalım. Kral, Huang Ti ile Taocu öğretinin ustası Su Nü arasında geçen diyalogdan bir alıntı…

“Huang Ti: Sevişmek istiyorum ama yü hêng’im sertleşmiyor. O kadar sıkılıyorum ki her yanımdan terler inci taneleri büyüklüğünde fışkırıyor. Sevişme isteğiyle yanıp tutuşuyorum, elimden bir şey gelmiyor. Bu durumda ne yapmalıyım? Tao bu konuda ne diyor?

Su Nü: Yüce kralımın karşılaştığı bu sorun tüm erkeklerin sorunudur…” diye başlayıp Taocu öğretinin temeli olan Yin (dişil) Yang (Eril) uyumunu anlatıyor.

Yani demem şu ki, erkin en tepesinde ki kral da “iktidar” sorunu yaşayabiliyor.

Gene aynı kitaptan bir alıntı daha yapmak istiyorum. “Kadın sayısız denebilecek kadar orgazma ulaşabilecek, saatlerce seviştikten sonra bile gene de sevişmeye istekli olmayı sürdürebilecek bir yaratılışta olmasına karşın erkeğin boşalmasının ardından yeniden cinsel birleşmeye hazır olabilmesi, erkekten erkeğe değişmekle birlikte oldukça uzun bir süreyi gerektiriyor.”

Kitabı Türkçeye çeviren, İlhan Güngören’in sözü ile kitaptan alıntıyı sonlandırmak istiyorum. “…Ama artık günümüzün kadını yavaş yavaş erkeğin kafasının ürünü olan bu imgesel kadına benzemediğini fark etmeye başlıyor. Bilimsel araştırmaların, kadın hareketlerinin açığa çıkardığı gerçek kadın, imge kadının yerini alıyor. Kadının cinsellik konusundaki olanaklarını, yeteneklerini öğrenince önce kendisi de şaşıp kalıyor, çünkü pek az erkek normal sevişme düzeyinin içinde kadına bu olanakları tattıracak derecede uyarmayı becerebiliyor…”

Taocu öğretiye göre; karşılıklı sevgi, saygı ve duygu aktarımı içinde saatlerce hazzın doruklarında dolaşmak, partnerinle birlikte, erkeğin er suyunu israf etmeden de “Nirvana” ya ulaşmak mümkün. Yin/Yang uyumu sağlanabilir. Yeter ki her konuda olduğu gibi cinsel konuda da bilinçli, bilimsel bilgi aktarımı yasaklara, tabulara takılmasın. Okullarda cinsellik öğretilebilsin. Eril politik akıl, bu duruma engel olmasın.

Anlaşılan o ki sağlıklı bir cinsel yaşam, insanın duygu ve düşüncelerini hastalıktan, olumsuzluktan arınmasına da katkı sağlıyor. Yatakta başlayan Yin/Yang uyumu yaşamın her alanına yayılabilir. Türkçesi ile söyleyelim, yaşamın her alanında dişil- eril uyumu mümkün.

Toplumsal yaşamda kadını yok saymanın, kadını fethedilecek kale gözüyle görmenin, dışlamanın, eve hapsetmenin kökeninde, (yasak, günah, taassup, tabu…) her ne varsa aşılabilir. Kadın- erkek uyum içinde tüm yaşam alanında bir arada olabilir, bu mümkün. Yeter ki normalleşelim. Yaşamı, yaşanılır kılalım. Kişinin hakkına hukukuna, insan haklarına saygılı olalım. Hepsinden önemlisi, kadının özgürlüğüne, yükselen kadın özgürlük mücadelesine saygı duyalım. Pozitif ayrımcılık bir lütuf değil, gasp edilmiş hakkın özrüdür…

Bildiğiniz üzere, yakın geçmişte yerel seçimler yapıldı. Hala çalkantıları sürüyor. Daha da sürecek gibi görünüyor. Ne alaka demeyin. Yerel seçimlerde oy verdiğiniz parti kaç tane kadın başkan adayı, kaç tane kadın meclis adayı çıkarttı? Bu durumu sorguladınız mı? Unutmayalım, yaşamda erkek egemenliği sürdükçe, iktidarsızların iktidar kavgası da sürecek. Taciz, tecavüz, gasp da…

Bu da gelecek yazının konusu olsun…

hgencerucar@gmail.com H. Gencer UçaR - Bandırma 09-05-2019