Çocukların Gözünden Kapıdağ: Domuz, Kekik, Kyzikos…

Alev Şengönül -Bizim Çocuklarımız Bandırma-

Çocukların Gözünden Kapıdağ: Domuz, Kekik, Kyzikos…

“Bazı arkadaşlarımız doğadaki hayvanlardan korkuyordu. Özellikle de domuzlardan ve yılanlardan... Bir akşam yaptığımız konuşmada bu korkularımızı aşmaya çalıştık” diyor, Can Polat.

Çocuklar, kampın ilk dakikalarından itibaren yaban domuzları üzerine konuşmaya başlıyorlar. Rehberlerinin, bir tehlike olmadığını söylemelerine rağmen yine de endişeli olan çocuklar var. Kamp bitene dek, yavru bir yaban domuzu görme şansına sahip oluyorlar. İki görkemli şahin de cabası…

Can Polat Ün, kampa katılan 12 çocuktan biri. Yeşile pek tanık olunamayan Bandırma’dan yeşil ile mavinin güzel bir bileşimi olan Kapıdağ’a gelmişler.

Her gün Kapıdağ Yarımadası’ndaki farklı bir köyde çadırlarını kurup, insanların bıraktıkları atıkları topluyorlar.

“Doğayı Daha Yakından Tanımak İçin…”

Kampın hayata geçirilme nedenlerinden biri de Can Polat’ın deyimiyle şöyle: “Doğayı, çevremizi ve tarihi daha iyi tanımak için gittik.”

16 yaşında ve kampa katılım sağlayan çocukların yaşça en büyüklerinden olan Can Polat, Bandırma İMKB Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nde eğitim yaşamını sürdürüyor. Bir yıldır, Bizim Çocuklarımız Sanat Kültür ve Doğa Derneği’nde dans ve yaratıcı drama derslerine katılım sağlıyor ve derneğin doğal yaşam temalı etkinliklerinde de her zaman bulunmuş.

“Kapıdağ’a Çocuk Eli” isimli proje kapsamında düzenlenen kamp, Bandırma’da çocuk hakları temelinde faaliyet yürüten Bizim Çocuklarımız Sanat Kültür ve Doğa Derneği’nin organize ettiği bir etkinlik. “Kapıdağ’a Çocuk Eli” aynı zamanda Avrupa Birliği’nin desteklediği Uluslararası Çocuk Merkezi’nin Mikro-Fon programından da 6 bin TL’lik hibe almaya hak kazanmış…

Dernek, kamp ile birlikte hem Marmara Bölgesi’nin en değerli yeşil alanlarından birinin korunması için farkındalık yaratmayı, hem de çocukların doğa ile barışık olmalarını hedefliyor.

“Kleita’nın Gözyaşlarından Doğan Dereye Vardık”

Kyzikos antik kentinin kalıntıları da Kapıdağ sınırları içerisinde ve çocuklar, kamp ile birlikte Kyzikos’u tanıma şansına sahip oluyor. 14 yaşındaki Mehmet, mobil kampın ilk gününde Kyzikos kolezyumuna yapılan ziyareti şöyle anlatıyor:

“Çadırlarımızı Hamamlı Köyü’nde kurduk ve yürüyüş için hazırlandık. Kral Kyzikos’un eşi Kleita’nın gözyaşlarından oluşan dereye vardık. Bu derenin olduğu yerde eskiden savaş yapılmış.”

Can Polat da, Bandırma Dağcılık Kulübü (BANDAK) Başkanı Mustafa Anadol’dan öğrendiği rivayeti aynı şekilde anlatıyor ve şunları ekliyor:

“Maalesef bazı kendini bilmezler kolezyumun içinden akan dereyi kazmışlar.”

Kleita deresinde kepçeyle yapılan kazı, antik kentten kalan yapılara büyük zarar vermiş ve kolezyumun duvarlarından bazıları yıkılmak üzere… Dereye giren kepçe, Kraliçe Kleita’nın gözlerini oymakta bir sakınca görmemiş…

“Doğada ayak izinizden başka iz bırakmamalısınız!”

12 çocuğun katılım sağladığı kampta beş de yetişkin var: Dernek Başkanı Alev Şengönül, dernek aktivistleri Aliye Karahan ve Mehmet Karanfil’in yanı sıra derneğin eski yöneticilerinden Levent İlvan, Tüketicileri Koruma Derneği’nden Sefa Çavuşoğlu, BANDAK’tan Mustafa Anadol ve Kadri Civan…

Mustafa Anadol, kampın ikinci gününde çocukların çıktığı doğa yürüyüşlerine yaptığı rehberliği Kadri Civan’a bırakıyor. İki isim de 300 kilometrekare yüz ölçümündeki Kapıdağ’ı gözü kapalı gezebilecek kadar tecrübeliler… Ormanda yapılan yürüyüşler sırasında meraklı çocukların doğaya ilişkin sorularını yanıtlamakla birlikte, doğada dikkat edilmesi gereken başlıca kurala dikkat çekiyorlar:

“Doğada ayak izinizden başka iz bırakmamalısınız!”

