Bataklığa Dikkat!

BATAKLIĞA DİKKAT
Yerkabuğunda bataklıklar ve bataklık cesetleri deyince ilk akla gelen Danimarka oluyor.

Demir çağından kalma olduğu düşünülen bu bataklıktan çok sayıda başı kesilmiş insan cesedi çıkartılmış. Bu cesetlerin geçmiş dönemlerde Tanrılara kurban edilenler veya cezalandırılan mahkumlar oldukları düşünülüyormuş ama, aslında bu gerçek 2000 yıldır gizemini koruyormuş. Bataklık yosununun ürettiği asitler sayesinde bozulmadan kalmışlar. 1800 lü tarihlerde o bölgelerde yakıt olarak bataklık kömürü kullanılıyormuş. Yakıt elde edilirken cesetlere rastlanmış. Bataklıklar taneli yapıdaki maddelerin örneğin su, kum ve kil den oluşan karışımları olup gevşek bir hamur kıvamında bulunmasıymış. Kararlı bir şekilde durumunu koruyan bu madde bir etkiyle karşılaşınca dengesi bozuluyor sıvılaşmaya başlıyormuş. Sıvı dışarıdan gelen yükü taşıyacak seviyeye gelince tanecikler herekete geçiyor, bataklığa etki eden madde bu nedenle bataklığın içine çekiliyormuş. Öyle ki; bataklığın içinde kumun yoğun olduğu kısımlarda bir santimetre hareket etmek için gerekli olan güç , orta ağırlıkta bir arabayı kaldıracak güce eşitmiş. Ne garip bir bilgi ki ; ne kadar hız olursa sıvılaşma da ona paralel artış gösteriyormuş. Bataklık; işte bu güce sahip olduğu için tehlikeliymiş. 
Bataklık deyince; doğada bulunan bu oluşumun dışında da daha tehlikeli bataklıkların olması bizler için çok can sıkıcı. Uyuşturucu bataklığı, fuhuş bataklığı, içinden çıkılamayan, kurtulmaya çalıştıkça içine çekildiğimiz savaşlar, davalar, hırslar, özentiler, kötü alışkanlıklar, yanlış inançlar, kirli siyasetler, savurganlıklar, çılgınlığa varan taşkınlıklar. Yaşamak; her an dikkatli olmamızı gerektiren bir yolculuk. Karşımıza çıkan bataklıkları kurutmaya çalışıp gelecek kuşaklara güvenli ortamlar bıramak en önemli görevimiz. Ülkemizdeki en büyük ve en önemli bataklık; YOZLAŞMA

Evet ne yazık ki her geçen gün yozlaşıyoruz. Değerlerimiz elimizden kayıp gidiyor. Bir pençe bizi karanlığa çekiyor. Aydınlatıp ufkumuzu genişletecek diye umduğumuz ekranlar kararıyor. Gazete, dergi, kitap okumuyoruz. Sanat ve sanatçılarımızın kıymetini bilmiyor, söylediklerine kulak tıkıyoruz. İnsanlarımıza kavga ,döğüş, aldatmaca, entrika, zulüm içeren programlardan gına geldi. Kim suçlu ,kim suçsuz, kim haklı, kim haksız? Kafalarımız karışık. Düşüncemizi söyleyip paylaşmadan önce, ince elekten geçirmek zorundayız. Yıllardır tanıyıp bildiğimiz , bilip güvendiğimiz insanlar ağır suçlarla itham ediliyor. Yasa diye kutsal sayıp çiğnemediğimiz kuralları birileri ayak altına alıyor. O en önemli gücümüz dediğimiz( OY) larımız geçerliliğini yitirdi. Seçip görev verdiğimiz insanlar iş başında değiller.( Oy kullanmamızın bir esprisi yok!) diye düşünür olduk. Dün seyrettiğimiz program bugün yok. Bugün aldığımız maaş yarın kırpılır mı, tamamen kesilir mi bilmiyoruz. İşin en kötü yanı da kurtulma umudumuz yok oluyor. Freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı son sürat aşağı iniyoruz. Sanki kocamaaan bir bataklık bizi içine çekiyor. Çekiyor.... Çekiyor....
Hadi bu kadar olumsuzluk yeter! Düşündükçe darlandık. Darlandıkça yüreğimize koca bir kaya oturdu.

Yok ! Yook! O kadar da değil yani!

Biz ne badireler atlatmış, küllerinden doğmuş bir ulusuz. Güneş doğacaktır sonunda. Doğmazsa onu sezeryanla dünyaya getirecek akıllı, donanımlı bir gençliğimiz var. Eğitimin en sınırlı olduğu çevrelerde bile okuyan, araştıran, sorgulayan bir gençlik. Aydın ve dürüst din adamlarımız var. Kitleler zorla, baskıyla veya çeşitli yollarla ikna edilerek susabilir, susturulabilir ama düşünmesi, idrak etmesi engellenemez. 
Bataklıklar tehlikelidir ama akıllı insanlar için birer tuzak olamazlar. Dikkat... sadece dikkat ve önlem! Bataklığa düşüp ölmek, düşük bütçeli filmlerin favori sahnelerinde kalmıştır artık. Korkulanın aksine bataklıkların masum olduğunu çıkmıştır ortaya. Çünkü; bataklık, insandan iki kat yoğunmuş. Bu da basit fizik yasaları nedeniyle bataklığa tümüyle batmayacağımız yani batarak ölmeyeceğimiz anlamına geliyormuş. Gözünü sevdiğim bilim. Ne varsa sende var! Bataklık her zaman bizi yukarda tutarmış. En fazla bel seviyesine kadar batar, sonra çabalayarak kıyıya çıkabilirmişiz. Dünyaca ünlü akademik makale dergisi (Nature) halkın anlayabileceği bir dil ile blok yazı paylaşıp insanlara umut vermiş. Yani bataklıklara karşı şansımız varmış. Akademik bilimsel makaleleri, yazıları okuyup bilgileri paylaşalım. Bilinçli gençlik yaşamak istediği kaliteli yaşamın hurafelerde değil bilim ve teknikte olduğunun farkında

. Farkında olmayanları da uyananlar uyarsın bir zahmet.
ULVİYE KARA AKCOŞ

Bandırma Gerçek Medya