“En Sevdiğimiz Yer Balllıpınar Köyü Oldu”

Erdek ilçe sınırlarını da büyük kısmını oluşturan Kapıdağ Yarımadası’nın koylarında çok sayıda köy bulunuyor. Şoförlüğü üstlenen Sefa Çavuşoğlu, ekibi Kapıdağ’ın en şirin köylerinden biri olan Ballıpınar’a ulaştırıyor. Olabildiğince virajlı ve sarp olan yolları aşan ekip, köy okulunda çadırlarını kurar kurmaz, bunaltıcı sıcağın etkisini atabilmek için denize atlıyor…

Güneşin yavaş yavaş etkisini yitirdiği saatlerde ise ellerinde çöp kovaları ile koşturmaya başlıyorlar. Çünkü sahildeki en fazla çöpü toplayan grup, dondurma yemeye hak kazanacak.

Alev Şengönül, sahilden onlarca kova atığı çöp konteynerine taşıyan çocukları tebrik ediyor. Ve tüm ekip hummalı temizlik çalışmasını topluca dondurma yiyerek kutluyor.

Ballıpınar köyü, Kapıdağ’ın en verimli vadilerinden birine kurulmuş. Eski bir Rum köyü olan Ballıpınar’ın sakinleri, mübadele ile Yunanistan’dan gelen Pomaklar. Köylüler, geçimlerini Kapıdağ’ın ünlü kırmızı soğanlarını, Ballıpınar’a özgü fasulyeleri yetiştirerek ve balıkçılık yaparak sağlıyor.

Can Polat, Ballıpınar’ı şöyle anlatıyor:

“Ben ve arkadaşlarımın en çok sevdiği yer Balllıpınar oldu. Çünkü bizi orada çok iyi karşıladılar. Sıcakkanlı insanları var. Aynı zamanda temiz ve sakin yer. Kumsal maalesef kirletilmiş. Bu yüzden arkadaşlarımla birlikte sahildeki çöpleri topladık. Daha sonra vadinin başında bulunan şelaleye gittik.”

Çocukların yanı sıra ekipteki yetişkinlerin de mobil kamp sırasındaki favori kamp alanları Ballıpınar oluyor. Çünkü Kapıdağ’ın birçok koyuna nazaran buraya tatilci akını yok. İnsanları, kültürlerini korumayı başarmış, aynı zamanda çağdaş köylüler.

Kadınlar, çocuk kampını sıcak karşılıyor ve damaklardan tadı silinmeyecek yemekler sunuyor misafirlerine… Pomak kültürüne özgü kırmızı şalvarlarını giymiş, genç kadınlar; Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmindeki muhtarın kızını anımsatıyor…

“Kekiği Fabrikada Üretiliyor Sanıyordum”

Kamp, ilerleyen günlerde, Ormanlı, Büyükova ve Ocaklar koylarında devam ederken; çocuklar, hiçbir kimyasalın bulaşmadığı meyvelerden tatma şansına sahip oluyorlar. Öyle ki 13 yaşındaki Ozan, “Ben kekiği fabrikada üretilir sanıyordum. Kekiği ilk defa gördüm” şeklinde ifade ediyor, tanıştığı doğal zenginlikleri...

11 yaşındaki Eylül ise kampın üçüncü gününde gördüğü kantaron çiçeğini bir yerlerden tanıyor… Dernek başkanı Şengönül’ün alerjisi için kendisine kantaron yağı sürdüğünü hatırlıyor.

“Kamp, bizlere güç ve disiplin kattı”

Ozan, birçok arkadaşı gibi kampta çadır kurmayı öğrendiğini belirtiyor ve kampı anlatırken “Edindiğim bilgilerle daha da güçlendim” ifadelerini kullanıyor.

Kamp, aynı zamanda çoğu birbirini tanıyan doğa kampı gibi disiplin gerektiren bir deneyimi yaşamalarına da vesile oluyor. Can Polat, “Çoğu arkadaşımın konuşmasında olumlu değişikler oldu. Disiplin ve grup çalışması konusunda kendimizi geliştirdik. Kısacası Kapıdağ kampı bize çok şey kattı” sözleriyle anlatıyor bu süreci.

Diğer açıdan da dernek aktivistleri, onlarla daha geniş bir vakit geçirme şansına sahip oluyor ve çocukların inisiyatif geliştirebilmesi ve yeteneklerinin açığa çıkabilmesi konusunda onlara yardımcı oluyor.

Günler süren kampın son bulmasıyla birlikte, katılım sağlayan tüm çocuklar, hayat boyu unutamayacakları bir deneyim yaşıyor ve kampa emek verenlere teşekkürlerini sunuyor...
Benzer etkinliklerde buluşmak üzere sözleşiyor ekip bileşenleri...

Bandırma’ya Yüzlerce Ağaç Dikecekler

Kampa katılım sağlayan çocuklardan birçoğu daha önce de, dernek ile birlikte, faydalı bir sosyal medya akımı olan çöp toplama projesi #Trashtag’i gerçekleştirmişti.

2011 yılından beridir, Bandırma ve Erdek’te faaliyetlerini sürdüren Bizim Çocuklarımız Sanat Kültür ve Doğa Derneği, çocuk haklarının korunması, çocukların sanatsal ve kültürel becerilerinin gelişimi konusunda projeler yürütüyor.

Kapıdağ’a Çocuk Eli” projesinin ardından doğa temalı çalışmalarını, çocuk katılımı ile sürdürmeyi hedefleyen dernek, önümüzdeki günlerde Manyas’ta doğa yürüyüşü yapacak.

Öte yandan, medyada “Bandırma’nın Mükemmel Çocukları” diye anılan ‘Bizim Çocuklarımız’, sonbahar itibariyle de, Bandırma’ya yüzlerce ağaç kazandırmanın planlarını yapıyor…

16-07-2019 - BANDIRMA - BİZİM ÇOCUKLARIMIZ